10 Nisan 2020

Trump'ın haksız görünmediği bir konu

Tuhaftır, Adhanom’un WHO Genel Direktörlüğü'ne adaylığı açıklanınca kendi ülkesinde bir hayır kampanyası yürütülmüş. Araştırınca görüyorsunuz. Kendi vatandaşlarının Adhanom’a karşı ağır suçlamaları olmuş

Trump her zaman yanlış söz edecek değil ya! Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO) yönelttiği eleştirileri yersiz değil, ama bence örgütü değil, Genel Müdürü’nü açıkça hedef almalıydı. Biz de dünya vatandaşı olarak bu zat-ı muhteremi eleştirmeye cüret ettik. Biraz daha genişletelim eleştirimizi.

WHO genel Müdürü, güncel koşullarda dünya medya vitrininde ön planda olup yönlendirme yapması gereken bir kişi. Televizyonda birçok kez izledim. Silik, zayıf, mesajları da öyle... Ancak yerleşmiş, etkin bir örgütle çalıştığı için vaziyeti idare etme şansı var.

Bu zat 2017 yılında örgütün başına seçilmiş. BM (Birleşmiş Milletler) kuruluşlarının çoğunda baş yöneticiler, Asya, Batı Avrupa, Afrika, Güney Amerika, Doğu Avrupa grupları arasında coğrafi dönüşüm ilkesine göre seçilir. WHO bu ilkenin uygulanmadığı bir kuruluştu. 2008’den itibaren Afrika ülkeleri bu ilkeyi WHO’da da uygulatmak için diplomatik bir mücadele başlattılar. ABD liyakat ilkesinin coğrafi rotasyondan daha önemli olduğunu savunuyordu. Sonunda 2017 yılında bir Afrikalı olarak Terdos Adhanom Ghebreyesus Genel Direktör seçildi. Kofi Annan Afrikalıydı. Başarılı İnsan Hakları Komiseri Navi Pillay Güney Afrikalıydı. Bir Afrikalının WHO genel direktörü olarak başarılı olamayacağını iddia etmek saçma olurdu elbette. Gel gelelim, Afrikalı var, Afrikalı var.

Mesleği biologluk olan Terdos Adhanom bu makama seçilmeden önce ülkesi Etopya’nın Sağlık Bakanlığı'nı (2005 – 2012) ve Dışişleri Bakanlığı'nı (2012 – 2017) yapmış. Uzmanlığının tıptan çok siyaset alanında olduğu anlaşılıyor. Herhalde 2008’den beri bu makamın peşindeydi (Bu, tecrübeye dayanan bir kişisel tahmin).

Tuhaftır, Adhanom’un WHO Genel Direktörlüğü'ne adaylığı açıklanınca kendi ülkesinde bir hayır kampanyası yürütülmüş. Araştırınca görüyorsunuz. Kendi vatandaşlarının Adhanom’a karşı ağır suçlamaları olmuş. Örneğin, Sağlık Bakanı'yken Etopya’nın Oromia bölgesinde görülen kolera salgınını gizlediğini öne sürmüşler. Dışişleri Bakanı'yken de ülkesinde işlenen ağır insan hakları ihlallerinin sorumluluğunu paylaştığı iddiasını işlemişler. Anlaşılan, herkese güven veren değil, tartışmalı bir politikacıymış. Muhalifler onun WHO Genel Direktörü seçilmesinin WHO için bir tehlike olduğunu iddia edecek kadar ileri gitmişler. Herhalde bütün bu iddialar araştırılmış, umarım, asılsız oldukları kanıtlanmıştır, ama çorbaya epey sinek düşmüş bu arada.

Afrika grubu başka kişi bulamamış mı? Trump’a yanıt olarak Afrika Birliği WHO Genel Direktörü'ne destek açıklaması yaptı. Genel Direktör de bu desteği aldıktan sonra Trump’a yanıt verdi. (Kim Trump’ı eleştirirse araştırmadan haklı ilan ediliyor. Bu da yanlış.) Belki bugünlerde böyle bir çekişmeyi sürdürmemek gerekir, ama ders almalı.

Uluslararası planda da siyasetçiler binbir türlü hesap yaparlar, böyle mevkilere kişi seçerken liyakat ilkesinden çok siyasi hesaplara ağırlık verirler. Avrupa Birliği’nde de öyle olmuyor mu? Liyakat ilkesi hem ülkelerde hem de uluslararası kuruluşlarda asıl ölçüt olmadıkça yönetici sıkıntısı hem ulusal hem de uluslararası düzeyde devam edecektir. "Hiç bir şey eskisi gibi olmayacak" lâfı dillere pelesenk oldu gitti. Kafa değişmedikçe, küresel yönetişime ihtiyacın kendini iyice belli ettiği bu günlerde küresel yönetişim mekanizmalarını yönetecek olanlar liyakat esasına göre belirlenmedikçe, her şey eskisinden beter olur.

Hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını söyleyenlere, bu vesileyle, bir Türk atasözünü anımsatalım: Eski ellerle yeni işler yapılmaz.

 

 

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Fransa ile gereksiz bir sorun

Fransız okullarına çocuğunu gönderen Türk vatandaşlarının arasında, öğrendiğimize göre, Aile Bakanımız da var. Ancak, gene söylendiğine göre, Aile Bakanımızın Belçika vatandaşlığı da varmış. O zaman çocukları Belçika vatandaşı olarak okulda kalabilirler

Washington ve Ramallah

Özgür Özel’in Ramallah’a gitmesi “özel” bir anlam, önem taşıyacaktır. Ramallah’a, yerel seçimleri kazanmış, ülkesinin birinci partisi haline gelmiş bir siyasal hareketin lideri olarak gidecektir. CHP’nin sadece Filistin değil, Orta Doğu’ya ilişkin vizyonunu ortaya koyması, Ramallah’dan uluslarararası topluma Türkiye’nin yeni sesi olarak seslenebilmesi önemlidir

Ölüm ana

Yaşamamıza izin veren Ölüm Ana olduğunu düşünüyorlar. Ondan medet umuyorlar. Ölümün yaşamdan güçlü olduğunu görüyorlar. Yılda yirmi, otuz bin cinayetin işlendiği bir ülkede ölüme "insaf et, bizi yaşat" diyorlar. Hayat o kadar ucuz olunca ölüme yakıştırılan güç artıyor. Ölümde ana rahminin, kucağının sıcaklığı aranıyor

"
"