15 Nisan 2015

23 Nisan'da çocuklara ücretsiz öğle yemeği müjdesi vermek mümkün mü?

Boş sözler yerine bu 23 Nisan’da ülkemiz çocuklarına 'ücretsiz ve sağlıklı öğle yemeği' müjdesi verelim

İlkokulu 1960’lı yılların ortalarında  köylerde/kasabalarda okuyanlar Amerikan yardımı beyaz undan yapılan ekmekler ve süt tozu kaynaklı sütle verilen ara öğün saatlerinde mutlu zamanlar  yaşadıklarını hatırlarlar. Çocukluk her şeyden mutlu olma zamanıdır ama köyün en güzel tepesinde, iki küçük akarsu arasındaki bahçelere bakan ve  şimdi artık kullanılmadığı için harabeye dönen o ilkokulun teneffüs saatlerinde taze ve beyaz ekmek kokusuna koşmanın sevinci aklımızdan çıkmadı hiç. Şimdilerde dağıtılan kuru üzüm ve süt aynı etkiyi yapıyor mu bilmiyorum ama çocuklara verilen sağlıklı besinlerin onların ruhlarında ve  bedenlerinde olumlu yankılanacağını biliyoruz. Ankara Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü öğretim üyelerinden  Dr. Dyt. Alev Keser, okul çağında sağlıklı beslenmenin  ders başarısını arttırdığını, büyüme ve gelişmenin yaşa uygun olmasını sağladığını, şişmanlıktan koruduğunu ve  kronik hastalık gelişme riskini azalttığını belirtiyor.

Daha önce yazdığımız gibi günümüzün önemli sorunlarından birisi olan şişmanlığın önlenmesinde okul odaklı çalışmaların % 80’e varan etkisi  var ve bu çalışmalar içinde çocuklara ücretsiz sağlıklı ve lezzetli öğle yemeği sağlanması önemli bir yer tutuyor. Yine daha önce andığımız “Fed Up” filminde anlatıldığı üzere Reagan’ın çocuk beslenmesi programına yapılan bütçe katkısında 1,4 milyar azaltma yapması, ABD’de okulların kendi yemeklerini yapmayı bırakmasına ve  okulların besin endüstrisinin şişmanlatıcı ürünlerinin istilasına uğramasına neden oluyor. Ülkemizde de geçen yıl yapılan WHO/Sağlık Bakanlığı  “Çocukluk Çağı Obezite Araştırması’”dan okulların % 92’sinde yemeklerin kantinler yoluyla sağlandığını, yalnızca % 17,8’inde yemekhane bulunduğu biliyoruz.

Bu konuyu ele almamızın nedeni, seçimler ertesinde okullarda ücretsiz ve sağlıklı öğle yemeği  talebinin siyasi partilerce sahiplenilmesini sağlamak. Bu taleple ilgili umutlu olmak için bir nedenimiz de var çünkü CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ilk seçim mitinginde bu konuya değindi ve “Okullarda ücretsiz öğle yemeği verilmesi” ni bir proje olarak açıkladı. Uzun yıllardır hem yoksulluğun çocuklar üzerindeki olumsuz etkileri hem de şişmanlığın önlenmesinde okulların önemi üzerinde çalışan bir çocuk hekimi olarak bu habere çok sevindim ve ayrımsız bütün partilerin bu projeyi sahiplenmesini dile getirmek için bu yazıyı yazmaya koyuldum.

 

Ücretsiz öğle yemeği önemli
bir sosyal politika aracı olabilir

 

Okullarda ücretsiz ve sağlıklı öğle yemeği uygulaması çocuklara sosyal desteğin en üst düzeyde olduğu Finlandiya gibi kuzey ülkelerinde ve yoksulluğun önemli sorun olduğu Brezilya ve Şili gibi ülkelerde yıllardır başarı ile yürütülüyor. Ülkemizde de taşımalı sistem içinde okuyan öğrencilere öğle  yemeği sağlanmasının okullaşmayı olumlu etkilediğini biliyoruz. Bu konuda en kapsamlı çalışma Boğaziçi Üniversitesi Sosyal Politika Forumu’ndan  Ayşen Candaş, Başak Ekim Akkan, Sevda Günseli ve  Mehmet Baki Deniz tarafından yapıldı ve çalışmanın raporu 2011’de yayınlandı. Yıllar önce Çocuk Yoksulluğu Grubu çerçevesinde birlikte çalıştığımız  ve danışmanlığını Prof. Dr. Ayşe Buğra’nın yaptığı bu grubun konuyu bütün yönleriyle inceleyen raporu dilerim siyasi parti yetkilerince okunur ve gereken değeri bulur. Rapor, ücretsiz öğle yemeği uygulamasının yoksulluğun çocuklar üzerinde etkisinin azaltılmasında, yoksul ailelerin çocukları için yapacağı harcamaların % 10 azalmasında,  okul devamsızlığının ve okulu terklerin azaltılmasında, beslenme bozukluklarının ve şişmanlığın önlenmesinde, cinsiyet temelli ayrımcılığın azaltılmasında, yoksul çiftçilere ve organik tarıma katkı sağlamada, küçük de olsa istihdam yaratılmasında, ekonomik krizlere bağlı şok durumlarında çocukların okulda tutulmasında, okul başarısında, okula geç başlamanın ve sınıf tekrarının azaltılmasında, çocuk işçiliğinin azaltılmasında, kronik beslenme yetersizliği ve buna bağlı büyüme geriliğinin önlenmesinde, yeme kültürü ve sosyal alışkanlıklarının geliştirilmesindeki rolünü verilere dayanarak anlatıyor.

 Raporda ayrıca ücretsiz öğle yemeği uygulaması olan ülkelerden örnekler de veriliyor ve Şili modeli şöyle anlatılıyor : “Şili’de tedarikçi firmalar, etkin, saydam ve tarafsız bir ihale yöntemi ile belirleniyor. Ülke 90 bölgeye bölünmüş ve her bir ihale ile 30 bölgeye 3 yıl boyunca servis sağlayacak firmalar belirleniyor. İhaleye katılacak firmalar, bölgesel farklılıkları (yeme alışkanlıkları, okula erişim gibi) ve çocukların yaş grubunu dikkate alarak menüler hazırlıyor. Minimum maliyetle maksimum kaliteyi hedefleyen ve her bir adımda denetlenen sistem iki nedenle etkili: Birincisi, firmaların kendilerine uygun bölgeler için teklifler getirebilmesi, bölgeye dair bilgi birikimleri sayesinde, sürümden kazanarak ya da ulaşım masraflarını azaltarak fiyatlarını düşürebilmelerini sağlıyor. İkincisi ise en iyi tekliflerin seçimini, belirlenmiş kalite ve fiyat ölçütlerine göre bir bilgisayar programı yapıyor. Ölçütler arasında tekliflerin teknik açıdan standartlaştırılması, firmanın finansal durumu ve performans açısından değerlendirilmesi de var. Tekliflerin standartlaştırılması yemek porsiyonlarının bileşimini de kapsıyor. Beslenme açısından önem taşıyan (daha sık meyve vermek gibi) ek düzenlemeler içeren teklifler fazladan puan kazanıyor. Yöntem tarafsız, çünkü ihale sürecinde görevlilere baskı uygulanması olasılığı yok”. Raporun son bölümünde ise ülkemizde uygulamanın yasal dayanakları üzerinde durularak finansman ve tedarik konularında ayrıntılı bilgiler veriliyor. Rapordan Şili’deki okul yemeği programlarının anaokulundan liseye 1,5 milyon öğrenciye hizmet sunduğunu ve bu işe ayrılan 180 milyon dolarlık bütçenin yüzde 80’i okul yemeği programına, gerisinin ise burs ve sağlığa ilişkin sosyal politikalara harcandığını,  Brezilya’da ise  2009’da 43 milyon öğrenciye okul yemeği sağlandığını  ve bunun  için ise 1,1 milyar dolar harcandığını öğreniyoruz.

 

23 Nisan:  “Saatlerimizi
çocuklara kurma” zamanı...

 

 Mezralara kadar cep telefonu sokmaya çalışan cep telefon şirketlerinin bugünlerde dönen reklamlarında “yeni yıldız” olarak “kullanılan” köylü çocuklarının esas ihtiyacı,  yeteneklerini tam olarak geliştirebilecekleri, belki de kendi ana dillerinde yapılması gereken iyi bir eğitim ve sağlıklı beslenme. Ülkemizin kaynakları 11 milyon civarındaki ilköğretim okulu öğrencilerine ücretsiz öğle yemeği sunmak için yeterlidir. Ömrünü  “çocukların sevinci çın çın ötsün” diye harcayan çocuk hekime şair  Ceyhun Atuf Kansu’ya kulak vermenin ve 23 Nisan yaklaşırken “saatlerimizi çocuklara kurmanın”  tam zamanı. Boş sözler yerine bu 23 Nisan’da ülkemiz çocuklarına “ücretsiz ve sağlıklı öğle yemeği” müjdesi verelim.

Okuma Önerisi

Devlet İlköğretim Okullarında Ücretsiz Öğle Yemeği Sağlamak Mümkün mü?

[email protected]

 

Yazarın Diğer Yazıları

Diyabetli çocuklar için Lizbon Bildirgesi

Dezavantajlı sosyal gruplardaki diyabetli çocukların ihtiyaçları daha fazla ama onlara sunulan imkanlar daha azdır ve dolayısıyla yıllar içinde ihtiyaçlar ile kaynaklar arasındaki fark artmaktadır

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e açık mektup: Diyabetli çocuklardan “üçüncü gözleri” olan sensörleri niçin esirgiyorsunuz?

SGK üzerinden ve SUT yoluyla sağlanacak sensör desteğiyle, olası komplikasyonlar önlenerek diyabet kontrolü sağlanacak, kalıcı organ hasarlarının önüne geçilecek, sağlık sistemi üzerindeki yük azaltılacak, ama en önemlisi olarak çocuklar güvenle uyuyabilecek ve ailelerin bakım yükü hafifletilecektir

Arkadaşım Diyabet Aile Kampı 2024'ten kalanlar ve diyabetli çocukları sensörlerinden öpmek

Uzunca süredir sensörlerin tip 1 diyabetli çocuklar için yollarını bulmayı sağlayan bir ışık işlevi gördüğünü, onların yaşamını değiştirdiğini anlatıyoruz ama ne yapsak ne etsek ülkemiz yetkililerinin ve SGK'nın kalıcı bir adım atmasını sağlayamıyoruz. Ülkemiz Avrupa bölgesinde sensörleri karşılayamayan tek ülke ve bu konudaki üzüntümüzü anlatmak mümkün değil

"
"