Önce yazımını yakınlarda tamamladığım anılarımdan bir parça aktarmak istiyorum:
Yaklaşık 20 ay tutuklu, sonrasında 2 ay da ev hapsinde kaldıktan sonra ilk işlerimden biri Silivri'de beni sık ziyarete gelen CHP milletvekili, çok takdir ettiğim ve sevdiğim gazeteci meslektaşım Utku Çakırözer'i aramak, ona ve Sayın Kılıçdaroğlu'na ne zaman bir teşekkür ziyareti yapabileceğimi sormak olmuştu. Kemal Bey, tutuklanmamızın ilk günlerinden itibaren grup konuşmalarında ve hemen her vesileyle biz muhalif yazarlara yapılan haksızlıkları dile getirerek bize büyük moral vermiş; yalnız olmadığımızı hissettirmişti. Hukuk devletine sahip çıkmasının yanısıra bu nedenle de ona derin bir saygı duyuyordum.
Çakırözer ile 15 Mayıs 2018 salı günü TBMM'de buluşmak konusunda anlaştık. Birlikte Meclis lokantasında öğle yemeği yiyecek, sonra grup konuşması öncesinde Kemal Bey'in yanına çıkacaktık. Lokantada (1993'te CHP'de Genel Başkan Danışmanı olarak çalıştığım sırada tanıştığım, o zamanlar parti genel sekreteri olan) Adnan Keskin'e rastladık. Adnan Bey, sağolsun, hemen bizi masasına davet ve misafir etti. Daha sonra öteden beri dostlarım olan CHP Milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu ve Musa Çam da gelip bize katıldılar. Yemek sırasında başka bazı CHP Milletvekilleri yanımıza gelip "Geçmiş olsun" dediler. Sonra Kemal Bey'in yanına çıktık.
Kılıçdaroğlu beni, "Hoşgeldiniz, şeref verdiniz..." diyerek karşıladı. (Odasında Grup Başkanvekili Özgür Özel'le karşılaşıp tanıştım, kucaklaştım.) Ziyaretim sırasında Kemal Bey'le fotoğraf çektirdik, kısaca sohbet ettik. Ona verdiği destek için şükranlarımı ifade ettim; hukuk devletinin ihyası için umudumuzun onda olduğunu söyledim. Kemal Bey grup toplantısına katılmak üzere vedalaşıp yanımızdan ayrıldı. Ben de Çakırözer'le vedalaşıp, o akşam İstanbul'a döndüm...
Sevgili eşim Fatma Alpay'ın 8 Ekim 2018'de ani vefatı üzerine Sayın Kılıçdaroğlu önce Ankara'dan telefonla arayarak başsağlığı diledi; birkaç gün sonra da İstanbul'da evimize, yanında eski dostlarım, Genel Başkan Yardımcısı Tuncay Özkan, İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ve diğer partililerle birlikte ziyarete geldi. Sohbet sırasında Kılıçdaroğlu, CHP bir yanda İYİP, öteki yanda HDP ile ittifak kurmadan, muhalefet geniş bir cephede birleşmeden ülkenin tek adam rejiminden kurtulmasının mümkün olamayacağını, kendisinin temel amacının da bunu gerçekleştirmek olduğunu söyledi. Kılıçdaroğlu sanırım CHP liderliğine seçildiğinden beri giderek daha kararlılıkla bu politikayı izlemekte, engelleri bir bir aşmakta.
Rahmetli Süleyman Demirel Türkiye siyasi tarihine 1980'lerde "bir bilen" lider, rahmetli Bülent Ecevit 1990'larda "bir bölen" lider olarak damgasını vurmuştu. Recep T. Erdoğan tarihe, iktidarının ikinci yarısında toplumu giderek kutuplaştıran lider olarak geçti. Kılıçdaroğlu ise, Türkiye siyasetine büyük bir yenilik getiren, toplumu "birleştiren" lider olarak geçecek. Dini inançları, etnik kökenleri, siyasi tercihleri, ekonomik koşulları açısından çok parçalı Türkiye toplumunda siyaset, ancak birleştirerek, ittifaklar kurarak, güçbirliği yaparak önündeki sorunların üstesinden gelebilir. Nitekim denebilir ki Erdoğan da toplumu birleştirdiği, siyasi gücü paylaştığı ölçüde başarılı olmuştu; kutuplaştırdığı, iktidarı tekeline aldığı ölçüde kaybetmekte.
Umarım 14 Mayıs 2023 gecesi birleştiren politikanın kazandığını göreceğiz. Umudumuz Kılıçdaroğlu.