21 Şubat 2011

En romanesk 14 gün

Meğerse Beşiktaş tarihinin en çok konuşulacak 10 gününü yaşıyormuşuz. Haberimiz yokmuş.

 

 


Bütün bir yılı çöpe at(t)ınız.

Geçtiğimiz 14 gün çıkan kısmın özetidir.

22 hafta boyunca stada gittik. ‘Formanda ter olalım’ dedik.

Ancak meğerse Beşiktaş tarihinin en çok konuşulacak 10 gününü yaşıyormuşuz. Haberimiz yokmuş.

Bakın 10 günde neler oldu?

  • Karabük maçında Beşiktaş’ın nizami golü verilmedi. Beşiktaş’ın ligle ilgili iddiasının bitmesi sağlandı.

  • Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener “futbolda demokrasi yoktur” diye açıklama yapıyor. Kurallar varmış!

  • Bu zatı birisi atadı mı? Hayır. Demokratik biçimde, oylaşma ile mi seçildi? Evet. Öyleyse neden “futbolda demokrasi yok?” Bilmem. Aynı mantıktan hareket edersek, acaba demokraside kurallar olamayabilir mi? Öyle ya, demokrasi olmayıp, kurallar varsa…Bu federasyon başkanı bir ‘aslan parçası.’ (!) Hani Aziz Yıldırım hakem odasını bastığında nasıl da dersini vermişti (!) Vermemiş miydi? Ben yanlış mı hatırlıyorum? Hani futbolda kurallar vardı? Geçiniz bu yalancı kahramanı…

  • Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören’e kızın/eleştirin ama futbol tarihinde ilk kez siyasi bir dille federasyon başkanının ‘ sahte kahramanlığını’ boşa çıkardı. Bu zat ‘faşist ve diktatör’ olabilirdi.

  • Sonra Ankaragücü maçı…Hakeme kızmışsın, ‘hakkımız yeniyor’ demişsin. Gidip 1-0 yeniliyorsun. Eyyamcılar zaten alesta bekliyor. “Bak, Beşiktaş yeniliyor” korosunun sesi size kadar gelmiş miydi?

  • Bitmedi. İnanılmaz 14 güne bu defa da İbrahim Üzülmez şoku eklendi. Delinho gitti. Siz hiç ‘kovduk ama pek severiz’ diyen basın toplantısı gördünüz mü? Onu da gördük. Anlamadığımız, yahu hani İsmail sakattı? Hani sol ayak baş parmağı sakattı, hani iğne ile antreman tamamladığı için teknik kadro sevinmişti? Peki bu kendini 2. Q7 sanan kardeşimiz sakatlanırsa yedeği var mıydı? Göç nasılsa yolda dizilirdi!

  • Sonra ‘Dinamo faciası’ yaşandı. Demirören, ‘İbo’yu kovma töreninde’ demişti ki “Beşiktaş bir dünya kulübüdür. Dünya Beşiktaş’ı konuşuyor.” Keşke konuşmasaydı!

  • Sonra Beşiktaş’ın teknik direktörü kendisini eleştiren seyircilere “beğenmeyen stada gelmesin” dedi. O stada gelenler arasında para harcayan sadece biz vardık. Sahaya çıkanlar ise bu işten para kazanıyordu. Buna karşılık gelmemesi gereken bizdik. Aradan bir iki yıl geçecek. Schuster adını çok azımız hatırlayacak. Tıpkı Del Bosque’de olduğu gibi. Ama biz yine tribünde olacağız. Yolcular hancılar hakkında böyle konuşur mu? Schuster’e ‘sistem oturtacağı’ için ‘sabredelim’ de adamın sisteminde biz seyirciler yokuz.

  • Şimdi de Fenerbahçe…1959’dan bu yana ilk defa Fenerbahçe’den 4 gol yemişiz. Neden? Cüneyt Çakır ‘Fener’in gücüne güç katmaya’ gelmişti. Bütün sarı tercihleri Beşiktaş içindi. Lugano denilen artist sarıdan sonra iki defa yan hakemlere eliyle sarı kart hareketi yaptı. GS maçında eliyle sarı kart işaret etti diye Delgado’yu atan Çakır miyop oluvermişti. Başka? Gökhan Gönül ikinci sarıdan atılmalı mıydı? Penaltıda Ferrari’yi atıp penaltı vermese olur muydu?

  • Ferrari denilen ‘manken taslağı’ artık bonservisini beleşe getirmenin kıvancıyla hayatımızdan sonsuza kadar defolup gidebilir.

  • Amaaaaan sıkıldım. Hakeminizden de hükmedememenizden de sıkıldım. Zaten bitti! Kınanızı her yerinize yakınız.

Siz 14 güne sığan böyle bir dönem yaşadınız mı?

Son maçta yeni açıkta açılan ve benim ilk kez gördüğüm bir pankart vardı.

“Kazandığında sevgimiz, yenilince sadakatimiz artar” yazıyordu.

‘Sevdalı yüreğimizle’ haftaya yine İnönü’deyiz.

Beğenmesek de aynı sadakatle…

Yazarın Diğer Yazıları

Ak koyun kara koyun haftası

Derbi öncesi bir de Lyon var ki artık başkaca sakat olmasın temennisi ile totem yapacağız

Atış serbest

Artık takım aidiyeti olan, armaya koşulsuz biat eden, Beşiktaş’ın menfaatlerini kendi çıkarının önüne koyan topçu sayısı çok az, ya da yok. Dolayısıyla Beşiktaş’ı sevdiren en önemli faktör paranın rengi haline geldi

Hava grileşti!

Beşiktaş’ı ‘sevinmek için sevmediğimize’ göre oyuncularının daha iyi takım oyunu oynadığı, taraftarın ‘ligi alalım ligi’ diye düşündüğü bir döneme girelim ve ıslığı alkışla, protestoyu dayanışmayla değiş tokuş yapalım

"
"