Yarınki “sözde” referandumun bir anayasa oylamasından ibaret olduğunu, sandık başına gidip siyasî bir tercih yapacağımızı sanıyorsanız, yanılıyorsunuz. Referandumun da, tercihimizin de önemini hiç küçümsemiyorum. Hayır oyu kullanmanın günümüzü ve geleceğimizi karartacak gelişmelere hayır demek olduğunu biliyorum. Ancak, referandumda “bu ülke nasıl yönetilecek” sorusunu aşan çok daha ürkütücü bir gidişata evet veya hayır diyeceğimizin altını çizmek istiyorum.
Aslında yarın, toplumumuzdaki ahlâki çöküşe, ilkellik değil iğrençlik düzeyindeki psikolojik iklime, yalanın, kötücüllüğün, çıkarcılığın, muhbirliğin prim yaptığı, katilin kahraman, hırsızın vatansever sayılabildiği bir anlayışa, ağzı köpürerek idam diye haykıran, hainler mezarlığı öneren psikopat zihniyetin egemenliğine; kin, nefret ve ayrımcılığın vicdanları köreltmesine evet veya hayır diyeceğiz. Siyasî tercih kadar, hatta daha fazla, insanımızı kötücülleştiren, düzeysizleştiren, çürüten bir zihniyeti oylayacağız.
Yarın neyi oylayacağız?
Anayasalar, yasalar, iktidarlar, şahıslar gün gelir değişir, siyasî altüstlükler bir süre sonra durulur, taşlar yerini bulur; toplumun vicdanî, insanî, ahlâki çöküşünün onarımı ise nesiller alır. Yarın, “Hayırcıların karıları, kızları ganimet olarak evetçilere helaldir” diyebilen, üstelik de bir kesim tarafından alkışlanan aşağılık zihniyeti kabul edip etmeyeceğimizi oylayacağız. Televizyon ekranlarında, gazete köşelerinde her çeşit yalanla, iftirayla, gücünü nereden aldığı belirsiz (aslında belli) bir cüret ve saldırganlıkla muhaliflere “gebertilecekler” diyebilen, yargıçlara emir verip kestiği cezaları onlara onaylatan tehlikeli küçük adamların çevreye yaydıkları pis kokuları oylayacağız. Despota boyun eğmeyi Allah’ın emri diye yutturmaya çalışan ahir zaman Rasputin’lerini, düzenbaz dinbazları oylayacağız. Hainler mezarlığı misali dine, akla, insanî değerlere, vicdana aykırı utanç verici önerilerin ardındaki pespaye zihniyeti oylayacağız. Kadını mal sayan, her türlü aşağılamayı reva gören görgüsüz, arsız para babalarının makbul işadamı sayılmasını oylayacağız. Şehirlerin yerle yeksan olmasını, gençlerin, kadınların, muhaliflerin yok edilmesini, yüzbinlerce kişinin sorgusuz sualsiz hürriyetinden, işinden, aşından mahrum bırakılmasını oylayacağız. Tekraren ve kısaca: ahlaksız, vicdansız, insansız bir zihniyetin ülkemize hükümdar olmasını; toplumumuzu, insanımızı kötücülleştiren, lumpenleştiren, vicdansızlaştıran, çağından uzaklaştıran, mânen alçaltan zihniyeti oylayacağız.
Evet oyu, onların toplumu her bakımdan daha da aşağılara çekmelerini onayladığımız anlamına gelecek. Hayır oyu, bu gidişata karşı durduğumuzu, ahlakımızı, özgürlüğümüzü, insanlığımızı, vicdanımızı korumaya kararlı olduğumuzu gösterecek.
İstediğiniz kadar bağırın, halk hayır diyor
Anayasa referandumu aslında çoktan sonuçlandı. Bir takım aymazlar, bu düzenin muktedirlerine çıkar ya da korku bağlarıyla bağlı yandaşlar, kendilerini sürü sayanların savaş naralarıyla sarhoş olmuş zavallı kalabalıklar dışında kalan herkes, halkın büyük çoğunluğu, bu anayasaya kalben ve ruhen hayır diyor. Sandıktan çıkacak hayır’ın hokus pokusla evet’e çevrilebileceğini, iktidarın bu tıynette olduğunu biliyoruz. Kampanya boyunca gördük: ülke yerelinde ve genelinde uygulanan baskıları, tehditleri, hayırcılara saldırıları, yıldırmaları, benzeri görülmemiş adaletsizlikleri yaşadık. Bizim aklımıza hayalimize gelmeyecek son dakika oyunlarına da hazırız. Ama halkın oyu kesinlikle hayırdır.
Referandumun sonucu evet de olsa, hayır da bu iktidar artık çökmeye mahkûm. Tek adamlık da faşizan baskılar da kaçınılmaz çöküşü hızlandırmaktan başka işe yaramayacak. Bunu kendileri de biliyorlar, cinnete varan saldırganlıklarının nedeni de bu zaten.
Siyasî açıdan baktığımızda, evet’in anlamı: bugün OHAL altında yaşadığımız hukuksuzluğun, adaletsizliğin, keyfîliğin, toplumu sindiren korkunun, geleceksizliğin, içte ve dışta savaş halinin anayasallaşıp meşrulaşmasıdır. Sonucun hayır olması halinde ise, Recep Tayyip Erdoğan’da somutlaşan iktidar gücü, mevcut durumu OHAL’le bu halle sürdürmeye çalışacak ancak halktan okkalı bir tokat yemiş olacaktır. Tokadın etkisiyle bir süre daha da pervasızlaşacak olsa da, hayır sonucu muhalefet güçlerine durum değerlendirmesi yapma, güç toparlama, dağılıp yeniden dizilme olanağı sağlayacağı gibi, iktidar kesiminde kargaşa, dağılma, iç hesaplaşma hızlanacak, büyü bozulacak, karizma çizilecek, yaratılmış sahte kurtarıcı imajı silinecektir.
Yarın meselemiz tek adam rejimine yol açacak bir anayasa dayatmasına engel olmaktan ibaret değildir. Toplumu, insanı kullaştıran, ayrıştıran, kötücülleştiren, vicdansızlaştıran bir zihniyete hayır demek için gideceğiz sandık başına.
17 Nisan’da yeni bir güne uyanacağız. Sonuç evet de olsa hayır da, toplumun bu menfur zihniyete teslim olmaması için; barış, demokrasi, insan hakları, özgürlük, adalet paydalarında ortaklaşan en geniş muhalefet güçlerinin vakit geçirmeden birleşmelerinden başka çaremiz yok. Bu birliğe götüren ilk adım 12 Eylül askerî darbe anayasasına da 16 Nisan sivil darbe anayasasına da hayır diyerek eşitlikçi, özgürlükçü, demokratik bir anayasa inşaı için hemen çalışmaya başlamak olabilir.