BioNTech aşısının ülkemizde daha yaygın uygulamaya geçilme planları ile birlikte bu aşı ile ilgili o kadar çok yalan yanlış bilgi dolaşmaya başladı ki...
İnsanların kendilerine yapılacak bir aşıyı sorgulamaları en doğal hakları. Zaten sağlık yöneticilerinin ve elbet bilim insanlarının da bu konuda en güncel ve doğru bilgiyi paylaşma sorumlulukları var.
Bu yazı böyle bir kaygı ile kaleme alındı.
Geçen hafta başında Wall Street Journal'da birkaç Fransız sosyal medya fenomeninin Fazze adında gizemli bir pazarlama firması tarafından Pfizer'in mRNA aşısının güvenliği hakkında yanlış iddialarda bulunma koşulu ile kendilerine ödeme teklifinde bulundukları açıklandı. Fransızların seçilmesi boşuna değil, Avrupalıların içinde aşıya en fazla şüpheyle bakan gruplara Fransa'da. Yani, doğru bir hedef seçilmişti. Ne yazık ki bu örnek tek de değil. Garip bir durum içindeyiz. Aşıya en kolay ulaşımı olan ülkelerde yaşayanlar içinde aşı karşıtı söylemler çok arttı. Aşı karşıtı çabalar, genellikle insanların endişelerinin ve korkularının basitçe ifadesi değil. Çok daha büyük bir siyasi sürece hizmet ediyor gibi görünüyor. Bunun en iyi örneği ABD'nde yaşandı, yaşanıyor. Bu konu politik taraflar arasında devam eden kültür savaşının yeni cephesi oldu. Seçimler sırasında bu çekişme daha da hissedildi. Hala Trump'ın oylarının yüksek çıktığı eyaletlerde aşılama oranları en düşük. Hatta, Kongrenin durumu en çarpıcısı. CNN'in bir çalışmasında aşılama oranlarının yarı yarıya olduğu gösterilmiş. Cumhuriyetçiler önemli ölçüde geriden geliyor.
Öncelikle, birisi aşı olduktan sonra olumsuz bir sağlık olayının meydana gelmesi, aşının olaya neden olduğu anlamına gelmediğini bilmek gerekiyor. Şansa bağlı olaylar her zaman olur. Yönetimlerin sorumluluğu bir olay meydana geldiğinde bunu şeffaflıkla paylaşmak ve derinlemesine incelemektir. Bunu yapmak için de aşı sonrası gelişen yan etkilerin izlendiği bir bildirim sistemimiz var. COVID-19 aşıları için yan etkileri, hem aşı olanların kendisi hem de hekimler bildirebiliyorlar. Sonrasında bu bildirimler detaylıca uzmanlar tarafından inceleniyor. Böylece, aşılama ile hastanın maruz kaldığı olumsuz olay arasında gerçek bir bağlantı olup olmadığının bulunması amaçlanıyor.
Şimdi bakalım ortalıkta dolaşan iddialar neler? Ve bu iddiaları değerlendirdiklerinde bilim dünyası ne diyor?
COVID-19 aşılarının geliştirilmesini aceleye getirildi, bu nedenle aşılara güvenilemez.
Hem klinik çalışmalarda hem de gerçek yaşam verilerinde Pfizer/BioNTech aşısının çok etkili ve güvenli bir aşı olduğunu belirlendi Bu aşının da içinde bulunduğu COVID-19 aşılarının bu kadar hızlı geliştirilebilmesinin birçok nedeni var. İşte bunlardan sadece birkaçı:
- Pfizer/BioNTech COVID-19 aşısı, araştırmacıların neredeyse 20 yıldır üzerinde çalıştıkları bir yöntemle oluşturuldu; mevcut teknoloji pandeminin erken safhalarında aşı geliştirme sürecine uygulanabildi.
- Çin, bilim insanlarının aşılar üzerinde çalışmaya başlayabilmesi için COVID-19 hakkındaki genetik bilgileri çok hızlı, erkenden izole etti ve gecikmeden paylaştı.
- Aşı geliştiricileri herhangi bir test adımını atlamadı, ancak verileri daha hızlı toplamak için bazı adımları üst üste gelen ardışık bir programda gerçekleştirdi.
- Hükümetler araştırmaya yatırım yaptığı ve/veya aşılar için önceden ödeme yaptığı için aşı projelerinin bol miktarda kaynağı vardı.
- Pfizer/BioNTech COVID-19 aşısının da içinde olduğu mRNA aşıları, aşıların geleneksel yoldan üretiminden çok daha hızlı üretilebiliyor.
- Pandemi ortamı ve daha önce hiç bu kadar boyutta kullanılmamış olan sosyal medya, şirketlerin çalışma gönüllüleri bulmasına ve onlarla etkileşime geçmesine yardımcı oldu. Klinik çalışmalar hızla gerçekleştirilebildi.
- COVID-19 çok bulaşıcı ve yaygın olduğu için, aşılanan çalışma gönüllüleri için aşının işe yarayıp yaramadığını görmek uzun sürmedi. Klinik çalışmada gerekli vaka sayılarına çok çabuk ulaşıldı. Böylece sonuçlar hızla değerlendirilebildi.
- Şirketler, yetkilendirme kurumlarına (DSÖ, FDA, EMA) başvurmadan önce aşı üretimine başladılar. Bu nedenle yetkilendirme gerçekleştiğinde hazırlıklarda yol alınmıştı.
Pfizer/BioNTech COVID-19 aşısının dayandığı mRNA teknolojisi DNA'mı değiştirir.
Pfizer/BioNTech COVID-19 aşısı DNA'nızı hiçbir şekilde değiştirmez veya etkileşime girmez. Bu konuda o kadar çok sosyal medya paylaşımı oldu ki. Ama bunların en önemlisi 26 Mayıs'taki bir Facebook gönderisinde, Moderna'nın baş sağlık danışmanı Dr. Tal Zaks'a atfedilen bir konuşmaydı. Dr. Zaks bu paylaşıma göre, mRNA aşılarının bir alıcının DNA'sını değiştirdiğini söylemişti. Messenger RNA aşıları, onları alanların DNA'sını değiştirmez, Zaks da bu iddiada bulunmadı. Ancak, konunun yer verildiği kaynak, Dr. Zaks'ın 2017'deki bir TED konuşmasından görüntüler içeriyor ve bunlara atıfta bulunuyor, ancak etkinlik sırasında söylediklerini bilerek yanlış yansıtıyordu. Konu yine siyasi bir çatışmanın aracı olmuştu; kaynak çok önemli bir muhafazakâr medya yapılanmasıydı.
Bu aşı, COVID-19'a neden olan virüse karşı koruma oluşturmaya başlamak için hücrelerimize talimatları bir genetik materyal olan haberci RNA (mRNA) ile verir. Ancak madde hiçbir zaman DNA'mızın bulunduğu hücrenin çekirdeğine girmez. Bu, aşılardaki genetik materyalin DNA'mızı hiçbir şekilde etkileyemeyeceği veya etkileşime giremeyeceği anlamına gelir. Tüm COVID-19 aşıları, hastalıklara karşı güvenli bir şekilde bağışıklık geliştirmek için vücudun doğal savunmasıyla birlikte çalışır. Aşı ile verilen mRNA, hücrelere girer, hücrenin bağışıklık sistemini uyaracak proteini üretmesi için işini yapar ve daha sonra DNA'nızı etkilemeden hızla parçalanır. Haberci RNA'nın ömrü vücutta sadece birkaç saattir.
Pfizer / BioNTech COVID-19 aşısı beni kısırlaştırır.
Şu anda ya da gelecekte çocuk sahibi olmak istiyorsanız, COVID-19 aşısı size sağlandığında aşıyı yaptırabilirsiniz. COVID-19 aşısının plasenta gelişimi de dahil olmak üzere hamilelikle ilgili herhangi bir soruna neden olduğuna dair bir kanıt yoktur. Aşı doğurganlığı etkilemeyecektir. Gerçek şu ki, COVID-19 aşısı vücudu koronavirüsün yüzeyinde bulunan spike (başak) proteinin kopyalarını oluşturmaya teşvik ediyor. Bu, vücudun bağışıklık sistemine, üzerinde o özel spike proteini bulunan virüsle savaşmayı "öğretir". Sosyal medyada, bu koronavirüsteki spike proteinin, hamilelik sırasında plasentanın büyümesi ve bağlanmasında rol oynayan syncitin-1 adlı başka bir spike protein ile aynı olduğunu söyleyen bir rapor ortaya çıkması kafa karışmasına sebep oldu. Yanlış rapor, COVID-19 aşısının bir kadının vücudunun bu farklı başak proteini ile savaşmasına ve doğurganlığını etkilemesine neden olacağını söyledi. İki spike protein tamamen farklıdır ve COVID-19 aşısı yaptırmak, tüp bebek yöntemleri de dahil olmak üzere hamile kalmak isteyen kadınların doğurganlığını etkilemeyecektir. Pfizer aşı testleri sırasında, çalışmaya katılan 23 kadın gönüllü hamile kaldı ve gebelik kaybı yaşayan tek kişi gerçek aşıyı değil, kontrol grubundaki plaseboyu, yani boş aşıyı, almıştı. Benzer şekilde, aşı kadının adet düzeni üzerinde de bir etki yapmaz. Aşılı bir kişinin yanında bulunmaktan da etkilemez.
Pfizer / BioNTech COVID-19 aşısı yaptırmak, COVID-19 hastalığına yakalanmama neden olur.
Pfizer/BioNTech COVID-19 aşısı hastalığa yol açmaz, açamaz. Çünkü, bu aşı, COVID-19'a neden olan SARS-CoV-2 virüsü içermez. Bağışıklık sisteminizin virüsü tanımasına ve savaşmasına yardımcı olan protein, herhangi bir enfeksiyona neden olmaz. Bu da aşının sizi COVID-19 ile hasta edemeyeceği anlamına gelir. Aşı sonrası, COVID-19 hastalığına benzer ateş gibi belirtiler bağışıklık sistemimize COVID-19'a neden olan virüsü nasıl tanıyacağı ve bunlarla nasıl savaşacağını öğretirken meydana gelen belirtilerdir.
Pfizer / BioNTech COVID-19 aşısı yaptırmak, yüz felcine (Bell felci ) yakalanmama neden olur.
Tıbbi araştırmalar, toplumda nüfusun az bir kısmının herhangi bir zamanda yüz felci geçirebileceğini gösteriyor. Aşı grubunda bildirilen yüz felcinin gözlenen sıklığı, toplumda görmeyi beklediğimiz yüz felci sıklığı ile benzerdir. Görülen olgularda aşılama ile nedensel bir ilişkiye varmak için hiçbir temel yoktur.
Aşı yaptırmak, miyokardit, yani kalp kası iltihabı yapar.
Konuyla ilgili 17 Mayıs'ta ABD Bağışıklama Uygulamaları Danışma Komitesi (ACIP) COVID-19 Aşı Güvenliği Teknik (VaST) Çalışma Grubu, bugüne kadar çok az sayıda miyokardit raporu olduğu ve bu vakaların ağırlıklı olarak ergenlerde ve genç yetişkinlerde meydana geldiğini açıkladı. Genellikle kadınlardan çok erkeklerde, daha sık olarak ikinci doz aşıdan sonra ve tipik olarak aşılamadan sonraki 4 gün içinde ve çoğu hafif geçiriliyor.
Hemen sonrasında, Fransa Ulusal İlaç Güvenliği Ajansı (ANSM), Pfizer/BioNTech'in koronavirüs aşısını almış kişilerde tespit edilen beş miyokardit vakası olduğunu ve konunun araştırıldığını açıkladı. ANSM, bu olası yan etkilerin daha fazla çalışılacağını ve sonuçların Avrupa İlaç Ajansı (EMA) ile paylaşılacağını belirterek, aşının riskleri ve faydaları arasındaki olumlu dengenin henüz sorgulanamayacağını vurguladı.
26 Mayıs'ta DSÖ Aşı Güvenliği Küresel Danışma Komitesi'nin (GACVS) COVID-19 alt komitesinin görüşü yayımlandı. GACVS alt komitesi, şimdiye kadar alınan bilgilerin çoğunun pasif raporlamaya dayandığını kaydetti. Olay ve aşı arasındaki potansiyel nedensel ilişkiyi değerlendirmek için, alternatif veri kaynaklarını kullanan daha titiz çalışmalara ve aşılanmış ve aşılanmamış toplumların karşılaştırmasını içeren daha sağlam çalışma tasarımlarına ihtiyaç olduğunu belirtti. İsrail, Birleşik Krallık ve Amerika Birleşik Devletleri gibi bazı ülkeler bu tür çalışmalara başladı.
Bu aşamada, aşılamadan sonra miyokardit semptomları geliştiren kişilerin erken tanınmasını ve uygun yönetimini geliştirmek için hekimlere bu potansiyel advers olay hakkında bilgi sağlanması ve sürecin yakın izlemenin devamı gereklidir. Aşılama önerisinin önüne geçecek önemli bir kanıt bulunmamaktadır.
COVID-19 aşısı tartışmalı maddelerle geliştirilmiştir veya bu tip maddeler içerir; hatta içinde manyetik bir madde ya da mikroçip olabilir.
Pandemi ile birlikte bir komplo teorisi ile karşılaştık. Koronavirüs pandemisinin izlenebilir mikroçipler yerleştirme planının bir kılıfı olduğunu ve bunun arkasında Microsoft'un kurucu ortağı Bill Gates'in olduğunu iddia edildi. Mayıs ayında 1640 kişiden oluşan bir YouGov anketi, Amerikalıların yüzde 28'inin Bill Gates'in insanlara mikroçip yerleştirmek için aşı kullanmak istediğine inandığını öne sürdü. Cumhuriyetçiler arasında bu rakam yüzde 44'e yükseldi.
Benzer şekilde, geçtiğimiz aylarda kollarına, COVID-19 aşısı yaptırdıklarını iddia ettikleri bölgeye, mıknatıs yapıştıran insanların videoları, TikTok ve Instagram gibi sosyal medya platformlarında milyonlarca görüntülendi. "Aşının içinde manyetik alan yaratan bir şey var. Koluma metaller yapışıyor."
Kaynakta verdiğim manyetik alanlar ile ilgili bilim insan Eric Palm'in iki açıklaması var:
"Zaten iğneler o kadar ince ki buradan bir manyetik madde geçirmeye çalışsanız, bu boyutuyla bir mıknatısın sağlayabileceği bir manyetik güce asla ulaşamaz."
"Hangimiz çocukken biraz sürterek bir metal parayı alnımıza yapıştırmadık ki. Nedeni elbette, derinin üzerindeki yağlar, ya da yüzey gerginliği."
COVID-19 aşıları, cenin dokusu kullanılarak geliştirilmemiştir ve implant, mikroçip veya takip cihazı gibi herhangi bir materyal içermezler. Aşılardaki lipit nanopartikülleri antifriz içermemektedir. Antifriz, toksik olan etilen glikol içerir. Lipid nanopartiküller bunun yerine diş macunu ve şampuan gibi günlük ürünlerde ve laksatifler dahil birçok ilaçta bulunan inert bir bileşik olan polietilen glikol içerir. COVID-19 aşılarının hiçbiri manyetik özellik yapabilecek bir madde, metal içermiyorlar. Bazı aşılarda olabilen alüminyum da yok bu aşılarda. Zaten alüminyum da manyetik değil.
Pfizer / BioNTech COVID-19 aşısı, mRNA ve yağlar (mRNA'yı koruyan), tuzlar ve az miktarda şeker gibi diğer normal aşı bileşenlerini içermektedir.
Hastalığı geçirdim, aşıya ihtiyacım yok.
İnsanların COVID-19'a yakalandıktan sonra (doğal bağışıklık), yeniden COVID-19'a yakalanmaktan korunup korunmadığını veya ne kadar süreyle korunacağını söylemek için bilgilerimiz kısıtlı. İlk kanıtlar, COVID-19'dan doğal bağışıklığın çok uzun sürmeyebileceğini, ancak bunu daha iyi anlamak için daha fazla çalışmaya ihtiyaç olduğunu gösteriyor. Bu durum özellikle hastalığı hafif belirtiler ile geçirmiş kişiler için daha da belirgin. COVID-19 ile ilişkili ciddi sağlık riskleri ve COVID-19 ile yeniden enfeksiyonun mümkün olması nedeniyle, insanlara daha önce hasta olmuş olsalar bile bir COVID-19 aşısı yaptırmaları önerilir. Şu ana kadar enfeksiyonu geçiren binlerce kişiye Pfizer / BioNTech COVID-19 aşısı uygulandı. Bu aşıların yaygın kullanıldığı ülkelerde öneri devam ediyor ve bu kişilerin yan etkileri de çok yakından izleniyor; aşı sonrası yan etkiler artabiliyor ama bunların ağır yan etkiler olmadığı biliniyor.
Evet, aşıların uzun vadeli etkilerini bilmiyoruz. Ama hangi aşı için başlangıçta biliyorduk ki. Yeni aşılarda durum her zaman böyledir. Ancak aşının yan etkileri genellikle aşılamadan sonraki ilk birkaç ay içinde ortaya çıkar, bu nedenle yetkilendirme kurumları yetkilendirme öncesinde iki aylık güvenlik verileri konusunda ısrar etmiştir.
Tüm aşılar gibi, bilim insanları da şu anda COVID-19 aşılarını yan etkiler açısından dikkatle inceliyorlar ve yıllarca bunları incelemeye devam edecekler.
Ülkemizde de mevcut her iki aşı için gerçek yaşam verilerinin Sağlık Bakanlığı koordinasyonunda bir grup bilim insanı tarafından çalışıldığını biliyorum. Umarım bir an önce yayınlanır ve zaman zaman güncellenir. Bu bilgilere gereksinimimiz var. Güven ortamı için.
Aşı tereddüdünü önlemenin en önemli aracının güven ortamı olduğu biliniyor. Bu ortamın oluşturulması için önümüzdeki günlerde aile hekimlerimiz çok büyük bir rol alacaklar. Pfizer / BioNTech COVID-19 aşısı, aile sağlığı merkezlerinde uygulanmaya başladığında onların vatandaşlarla kurdukları güven bu sürece çok katkı verecektir.
Aşıların beklenildiği gibi ülkemize geleceğini umuyorum.
Aşı sıranız geldiğinde, bu şansımızı kullanalım.
Hatta, size aşı önerildiğinde, aşı olma kararınızı görünür kılın!
Evet bir kez daha...
Haydi aşıya.
Kaynaklar