04 Aralık 2023

Dr. Hasan Çeliksöz’ün ardından...

Bugünlerde, içimde bir yerlerde Ahmet Kaya şarkısı gibi çalıp duran ve giderek kelimelere dönüşen, geçen haftalarda yitirdiğimiz Antepli Dr. Hasan Çeliksöz var

Zaman zaman burada, eski zamanlara ("Milyon yıl öncesi"ne) dair yazılar yazıyorum. Tahmin edileceği gibi bu yazılar, "Zihinde Bir Dalga" misali, duygularla düşüncelerin iç içe geçtiği, hem hayatımızın belli dönemlerine bağlılık içeren, hem de "bakın böyle hayatlar, kişiler de vardı" türünden yazılar. Bugünlerde, içimde bir yerlerde Ahmet Kaya şarkısı gibi çalıp duran ve giderek kelimelere dönüşen, geçen haftalarda yitirdiğimiz Antepli Dr. Hasan Çeliksöz var.

Hasan, 1980 öncesinden tanıdığım, şimdi düşününce "çelik sözlü" diyebileceğim, dirençli olduğu kadar insancıl, yiğit olduğu kadar anlayışlı kardeşlerden birisiydi. Şimdilerde, insanın bu kadar zorlayıcı şey, bu kadar kavga, enerji, umut, çalışkanlık, anlayışsızlık, mücadele, kitap sevgisi, dar görüşlülük, inanç, gerçeği değerlendirme yetisi yitimi, dünya bilgisinden uzaklık, ölümün herkesin çok yakınında olması, şiddet, korku, anneleri yataklara düşüren endişeler, güven, sevgi, her şeye rağmen okulları bitirme, yola devam etme iradesi gibi daha yüzlerce şey nasıl olabilmiş, sonunda hepimizin payı olan bu büyük girdapta binlerce yaşam nasıl afişlerdeki isimlere, yüzlere dönüşmüş diye içinden çıkamadığı bir zaman olarak anlatabiliriz o yılları.

Benim Hasan'la ilgili en keskin, hâlâ içimi yakan anı, böyle bir afişle ilgili. Hâlâ, o dönemle ilgili içimdeki en büyük yaralardan (nasıl olabildi bütün bunlar?) olan, 1980 darbesine yakın aylarda bir sabah erkenden Ankara'daki bütün "Kurtuluşçular"ın dövülerek "cezalandırılması" kararı ile başlayan; sol içi son büyük kavgada, Afyon'un dağ köylerinden Hacettepe Edebiyat Fakültesi'ne okumaya gelen, kavruk vücutlu, her daim sessiz ve sevgi dolu Ahmet Özel'i, akşam karanlığında Hacettepe Merkez Yurdu önünde bekleyen Beytepelilerin uzaktan kurşunlanması ile yitirmiştik. Bir avuç insan, zaten olan bitenlerden dolayı, tam olarak "şok içindeydik" ama Ahmet'in öldürülmesi, birçok insanda "beyninden vurulmuşa dönme" olma durumu yaratmıştı. Bunlardan birisi Hasan'dı ve Ahmet için hazırlanan afişi ne pahasına olursa olsun, Hacettepe Erkek Yurdu'nun bütün katlarına (Hasan üst katlara sokulmayan grupta idi.) asmak istiyordu. Bunun riskini tahmin ediyorduk ama onu durdurmak mümkün olmadı ve gece saat 21.00 gibi Hasan'ı üst katlardan kafası kanlar içinde elinde Ahmet'in o gariban yüzünün olduğu afiş ile koşarak inerken gördüm.

Daha ötesini anlatmak istemiyorum; çünkü bazı şeylerden kaynaklanan öfke, acı ve büyük çaresizlik duyguları hiç kaybolmuyor. Bu satırlarla tek amacım, Ahmet'in ruhuna, onun ölümü ile "delirmeye yakın" bir kabullenmezlik yaşayan Hasan'ın ruhuna saygı duruşunda bulunmak; yoksa eski zaman anlatılarında bunların hak ettiği yeri bulmadığını uzaktan da olsa biliyorum.

İşte bu Hasan, 1980 darbesinde bir süre gözaltına alındıktan sonra hayatına devam etti, Samsun Tıp Fakültes'ini bitirdi ve Gaziantep'te sağlık ocağı/aile hekimi olarak çalıştı. İki kızı da kendisi gibi hekim oldu ve onlardan birisi benim gibi çocuk hekimi. Hasan'ı ara sıra Antep'e gittiğimde, yakın arkadaşı Sermet ile görür ve onların çok küfürlü Antep ağzı konuşmalarına şaşırarak eski günlerden söz ederdik. Hasan, daha sonraki yaşamında da Türk Tabipleri Birliği ve SES çalışmaları içinde yer aldı ve abisi Dr. Ali Çeliksöz'den öğrendiğime göre yeni kurulan sosyalist partilere hep sahip çıkmış. Hasan'ı en son gördüğümde tip 2 diyabeti olduğunu öğrenmiş ve ona tip 2 diyabetlilerin kendilerini ihmal ettiklerini, oysa başlangıçta insülin kullanmasalar bile tip 2 diyabetin kalp/damar sağlığını daha çok etkileyen bir katastrofik sorun olduğunu anlatmıştım. Tahmin ediyorum, o da yıllar önce yine tip 2 diyabete bağlı komplikasyonlardan yitirdiğimiz Ata abi (Dr. Ata Soyer) gibi kendine iyi bakmadı ve birkaç yıl önce geçirdiği bir "serebrovasküler olay" nedeniyle yatağa bağlı hale geldi ve yine abisinin deyimiyle son aylarında bir tür "intihar eder" gibi, uygulanan tedavilere direnç göstererek yaşamını yitirdi.

Gaziantep...

Babaları Fethi Gürcan'ın çavuşu, Hamdi Doğan'ın ("Hamdoş") yakın arkadaşı

Hasan'ın öyküsünde, benim değindiğim öğrencilik yıllarından çok ailesinin öyküsünün daha dikkate değer ve zengin olduğu bilinir. Bundan sonra anlatacaklarımı abisi Dr. Ali Çeliksöz'den aldığım bilgilerle yazdım. Hasan, Antepli, ısmarlama ayakkabı diken, zamanının en iyi ayakkabı ustası ve sosyalistlerinden, TİP üyesi bir babanın ve emekçi bir annenin 6'sı erkek 7 çocuğundan üçüncüsü. Erkek çocuklardan beşi doktor, diğeri de çok zeki ama "bu kadar doktor yeter" dendiği için mühendislik okumuş; kız kardeşleri de onlara baktığı için ancak liseyi bitirebilmiş.

Aile öyküsünün esas kahramanı ise babaları; "27 Mayısçılar"dan Fethi Gürcan'ın çavuşu ve ondan öğrendikleri ile Antep'e dönünce, zamanın üniversite öğrencilerinden edindiği Kapital'i okumuş, sol literatür kadar derin bir din bilgisi olan birisi. Esas önemlisi, duygularını ve varoluşunu "Türkiye İşçi Partisine Aşık Oldum" sözleri ile anlatan Hamdi Doğan'ın yakın arkadaşı. Dr. Ali Çeliksöz babasının Hamdi Doğan'la birlikte, camilere, köylere giderek sosyalizmi anlattıklarını, "Aybarcı" olduğunu ve "gençler partimizi elimizden aldılar" dediğini anlatıyor. O dönemde yanında çalıştığı ayakkabı atölyesi sahibine (Dr. Sermet Koşak'ın babası) giderek, öğle yemeği hakkının olduğunu söylemiş ve o da "istediğin yerde öğle yemeğini ye" demiş. Tabii 7 çocuğa bakmak kolay değil, hem hayatın zorluğu hem de ona musallat olan "hastalık" nedeniyle Hasan ve kardeşleri kendi imkanları ile okumuşlar.

Hamdi Doğan'ın yaşamını anlatan kitabın arka sayfasında "Hamdoş'un hikâyesi, sadece "resmî" politika sahasında değil hayatın her alanında fakir fukaranın derdini kovalayan, bu arada güler yüzü hiç düşmeyen, sosyalizme aşkla bağlanmış bir fedainin hikâyesi. Dava adamıyla gönül adamının şahsında birleştiği bir isimsiz kahraman... Hamdoş, bu kitapta hikâyesini tamamen kendi tecrübesinin içinden, kendi lisanıyla anlatıyor. Türkiye'de sol/sosyalist hareketin toplumsal tarihine olağanüstü canlı bir ışık tutan bir yaşam hikâyesi…" yazıyor.

Bu satırların Dr. Hasan Çeliksöz ve ailesi için de geçerli olduğunu düşünüyorum ve sert yüzlü, yumuşak kalpli arkadaşımı/kardeşimi en derin sevgiyle selamlıyorum.

Dr. Şükrü Hatun kimdir?

Prof.Dr. Şükrü Hatun, 1959 yılında Kütahya Domaniç'te doğdu. Tıp eğitimini 1983 yılında Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, Ankara, Türkiye'de tamamladı. Mezuniyet sonrası Adıyaman'da mecburi hizmetini yerine getirdi.

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları uzmanlık eğitimini Ankara Dr. Sami Ulus Çocuk Hastanesinde 1990'da, Çocuk Endokrinoloji Yan Dal Uzmanlık Eğitimini Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde 1993'de tamamladı. 1994 yılında doçent, 1999 yılında profesör oldu. 

1995-2016 yılları arasında Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı'nda çalıştı. Kocaeli Üniversitesi'nde Pediatrik Endokrinoloji programını kurdu. İki dönem anabilim dalı başkanlığı, 2012-2015 yılları arasında tıp fakültesi dekanlığı yaptı. 

2015 yılında bir süre North Carolina Üniversitesi Çocuk Endokrinoloji Bölümü'nde ziyaretçi profesör olarak bulundu. 

2016 yılından beri İstanbul'da Koç Üniversitesi'nde Çocuk Endokrinoloji ve Diyabet Bilim Dalı Başkanı olarak görev yapıyor.

Şükrü Hatun ve ekibi 1996 yılından bu yana diyabetli çocukların tedavisi, eğitimi, hakları, toplumun bilinçlendirilmesi ve diyabetle barışık yaşamaya odaklanan "Arkadaşım Diyabet Programı"nı yürütüyor.

Dr. Hatun, https://www.arkadasimdiyabet.com/ web sitesini kurdu ve 1997'den beri "Arkadaşım Diyabet İznik Kampı"nı yürütüyor, 2018'den beri de "Arkadaşım Diyabet Aile Kampı"nı düzenleyen ekibe liderlik ediyor.

Ekibinin de katkılarıyla diyabetli çocuklar, aileleri ve diyabet ekipleri için çok sayıda kitap yazdı veya çevirdi.

Türkiye'de uzun süre "Pediatrik Diyabet Grubu"na liderlik eden Dr. Hatun, arkadaşları ile "Pediatrik Diyabet Ekip Üyeleri Eğitim Kursları"nı başlattı, "Ulusal Çocukluk Çağı Diyabet Programı"nı hazırladı ve az gelişmiş bölgeler için diyabet kampları düzenledi.

Dr. Hatun'un diyabetli çocukların yaşamına yaptığı önemli katkılardan biri de "Okulda Diyabet Programı"nı başlatması. Bu program, Sağlık Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı ve Çocuk Endokrinolojisi ve Diyabet Derneği ile iş birliği içinde geliştirildi. Bu proje ile çok sayıda öğretmen okulda diyabet bakımı konusunda eğitildi ve Millî Eğitim Bakanlığı tarafından "Okullarda Diyabetli Öğrencilerin Bakımı ve Desteklenmesine İlişkin Yönerge" yayımlandı.

1993 yılından itibaren Dr. Hatun ve arkadaşları tarafından diyabetli çocukların hakları ile ilgili savunuculuk çalışmaları başlatıldı ve bu çalışmalar sonucunda 1996 yılında glukometre stripleri geri ödeme kapsamına alındı.

Dr. Hatun ve ekibinin başlattığı yeni bir kampanya ise "Sensörler için parmağını kaldır" sloganıyla sensörlerin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından geri ödenmesine odaklanmıştır.

2014 yılında "Diyabetli Çocuklar Vakfı"nı kuran Dr. Hatun, çalışma arkadaşlarıyla birlikte çeşitli illerde "Arkadaşım Diyabet Buluşmaları" adlı eğitim toplantıları düzenliyor. Dr. Hatun ayrıca, diyabetin evdeki yükünü paylaşmaya odaklanan "Diyabet İçin HeForShe Programı" ile, "Diyabetli Çocukların Tedavisi ve Esenliği İçin On Temel Öneri" adlı bir program başlattı (2021).

Şubat 2023'te Türkiye'de yaşanan deprem felaketinin ardından Hatun, felaket bölgesinde yaşayan diyabetli çocuklar ve aileleri için bir destek ve dayanışma programı başlattı. Bu kapsamda ücretsiz kan şekeri ölçüm stripi desteği sağlandı. Ayıca deprem bölgesinden 51 diyabetli çocuk ve ailesi "Arkadaşım Diyabet Aile Kampı 2023"e ücretsiz katıldı.

İletişim Yayınlarından çıkan "Hekim Kendisini Tedavinin Bir Parçası Olarak Sunar" ve " İnsancıl Bir Tıp İçin Yazılar" isimli kitapları vardır. 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Diyabet damgasından kurtulmak

Jazz Sethi, damgalanmanın diyabetle yaşayan insanların klinik sonuçları, yaşam kalitesi ve refahı üzerinde somut sonuçları olduğunu söylüyor

Dr. Gönül Tanır’ı kaybettik

Gönül içimizdeki en naif, sözünü sakınmayan, belki de bu yüzden kendini koruyamayan kişiydi. Sonraki yıllarda ülkemiz çok değişti ve Günül, bu insafsızların dünyasında çok haksızlığa uğradı ve çocuk enfeksiyon servisine verdiği o büyük emeğin karşılığı, çok hakkı olan profesörlüğü ondan esirgendi

"İleri Diyabet Tedavileri ve Teknolojileri-ATTD 2024" kongresinden izlenimler: Teknolojiye adil erişim çağrısı

Öncelik dezavantajlı olanların yaşadığı engelleri ortadan kaldırılmaya verilmeli, yani önce diyabet teknolojilerine adil erişim sağlanmalıdır