Sabah Gazetesi bir manşet atmış. “Türkiye’nin güzel insanları eğlendi.”
Genelkurmay Başkanlığı dışında yılbaşı programını iptal eden yok. Genelkurmay Başkanlığı’nın da Uludere’de yaşananlar doğrultusunda gösterdiği duyarlılık, suçluluk psikolojisini de içerdiği için “eh, bir de iptal etmeseydiniz” dışında bir takdir duygusu uyandırmıyor.
Sizi 2008’in kutlamalarına götürmek isterdim. Mavi Marmara gemisinde İsrail tarafından öldürülen 9 aktivist için kutlamalar iptal edilmişti.
Sizi 2007 kutlamalarına da götüremezdim. Zira terör nedeniyle yaşanan şehitler nedeniyle yine İstanbul Büyükşehir Belediyesi kutlamaları iptal etmişti.
Önceki gün ise herkes doyasıya eğlendi. Ülkenin “güzel insanları” göbek attı. Kadeh tokuşturdu.
Mavi Marmara aktivistlerinden esirgenmeyen duyarlılık, Uludere’de 35 yurttaş için gösterilmedi. Devletin, belediyelerin, kutlama organize edenler ortak bir vicdani duruş sergileyemedi. Mavi Marmara’da ölenler bu devletin resmi “şehitleriydi” de Uludere’de ölenler kimdi?
Mavi Marmara’da hayatını kaybedenler için üzülmüştük, yas tutmuştuk da Uludere’de ölenler için neden aynı feraseti gösterememiştik?
Bu sorular çoğaltılabilir. Ancak gerçek olan şu ki bu toplum vicdani, ahlaki ve duygusal olarak da ciddi bir kırılma ve kutuplaşma yaşıyor. Gerçeği kabul edelim. “Bizim” ölülerimiz ile “onların” ölüleri arasında bir ayrım yapılıyor.
Kimse bu ülkede yaşayanların eşit olduğunu iddia etmesin. Çobanın oyunu hararetle tartışanlar, “sizi gidi elitler” diye bir bardak suda fırtına koparanlar acaba nerede?
Mavi Marmara’da gösterilen devlet duruşu ve politikası neden Uludere’deki 35 gencecik çocuk için gösterilmedi? Neden PKK saldırılarında şehit verilen evlatlar için sızlayan yürekler, aynı yaşlardaki gencecik 35 beden için sızlamadı?
Empati yoksunluğunun gerçek nedeni “herkes kendi ölüsüne ağlasın” bencilliği olabilir mi?
Hiç kuşkusuz bir yas toplumu olmayalım, sürekli hayatı erteleyen sadece kasvet ve acıyı fetiş haline getiren bir hayatı benimsemeyelim. Ölüm, acı ve kayıpların bu ülkenin neredeyse doğal bir parçası haline geldiği gerçeğinden hareketle, aksi bizi melankolik bir hale getirirdi.
Ama jestler önemlidir. Ortak akıl ve vicdan önemlidir. Kritik zamanlarda devlet ve ilgili kurumlar tarafından atılan o minik adımların karşılığı barış ve huzur olabilir. O zamanı ıskalayanlar için ise söylenecek tek söz ayıptır. Çok ayıp.