03 Ocak 2019

Bir yeni yıl yazısı

Türkiye’de yaşayan herkesin ne düşüneceğine siyasal iktidar karar verecek

Bir yılı geride bıraktık. Yeni bir yıla başladık. Kimimiz bu olayın kutlanması gerektiğini düşünüyor. Yeni bir yıl yeni bir umut demek. Eski yıldaki tüm olumsuzlukların geride bırakılması demek. Yeni yıl kutlaması böyle bir umudun ifadesi. Kimimiz de, türlü nedenlerle kutlanması gereken bir olay olmadığını düşünüyor. Üstelik kutlayanlara da kızıyor. Türkiye’nin sorunu, yılbaşını kutlayanlarla kutlamayanlaran birlikte yaşayabilecekleri ortak bir zemin bulmak. Bu ortak zeminde “öteki” ni farklılığıyla birlikte tanımak, kabul etmek, diyalog kurmak. Çok sesli bir Türkiye yaratmak. Farklı seslerden yeni bir harmoni oluşturmak.

Çok seslilik her zaman istenen birşey değil. Örneğin, Orta Çağ'da kilise çok sesli müziği tehlikeli gördü. Kilisenin tek sesli koral müziğine bir tehdit oluşturduğunu düşündü. 1324’de Papa 22 John çok sesli müziği yasakladı. Çok sesli müzik, Katolik Kilisesi'nin otoritesini sarsıyordu. Tek sesli müziğin egemen olduğu dönemlerde çok sesli müzik otoriteye, tahakküme tepki niteliği taşıdı. Nasıl ki 16. yüzyıl İngiltere’sinde önemli bir besteci olan William Byrd’ın çok sesli besteleri, Anglikan Kilisesi'nin Katolikler üzerindeki baskısına karşı bir başkaldırma müziğiydi. Tek sesli müzik iktidarın, otoritenin, tahakkümün çok sesli müzik ise baskı altındaki azınlığın müziğiydi.

Günümüz Türkiyesi’nde de çok sesliliğe yer yok. Tek sesli bir Türkiye yaratılmak isteniyor. Türkiye’de yaşayan herkesin ne düşüneceğine siyasal iktidar karar verecek. Otoriter rejimler vatandaşlarına sadece neyi düşünmeyeceklerini söylemez. Aynı zamanda ne düşünmeleri gerektiğini de söyler.

Ana muhalefet partisinin ülkeye yönelen en büyük tehdit olduğunu söyleyen, üçüncü en büyük siyasal partinin eş başkanlarını, seçilmiş milletvekillerinin, cezaevine koyarak partiyi hukuken olmasa bile fiilen kapatan,  toplumu kutuplaştırarak iktidarını sürdüren bir zihniyetin çok sesli, çoğulcu bir Türkiye kurmasını elbette bekleyemeyiz. O zaman bunun gerçekleştirilmesi yükümlülüğü siyasal partileriyle, sivil toplumuyla geniş muhalefet cephesine düşüyor. 2019 yılında muhalefetin bu yönde bir proje geliştireceğini umut ederiz.

2018 yılı bütün toplum açısından öğretici bir yıl oldu. Pek çok yeni bilgi edindik. 2018 yılında “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin yürürlüğe girdi. Bütün kurumlar tek bir kişiye bağlandı. Bütün yetkiler tek bir elde toplandı. Buna karşılık hiçbir denetim mekanizması bırakılmadı. Hukuk devleti askıya alındı. Carl Schmitt’çi bir anlayışa uygun olarak, lider hukukun kaynağı oldu. O nedenle lider rahatlıkla “AİHM kararlarını tanımam” ya da Anayasa’nın açık hükmüne karşın “TBMM Başkanı Belediye Başkanı olunca istifa etmesi gerekmez” diyebiliyor. Bunun Anayasa’nın 94. maddesi ile nasıl bağdaştığını açıklama gereğini bile duymuyor.

Böyle bir yönetim altında yaşayan vatandaşlar olarak bu yeni rejime nasıl uyum sağlayacağımızı, rejimin “makbul vatandaşı” olmak için neler yapmamız gerektiğini 2018 yılında öğrenmeye başladık. Makbul vatandaş olmanın ana çizgilerini şöyle özetleyebiliriz:

1- Şiddet ve savaş ortamında yaşamaya alışacaksınız. “Barış”tan söz etmeyeceksiniz. Barıştan söz etmek terör örgütüne yardım ve yataklık etmektir. Akademisyenseniz işten atılırsınız, yargılanırsınız. Hekimseniz ve savaşın halk sağlığına zararlı olduğunu düşünüyorsanız, düşüncenizi kendinize saklayın kimseye söylemeyin. Orwell’in “1984” kitabındaki, herşeyi kontrol eden Parti’nin “Savaş Barıştır” sloganını kafanızdan çıkarmayın. Hatta yeni yılda evinizin bir köşesine asın. Yeni doğan bebeğinize de “Barış” değil “Savaş” adını koyun.

2- Lidere mutlak ve koşulsuz itaat ve sadakat gösterin. Lider her zaman haklıdır. Gerçeği araştırmaktan vazgeçin. Lider ne söylüyorsa gerçek odur. Örneğin,  ABD başımıza gelen her türlü belanın nedeni mi, yoksa stratejik ortak mı, diye sormayın. O gün lider ne demişse odur. Sadakat ve itaatin ulusal birliğimizi de sağlayan önemli bir unsur olduğunu unutmayın.

3- Seçim oldukça lidere ve partisine oy verip destekleyin. Ondan sonrasına karışmayın. Ülkenin nasıl yönetileceğini, büyüklerimizden daha mı iyi bileceksiniz?

4- Hak ve özgürlükleriniz üzerinde baskı olduğu gibi düşüncelere kapılmayın. Bu sorunun çözümü basittir. Hak ve özgürlüklerinizi kullanmaktan vaçgeçerseniz, üzerinizde baskı da olmaz. Örneğin; hükümeti protesto etmek için sokağa çıkmazsanız, toplantı ve gösteri yürüyüşü özgürlüğünüz engellenmez. Hükümeti ya da Cumhurbaşkanı’nı sözlü veya yazılı olarak eleştirmezseniz, ifade özgürlüğünüz de engellenmez.

5- Çevrenizde olup biten haksızlıkları, hukuksuzlukları görememezlikten duymamazlıktan gelin. Bunlara karşı içinizde isyan ve öfke duyguları kabarıyorsa, bu duyguları bastırmak için gidin eşinizi dövün. Boşanmış olmanız  buna engel oluşturmaz!s

6- İç ve dış düşmanlarla kuşatılmış olduğumuzu hiç aklınızdan çıkarmayın. Sürekli bir tehdit algısıyla yaşayın. İç ve dış düşmanlara karşı çok dikkatli olun. Ve bir işaretle onları yoketmeye hazır olun.

İşte bu belirttiğim hususları yerine getirirseniz 2019 yılı sizin için mutlu ve huzur dolu bir yıl olur. Bu tavsiyelere uymazsanız olacaklara karışmam. Ama cezaevi avlusunda volta atmakta her zaman özgürsünüz.

Yeni yılınız kutlu olsun.

Yazarın Diğer Yazıları

İnsan hakları gününüz kutlu olsun

İnsan haklarıyla demokrasi ve hukuk devleti arasında yakın bir bağlantı var. Türkiye, demokrasiden uzaklaştıkça, hukuk devleti rafa kaldırıldıkça, insan hakları ihlalleri de artıyor. Hukuk devleti güvencesinin olmaması insan haklarını da korumasız bırakıyor

Türkiye’nin demokratiksizleştirilmesi

Siyasal iktidarın demokrasiyle bağını kopararak giderek daha fazla otoriterleşme, daha fazla şiddete başvurma yolundaki yürüyüşü bu aşamada etkili bir toplumsal direnişle durdurulamazsa, Türkiye’nin demokratiksizleşmesinin geri dönülmesi olanaksız bir noktaya ulaşması kaçınılmaz olacak

Dışarıdan içeriye mektup

Bir suç olabilmesi için suçluya, suçu işleyen kişilere gereksinim vardı. Siz seçildiniz. Siz cezaevinde bizim adımıza, vekaleten yatıyorsunuz...

"
"