Sesimi duyacak mısınız, duyup da bu kadın ne diyor diye kulak kabartacak mısınız, bilmiyorum. Yine de, ülkemizin geçmişteki güçlüklerle kıyaslanamayacak kadar büyük tehlike altında olduğu şu kritik günlerde, yurttaş sorumluluğumla sizlere seslenmek istiyorum.
Ben; insanların vicdanlı, iyi yanlarına güvenirim. İktidarın insanı kötüleştirdiğini, vicdan ve sağduyu aşınmasına uğrattığını, -hele de muktedir iktidarı kaybetmekten korkuyorsa- zalimleştirdiğini bilirim. İktidara yakın olmak, iktidar kirlenmesinden korunmak güçtür, hatta kimileri için çoğu zaman imkânsızdır. Siyasal çevre insanı kuşatır; çemberin içinde, iktidar atmosferinde insan gerçeklikten kopar; kendini bir üst iradeye teslim etmenin koruyucu konforuna sığınır. O andan itibaren, yanlışlara “hayır” deme cesaretine sahip olmak, hatta yanlışı görmek güçleşir, çünkü kaybedeceğiniz şeyler vardır. İnsan kendini kolayca kandıran bir mahlûktur; çıkarları ve beka’sı söz konusu olduğunda yanlışın doğru, kötünün iyi olduğuna kendini inandırıverir.
Bu uzun girişe neden gerek duydum diye sorarsanız, AK Parti’de hâlâ namuslu, vicdanlı ve de gidişattan endişeli ama suskun insanlar olduğuna inanıyorum da ondan. Şimdilik Reis’e güvenerek avunmaya çalıştıklarını, Reis kalesinin arkasında mevzilendikleri için bu kale düşmesin diye akıllarını vicdanlarını karartıp gerçekleri görmemeye çabaladıklarını biliyorum.
Referandumda “evet” partinizi bitirecek
Bu ne bir korkutmaca (benden niye korkacaksınız ki zaten!) ne de gerçeği saptırma. Çoğunuzun maddelerini okumadan, özerinde düşünmeden kabullendiğiniz anayasa değişikliklerinin onaylanması, yani referandumdan evet çıkması halinde tıpkı, ülkemiz gibi partiniz de tek bir kişinin iradesine, aklına, kararına, keyfine, ruh sağlığına emanet/ teslim olacak. Şimdi de öyle zaten diyenleriniz çıkabilir, ama yanılıyorsunuz, siyasî biat’ın ilke olduğu bu kötü durumda bile hâlâ bir seçim mekanizması, milletvekilinin görece bağımsızlığı, hükümetin oluşmasında bir ağırlığı, seçmenleriyle doğrudan ilişkisi ve de -en azından teorik olarak- parti başkanını değiştirebilme olanağı var. Referandumdan sonra ise, eğer ki anayasa değişiklikleri kabul edilirse- artık partili seçmenin ya da milletvekilinin böyle bir olanağı fiilen yok. Aynı zamanda başkan/reis/padişah olarak yeni ve benzersiz anayasal yetkilere sahip olacak kişi partinin de, milletvekilinin de yerine geçmiş durumda. Meclis, sadece tıkır tıkır maaş alınan göstermelik, işlevsiz bir kurula dönüşecek.
Açık sözlü olalım, karnımızdan konuşmayalım
Bu anayasa değişikliklerine neden ihtiyaç var? Sureti Hak’tan görünmek için herkes lafını yutuyor. Referandumda evet çıkması halinde sadece iki madde: Tayyip Erdoğan’ın partili başkanlığı ve HSYK’yı atama yetkisi hemen yürürlüğe girecek. Diğer maddeler -eğer iktidarın sözüne inanılırsa- 2019’da yapılacak seçimlerin sonrasına kalacak. Demek ki bu yangından mal kaçırma acelesi Tayyip Bey’i açık diktatörlükler hariç hiçbir ülkede ve rejimde kimseye verilmeyen astığı astık kestiği kestik yetkilerle donatmak ve dokunulmaz kılmak için. Daha doğrusu, “Allahın lütfu darbe” sonrasında OHAL’le elde ettiği gayrımeşru yetkileri anayasal meşruiyete kavuşturmak için.
AK Parti’de varlığına hâlâ inandığım namuslu, vicdanlı kişilere sormak istiyorum. Bu parti 2002’de iktidara geldiğinde böyle bir Türkiye mi hayal ve vaad etmişti? Parti programınıza bakın, orada demokrasinin altının kalın çizildiğini, yeni Türkiye tasavvurunun diktatörlük üzerine değil bu kalın çizgi üzerine oturtulduğunu göreceksiniz. AK Parti’nin kuruluş ilkelerini hatırlayın, o ilkeleri savunan kuruculardan kaç kişi kaldı geriye? Neden büyük çoğunluğu parti dışına itildi? Açık açık söylenmese de “hain” oldukları için mi? Yoksa?..
Neden “evet” denmesi gerektiğini bile anlatamıyorlar
Başbakan, referandumda neden “evet” denmesi gerektiğini “PKK, FETÖ, HDP hayır dediği için evet diyeceğiz” açıklığıyla ifade etti ve hayır diyecek olanları terörle özdeşleştirdi. Sadece ayıp değil suç da işledi. Adalet Bakanı aynı türküyü söylerken, Ümraniye’de bir cami imamı da iktidardan aldığı güçle ve aynı kafayla hayırcılara hain demeye yeltenince cemaat ayaklandı. “Kanınızda duş yapacağız” türünden kanlı nefret söylemleriyle tanınan, Reis’in gözdesi mafya babası aşağı kalır mı, “Evet” mitingleri düzenleyerek, hayır’lılara gözdağı vermeye başladı.
Anlaşılan o ki, iktidarın ağır toplarının ülkenin bugününü ve geleceğini belirleyecek bu hayatî referanduma neden gidildiğini açıklayabilecek ikna edici gerekçeleri yok. Evet’i; tehdit, terör umacısı ve terörist ilan edilme korkusu üzerinden devşirmeyi amaçlıyorlar.
Elinizi vicdanınıza koyun
Namuslu, vicdanlı, sağduyulu AKP’liler! Önce kendinize OHAL koşullarında bir anayasa referandumunun adil ve özgür olup olmadığını sorun. Cumhurbaşkanı devlet olanaklarıyla meydanlarda, beş vakit televizyonlarda. Başbakan’dan bakanlara, oradan muhtarlara, imamlara, vb. boy boy evetçiler her yerde. Medya evet propagandasına sonuna kadar açık, isterse olmasın görür gününü. Hayır diyen yekten terörist. Hayır afişi asmak, sokakta hayır demek, hayır mitingi yapmak OHAL devletinin iki dudağı arasında, ki o dudak sadece vatandaşa hayır demek için kıpırdıyor. Meclis’in üçüncü partisi HDP’nin eşbaşkanlarından milletvekillerine, belediye başkanlarından üyelerine binlerce insan tutuklu. Kendilerine her türlü suç yüklenir, her türlü aşağılık iftira atılırken seslerini duyurabilecekleri tek bir merci ve de mecra yok. Basın mensupları, gazeteciler, yazarlar kendilerine ne suç atfediliğini bile bilmeden aylardır hapishanelerdeler. Sermaye kesimlerinden sokaktaki vatandaşa, korku ve sinmişlik hali toplumu sarmış durumda.
Bu koşullarda yapılacak referandumda eliniz, aklınız, vicdanınız evet oyu vermeye nasıl gidecek? Ne yapalım, istikrar için bağrımıza taş basacağız diyorsanız, kurtulun bu istikrar aldatmacasından. Eğer toplumda terör patlamışsa, eğer ülke istikrarsızlaşmışsa AK Parti’nin, partinizin 15 yıldır tek başına iktidarda olduğunu ve Tayyip Erdoğan’ın mutlak iradesine tâbi olduğunuzu hatırlayın.
Yüreğinizi, vicdanınızı daha fazla karartmayın, işlenen ve işlenecek olan suçlara daha fazla bulaşmayın. Kapalı kapılar ardında fısıldadıklarınızı fiiliyata dökün. Hem ülkeyi hem de kendinizi yaklaşan felaketten kurtarmak için cesur ve hayırlı bir karar verin.