Bu satırları barış kelimesinin aşk kelimesi gibi içinin boşaldığı, yeni bir şiddet ve acımasızlık, daha doğrusu “politik kötülük” dönemine girdiğimiz günlerin sabahında Hazar Gölü kenarından, Diyarbakır Diyabetli Çocuklar Kampı’ndan yazıyoruz. Her yıl olduğu gibi (2011’den beri), ama bu kez yollardan tedirgin geçerek, Diyarbakır ve çevresindeki hemen her il ve ilçeden 80 diyabetli çocukla dün sabah (15 Ağustos 2015) kamp yerine geldik. Kamp yerinde bizi doğuştan duymayan ve konuşmayan ama çocukları sevinçle kucaklayan Veysi karşıladı. Onu tanıdığımızdan beri hep sorduğumuz soruyu yine kendimize sorduk: O bizim hangi dili konuştuğumuzu bilmiyor ve o yüzden de ona insanların dillerinden dolayı aralarında oluşan ayrılıkları, giderek boğazlaşmaları anlatabilir miyiz?.
Bu yazının amacı kampı anlatmak değil, o yüzden sözü çocuklara getirmek istiyoruz. Geçen yıl kampta “ Şekerli Çocuğun Günlüğü” isimli kitabı dağıtmış, daha sonra da odasının kapısının önünde Zeynep Çetin’in resmini çekmiştik. Zeynep, Çermik’in Serincek köyünde yaşıyor. Diyabet olduğu 3 yaşından beri ona kelimelerle anlatılamayacak kadar güzel bakan (kampın en özenli giyinen kızı Zeynep) annesi, çiftçilik yapan babası ve kendisinden büyük 4 kardeşi var Zeynep’in. Babası ve 4 kardeşi fındık toplamak için Karadeniz’e gitmiş ama annesi Zeynep’i kampa göndermek için evde kalmış. Zeynep de kendisine verilen emeğin karşılığı olarak kan şekeri dengesini yıl boyunca çok iyi tutmuş ve o yüzden de, Diyarbakır’daki diyabet ekibi onu bir kez daha kampa getirerek ödüllendirmiş. İşte bu Zeynep, dün çekingen sözcüklerle kendisinin de bir günlük yazdığını söyledi ve elimize küçük bir okul defteri tutuşturdu. Günlüğün ilk satırlarından itibaren çocukların o eşsiz, yani her sabah yüzlerindeki mutluluk verici ışıkta beliren, kendini her gün uyanan milyonlarca hücrede, aktive olan gende gösteren umut ve özgürlük dolu dünyasına girmiş olduk. Zeynep, bizle güzel bir Türkçe ile konuştuktan sonra annesini aradı ve bu kez akıcı bir Kürtçe ile annesine onu gelecek yıl İznik Kampı’na davet ettiğimizi anlattı. Zeynep’in kişiliğinde bir kez daha kimliklerimizin melez olduğunu, Anadolu’nun Türkler ve Kürtler için ortak ve melezleşirken zenginleştirdiğimiz güzel bir vatan olduğunu düşündük.
Yüzünü güneşe dönen ayçiçeklerine ya da biraz su verince açan sardunyalara benzetebileceğim 80 çocuğun yüzlerine tek tek bakarak söylemek istiyoruz ki, Çermik’in Serincek Köyü’nden Zeynep Çetin gibi milyonlarca çocuğun geleceğini karartacak şiddete bir an önce son vermenin bir çaresini bulmalıyız. Daha ötesi mesela insanları öldürerek sorun çözmek gibi, her gün gazetelerde resmini gördüğümüz şehit çocuklarına ya da herhangi bir çocuğa anlatamayacağımız hiç bir şeyi yapmamalıyız.
Hazar Gölü’nden, Diyarbakır Diyabetli Çocuklar Kampı’ndan bizim ve çocukların mesajı bu. Lütfen dikkate alın.