25 Kasım 2020 tarihinde Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonunun (UNICEF) COVID-19 pandemisi nedeniyle aksayan HIV sağlık hizmetlerinin sonuçlarına dikkat çektiği raporu çok endişe verici veriler içeriyor. "HIV ile yaşayan çocuklar, ergenler ve gebe kadınlar için güçlü bir HIV yanıtı" başlıklı rapor, çocukların HIV ile mücadelede geride bırakıldıkları konusunda uyarıyor.
UNICEF İcra direktörü Henrietta Fore de, bu hafta içerisinde COVID-19'un hayati önem taşıyan HIV tedavi ve önleme hizmetlerini kesintiye uğratarak birçok hayatın riske atıldığını belirten bir açıklama yaptı.
UNICEF'in HIV/AIDS programı, üç alana odaklanıyor.
Öncelikle "anneden çocuğa bulaşma" ile ilgili çalışmalar. Bunlar, HIV ile yaşayan kadınların yaşamlarının desteklenmesi ve gebelik, doğum veya emzirme sırasında HIV'in bebeklerine bulaşmasını durdurmayı hedefliyor. Bu da başka birçok şeyin yanında, annelere ve bebeklerine sürekli test ve yeniden test yaptırmak demek.
İkinci çalışma alanları, "çocukların tedavi ve bakımı". Ne yazık ki, tedavi olmazsa üzücü son bebekler için çok hızla geliyor. Tedavi olmazsa HIV ile yaşayan bebeklerin yarısı ikinci doğum günlerinden önce ölüyor. Bu nedenle, bebeklerin test edilmesi ve HIV'ın erkenden teşhis edilmesi çok önemli.
Üçüncü alan ise ergenlerdeki yeni HIV enfeksiyonları. UNICEF, ergen kızlar ve erkekler arasında HIV enfeksiyonlarını azaltmak için biyomedikal, davranışsal ve yapısal müdahalelerin bir kombinasyonunu öneriyor; sahada uyguluyor. Bu yenilikçi çözümler, temas öncesi profilaksi (PrEP), kendi kendine HIV testi, HIV'e duyarlı koruma hizmetleri ile tedavi ve bakıma erişimi iyileştirmek için mobil iletişimi içeriyor.
Ama...
Çocuklar hâlâ endişe verici oranlarda enfekte oluyor; ve hâlâ AIDS'ten ölüyorlar.
UNICEF'e göre, 2019 yılında yaklaşık olarak her 100 saniyede bir, bir çocuk veya 20 yaşın altındaki bir genç HIV ile enfekte oldu. Raporda, HIV/AIDS ile on yıllardır süren mücadelede bazı ilerlemelere rağmen, başta çocuklar olmak üzere tüm nüfuslar arasında derin bölgesel eşitsizliklerin sürdüğü belirtiliyor. Antiretroviral tedavinin (ART) pediyatrik kapsamı örneğin yüzde 81 ile Kuzey Afrika'da en yüksek seviyede. Oysa, Batı ve Orta Afrika'da ise sadece her üç çocuktan biri (yüzde 32) tedaviye ulaşabiliyor. Genelde ise, gebeler için yüzde 85 ve tüm yetişkinler için yüzde 62 olan tedaviye erişim, çocukların yarısı için mümkün olabiliyor.
Bu nedenlerle, 2019 yılında 110 bin çocuk AIDS'ten öldü.
UNICEF'e göre, COVID-19 salgını çocuklar, ergenler ve gebeler için hayat kurtaran HIV hizmetlerine erişimdeki eşitsizlikleri her yerde daha da kötüleştirdi; eşitsizlikleri daha da artırdı.
HIV açısından öncelikli 29 ülkeyle yapılan yakın tarihli bir UNICEF anketinde, bu ülkelerin üçte birinde kadın, çocuk ve ergenlere yönelik HIV hizmet kapsamının pandemi öncesi sayılarla karşılaştırıldığında yüzde 10 veya daha az olduğunu belirtilmiş. Kısmi ve tam kapanmaların olduğu dönemde bazı ülkelerdeki pediatrik HIV tedavisi ve viral yük testinin yüzde 50 ila 70 arasında azaldığı ve yeni tedaviye başlamanın da yüzde 25 ila 50 oranında düştüğü saptanmış. Benzer şekilde, sağlık tesisindeki doğumlarının yüzde 20 ila 60; anneye özgü HIV testi ve ART başlatılmasının yüzde 25 ila 50 ve bebeklerin test hizmetlerinin ise yaklaşık yüzde 10 oranında düştüğü bildirilmiş. Özellikle artan bir test sıkıntısı var.
Sorun, sadece en sorunlu bu 29 ülke ile sınırlı değil.
ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezinden (CDC) Dr. Gail Bolan de testin önemine dikkat çekiyor. Temas Öncesi Korunma Tedavisi (PrEP) alan erkeklere her üç ayda yapılması gereken taramaların birçok klinik tarafından altı ayda bir olacak şekilde aralandığına dikkat çekiyor.
Bu düşüşlerin başlıca nedenleri olarak, COVID-19 pandemisi nedeniyle tedarik zincirindeki aksamalar, pandemi sırasında kliniklerin kapatılması, test malzemelerinin koronavirüs taramasına yönlendirilmesi, kişisel koruyucu ekipman eksikliği ve sağlık çalışanlarının HIV hizmetlerinden alınarak COVID-19 ile ilgili işlere kaydırılması gösteriliyor.
Pandemi kontrol önlemlerinin hafifletilmesi ile toparlanma beklenirken, pandeminin yeniden yükselen olgu sayıları endişe verici. Pandemi henüz bitmiş değil. İkinci ve hatta üçüncü piklerde ilkine benzer önlemler, tabloyu daha da kötüleştirebilir.
Tam bu noktada, COVID-19 aşısının adil dağıtımı bir kez daha gündemi hak ediyor. COVAX girişiminin nasıl çalışacağı bunu belirleyecek. Tüm dünyaya adil bir şekilde ulaşılabilir kılınan aşı ile pandeminin HIV tanı ve tedavi üzerindeki etkileri de azalabilir.
Bir beklenti de başta mRNA olmak üzere COVID-19 aşısı ile ilgili gelişmelerin HIV ile ilgili aşı çalışmalarında taze bir soluk getirmesi.
Malum, HIV aşısı hâlâ yok.
1 Aralık 2020 Dünya AIDS Günü yaklaşıyor.
1988'den beri bir kez daha Dünya AIDS Günü vesilesiyle HIV/AIDS'i konuşacağız.
Bu sefer konuşmalarımızda mutlaka COVID-19 pandemisinin etkisi de yer almalı. Özellikle en kötü etkilenen gruplardaki etkisine yer verilmeli. HIV'e karşı artan savunmasızlıkları ile LGBTİ+ toplulukları başta olmak üzere, her türlü ayrımcılık ve mahremiyet ihlallerinin önlenmesi, kondom ve PrEP gibi araç ve yöntemlerin erişilebilirliği ile vatandaşı, göçle geleni, misafiri ile Türkiye'de bulunan tüm HIV pozitiflerin ilaçlara erişiminin sağlanmasının yolları aranmalı.
1 Aralık'a birkaç gün daha var. Hadi, kırmızı kurdele* bulalım.
Takalım, taktıralım.
Biz de bu arayışın bir parçası olalım.
*1991'de "kırmızı kurdele" hastalığın sembolü olarak kabul edilmiştir.
Kaynakça
- https://www.unicef.org/rosa/press-releases/320000-children-and-adolescents-newly-infected-hiv-2019-1-every-100-seconds-unicef