Bienal, fuar, galeri ve müze açılışlarıyla dopdolu, çok hareketli bir sanat sezonuna girmek üzereyiz. Bu sonbahar aylarında, özellikle performans sanatına verilen ağırlık oldukça dikkat çekici.
Bir Performans Hadisesi APA
A Performance Affair (APA) başlığı altında, dünyadaki performans sanatına adanmış, Brüksel bazlı, tek sanat fuarı, 5 Eylül Perşembe günü, ikinci yılında kapılarını yeniden sanatseverlere açtı.
Fuarın açılış gününde Yeni Zelandalı sanatçı David Rickard, 24 saat aralıksız süren Exhaust (Yorulma / Tükenme) adını verdiği ve alüminyum balonlar kullandığı ilginç bir performans geçekleştirdi.
Rickard, 24 saati kapsayan performansı süresince, ağzına ve burnuna takılı bir solunum mekanizması sayesinde, kesintisiz ve doğal olarak nefes alıp vermek sureti ile, yığınlarca balonu şişirmiş oldu.
Sanatçı canlı performansını perşembe günü, öğlen saat 12.00’den cuma günü öğle vaktine kadar ara vermeksizin sürdürdü. Sadece kısa tuvalet molaları verdi fakat molalar esnasında da nefes solunum mekanizmasına bağlı kalarak nefes alıp vermeyi sürdürdü ve giderek çoğalan balonları yanında taşıdı. Richard’ın Vanderborght fuar binasının giriş katında, sokağa bakan boydan boya camlı cephesinde sürdürdüğü gösterisi, fuara gelenlerin yanı sıra günün herhangi bir saatinde sokaktan geçen kişiler tarafından da izlenebildi.
David Rickard, Exhaust adlı performanstan görüntü
Tükettiğimiz havanın görsel ayak izi
“Çalışmalarımda daimi olarak çevremizle olan gizli ilişkiyi ele alıyorum. Önde gelen, bastıramadığımız ihtiyaçlarımızdan biridir nefes alma gereksinimimiz. Nefes almak çoğunlukla üzerinde durmadığımız, hatta zaman zaman yaptığımızı bile unuttuğumuz bir refleks. Dünya üzerinde fiziksel olarak fazla bir yer kaplamadığımız kanısındayız. Halbuki, vücutlarımız bir gün içinde muazzam miktarda hava soluyor. Bu performans günlük olarak tükettiğimiz havanın görsel ayak izini görmemizi sağlıyor,” diye açıklıyor Rickard.
İstanbul Bienali ve Yedinci Kıta
Fransız yazar ve akademisyen Nicolas Bourriaud’nın küratörlüğünde gerçekleşen 16. İstanbul Bienali, Yedinci Kıta başlığıyla insanlığın sebep olduğu doğal veya kültürel atıklara antropoloji ve arkeolojinin araçlarıyla bakan güncel sanat çalışmalarına odaklanıyor. Başlığını okyanuslarda yüzen devasa atık yığınına verilen isimden alan bienal sanat ve ekoloji arasındaki ilişkiyi de tartışmaya açıyor.
16. İstanbul Bienali,*Pera Müzesi ve Büyükada’nın yanı sıra Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi ve İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’nin Tophane’deki yeni binasında gezilebilecek.
Güneş Terkol ile Güçlü Öztekin
Güneş Terkol ile Güçlü Öztekin, İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’nin dördüncü katında bir alanı, binanın iç mimarisinin görünmeyeceği şekilde kartonlarla, kâğıt ve kumaş işlerle kaplayarak hazırladıkları Worlbmon isimli geniş çaplı bir enstalasyon çalışması hazırlıklarını sürdürüyorlar. Enstalasyon, bienal boyunca çeşitli canlı performanslara, sunumlara ve yoga ve meditasyona seanslarına, çocuklar için workshoplar dahil olmak üzere, birbirinden farklı aktivitelere mekan olacak.
Hem kafe hem sergi, ne kafe ne sergi
Harbiye’de paylaştıkları stüdyonun bir yansıması olarak İstanbul Heykel Müzesi’ndeki yaratmak istedikleri bu özel alan, girip, gezip hemen çıkılacak bir sergi salonu olmayacak. Worlbmon sahnesi olan, ama aynı zamanda her yerin sahne olduğu, insanların mevcut oturma gruplarında vakit geçirebileceği, tanıdıklarıyla buluşup sohbet edebilecekleri ya da biraz da dünyadan uzaklaşabilecekleri, hem kafe hem sergi, ne kafe ne sergi konseptiyle oluşturulmuş, keskin tanımlamalarla sınırlanamayan, bir alternatif alan olarak tasarlanmış.
Worlbmon enstalasyonu hazırlık aşamasından görüntü
Bu mekanda geçekleştirilecek ilk performanslardan biri, Terkol ve Öztekin’in Oğuz Erdin’le beraber kurmuş oldukları, esin kaynağını 1960’ların estetik anlayışından, ve deneysel pop müziğinden alan GuGuOu adlı gruba ait olacak. 13 Eylül Cuma günü saat 17.00’de gerçekleştirilecek olan, küratör-yazar Ali Akay’ında vokalde, ve müzisyen Bora Çeliker’in gitarla eşlik edeceği bu canlı performans için Terkol şu yorumda bulundu:
“Yarattığımız mekan içinde çalacağımız için, dekora dönüşecek bütün işlerimiz. Aslında hem atölye konseri gibi, hem de kamusal alanda bir performans olacak bu bizim için.”
İstanbul, Bienal’in ilk haftasında, başka canlı performanslara yer veren sergi açılışlarına da mekan olacak.
Şükran Moral, İstanbul’da küçük bir retrospektif
12 Eylül-3 Kasım tarihleri arasında, Şükran Moral’ın Espulsa isimli sergisi Beyoğlu’nda Fa Art Space’te** sergilenecek. İtalyancada ‘atılmak, kovulmak, sınır dışı edilmek’ ve aynı zamanda ‘istenmeyen, öteki olan’ anlamlarını taşıyan Espulsa kelimesi, küçük bir retrospektif niteliğinde olacak olan bu serginin ana temasını oluşturuyor. Geçtiğimiz son beş yıldır yurt dışındaki müzelerde sergiler düzenleyen sanatçının bu sergisi 2014 yılından beri Türkiye’de yaptığı ilk kişisel sergi olacak.
Sanatçı serginin ana temasına değinerek, “Espulsa aslında benim sanat hayatımın özeti gibi oluyor” dedi.
1994 yılında Roma Güzel Sanatlar Akademisi’nde resim bölümünü bitirdikten sonra maruz kaldığı vize sorunu dolaysı ile İtalya’dan sınır dışı edilen Moral birden bire kendini hiçbir yerleşik düzeni olmayan, göçmen sanatçı statüsünde bularak çareyi çalışmalarında kendi bedenini kullanmakta bulmuştu.
Şükran Moral, Bir Kaltak Erkeğin Serüvenleri, 2012, Fotoğraf, 100x70cm, sanatçının izniyle
Sisler içinde bir performans
Serginin 11 Eylül’de düzenlenecek açılış gecesinde, saat 20.00’de Moral bir kereye mahsus olmak üzere Sisler İçinde adlı yeni performansını seyirciler önünde gerçekleştirecek.
Sergi salonunda sisle birlikte Moral’ın 2013’te kaydettiği bir şarkının da bir şekilde yer alacağı bu canlı performans, aynı zamanda izleyicileri de katılamaya teşvik edecek çok yönlü bir çalışma olacak.
Sisler İçinde şu an içinde bulunduğu haleti ruhiyesini yansıttığını belirten sanatçı “Bu çalışmayla performans yapmanın sınırsızlığını göstermek istiyorum,” diyor.
Günümüzde canlı performans sanatına artan büyük ilgiyle birlikte bu medyumun bazıları tarafından salt dans olarak yorumlamasını oldukça sakıncalı bunduğunu belirten sanatçı önümüzdeki Ekim ayında Çukurcuma’da Şükran Moral Performans Okulu’nu açma hazırlıkları içinde.
Depo İstanbul’da şimdi tarih olduğunda
12 Eylül -10 Kasım tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan, Şimdi Tarih Olduğunda adlı karma sergide sanatçıların yaşadıkları farklı coğrafyaların yakın geçmişlerinde yaşanmış belirli olaylarla ilgili, birtakım arşivsel malzemeleri kullanarak ürettikleri işler sergilenecek. 11 Eylül’de düzenlenecek sergi açılış gecesinde, saat 19.30’da serginin ana temasını performans medyumuna taşıyan bir çalışma da sahnelenecek.
Yota Ioannidou - Hikaye Anlatıcısı, Bıçak ve “Makine” # 1, 2013, fotoğraf: Elpida Belali, sanatçının izniyle
Buluntu malzemelerle tarihe tekrar bakmak
Yunanlı sanatçı Yota Ioannidou’nın Hikâye Anlatıcısı, Bıçak ve Makine # 2 adlı eserinde konu olarak, Yunanistan’da gerçekleşmiş bir terör olayı işleniyor. Bu performans sergideki diğer eserler gibi, buluntu malzemelerle tarihe tekrar bakan bir çalışma. Mesela, katilin bir gece önce görmüş olduğu ve onu terör suçu işlemeye teşvik ettiğine inanılan tiyatro oyununa dair metninden kısımlar, ve yakalanıp hapsedildikten sonra o dönem Yunan basınında çıkan haberlerden birtakım alıntılar performansın ana unsurlarından. Performansı sanatçıyla birlikte, Lal Avgen, Eli Bensusan, İrem Nalça ve Mert Sarısu İngilizce olarak canlandıracaklar. Performans sırasında seyirciler sergi kitapçığından Türkçeye çevrilmiş performans metinini takip edebilecekler.
Arter‘in Dolapdere’deki yeni mekânı açılıyor
13 Eylül Cuma günü Arter ’in Dolapdere’deki – etrafıyla bağlar kuran, sanatsal ve sosyal bir buluşma noktası olarak tasarlanmış – yeni binası uzun bir bekleyişten sonra nihayet kapısını sanatseverlere açacak. Arter‘in 180.000 metre kare alana sahip yeni mekanında eş zamanlı olarak çok sayıda sergi, film gösterimleri, farklı sanat etkinlikleri yer alacak. Bunlardan biri, tüm sanat disiplinlerinin yenilikçi örneklerine ve nitelikli yorumlarına yer vermeyi amaçlayan, Etkinlik Programı, Eylül 2019 - Mayıs 2020 tarihleri arası bir performans sanatı seçkisi sunacak.
Kutlama, katılma ve tınlama
Selen Ansen’in küratörlüğünü üstlendiği bu performans programı, Kutlama, Katılma ve Tınlama başlıklarını taşıyan, birbiriyle ilişkili ve ardışık üç bölümden oluşuyor. Ansen, aynı zamanda, Arter’de bu etkinlik programıyla tematik olarak ortak bir bağa sahip, Kelimeler Pek Gereksiz***adlı hareketle bağlantılı eserleri buluşturan bir karma serginin küratörlüğünü de üstelenmiş durumda. Serginin ismi Depeche Mode müzik grubunun 1990’lardaki Enjoy The Silence şarkısından alıntı.
Medyartiz ve dış mekânı içeri taşımaya çalışan hikâyeler
Eylül-Aralık 2019 arasında, yeni binanın açılısına atıfta bulunarak Kutlama başlığı altında yer alacak performanslardan biri de Medyartiz ismi altında üretim yapan Gizem Karakaş ve Etem Şahin sanatçı ikilisinin Arter‘in öznel hikâyelerinden serbestçe esinlenerek kurguladıkları Modyogayd isimli alternatif sesli rehber.
Medyartiz: Gizem Karakaş ve Etem Şahin
Gizem Karakaş ve Etem Şahin, Medyartiz adı altında 2011 yılından beri interaktif performanslar yapıyorlar. Müze’nin sesli rehberlerini ele geçirip seyirciye alternatif bir rehber sunmak teması üzerine bir iş yapacaklar. Arter’de iki hafta boyunca izleyiciye müzedeki sesli rehberlerin yanı sıra, Medyartiz’in hazırladığı rehberi dinleme opsiyonu da sunulacak. Medyartiz’in hazırladığı sesli rehber sergi üzerine değil, Arter’in yeni mekânı üzerine olacak. Rehber, Dolapdere’yi ve dış mekânı içeriye taşımaya çalışan, ve zaman zaman kurgu ile gerçeği muğlaklaştıran hikayelerden oluşacak. Modyogayd, seyirciye müze içerisinde ayrı bir güzergâh önererek, seyirciyi katılıma teşvik eden bir çalışma olacak.
Medyartiz, Modyogayd, 2019
“Bize en çok tarihi olmayan bir mekânın tarihini yazmak ilginç geldi. Yazdan beri orada vakit geçiren insanlarla konuşmalar yapıyoruz, inşaatın başından beri oluşan hikayelerini dinliyoruz. Etem’le yaptığımız işler hep izleyiciyi de dahil etmek, onlara da bir şeyler yaptırmak üzerine olmuştur,” diye açıklamada bulundu Gizem Karakaş.
Londra Frieze’de galeri stantlarının ötesinde performanslar
Ekim’in ilk haftasında Londra düzenlenecek olan Frieze London**** Fuarı’nın Projeler programı kapsamında düzenlediği etkinlikler arasında Live 2019 (Canlı 2019) adı altında performanslar yer alıyor. Fuarda dans ve koreografi odaklı bu canlı performanslar önemli bir yer kaplayacak. Fuar süresince hem düzenlenecek tartışma panelleri hem de sahnelenecek olan performanslarla, disiplinler arası uygulamalar ve bunların siyasi potansiyellerine bakılacak.
Khvay Samnang, Popil, 2018, Digital Baskı, C-Print 80 x 120 cm, Tomio Koyama Delfina Foundation’in desteğiyle temsil ediliyor, koreograf ve dansçılar Mot Pharan ile Sot Sovanndy
Live 2019 etkinliği çatısı altında fuar boyunca William Forsythe, Cecilia Bengolea ve Khvay Samnang gibi koreografi ve performans dalında isim yapmış sanatçıların canlı performanslarına yer verilecek.
*16. İstanbul Bienali, Yedinci Kıta, 14 Eylül-10 Kasım 2019.
**Şükran Moral, Espulsa, 12 Eylül - 3 Kasım 2019 tarihleri arası Fa Art Space’te: Kuloğlu Mah. Faik Paşa Cad. No.7 Beyoğlu, İstanbul.
*** Kelimeler Pek Gereksiz, 13 Eylül - 8 Mart 2020, Arter Koleksiyonu’ndan Grup Sergisi, Arter, İstanbul.
**** Frieze London, 3 - 6 Ekim 2019, Regent’s Park, Londra.
Flaş görseli: Evann Siemens (Platform Project adlı performanstan görüntü) bu yılki Brüksel APA fuarında yer alan sanatçılardan biri oldu