08 Nisan 2017

Suriye tablosunda beklenmedik değişim

Esad rejimi konvansiyonel silahlarla daha yüksek sayıda insan öldürseydi tepki bu boyutlarda olmazdı

Trump vurdu.

Kimyasal silah kullanımı savaş suçlarının en vahimleri arasında görülür. Uluslararası hukukta kesinlikle yasaklanmıştır. Suriye bu suçu ilk kez 2013’de işlemişti. Karışık savaş alanı tablosundan yararlanarak ve Kimyasal Silahların Önlenmesi Sözleşmesi’ne taraf olarak paçayı kurtardı. Daha sonra Suriye 2015 ve 2016 yıllarında üç kez kimyasal silah kullandığı (DAEŞ de bir kez) ortaya çıktı. Böylece Suriye Sözleşme’yi ihlal eden ilk taraf devlet oldu. Kamuoyunda pek gürültü patırdı olmadı. BM Güvenlik Konseyi’nin karar almasını da Rusya engelledi.

Kimyasal silah kullanımına bu kez büyük tepki gösterildi. Çekirge üçüncü kez sıçrayamadı. Suriye ve Rusya sorumluluğu muhalefete yıkmaya çalıştılar ama mevcut veriler Suriye’yi işaret ediyordu. BM’deki Rusya ve Suriye temsilcilerini dinledim. İnandırıcı değillerdi. Hele Rus temsilcinin olası bir araştırma komisyonuyla ilgili sözleri işi yokuşa sürmekten başka bir şey değildi. Bundan böyle Esad rejiminin ve Rusya’nın işi çok zor olacak. Suriye ve Rusya, tam kendi açılarından işler yolunda görünürken, ABD Esad’ın gitmesini öncelik olmaktan çıkarmışken böyle bir hatayı nasıl yaptılar? Esad’ın kaderinin yeniden, hem de yüksek sesle tartışmaya açılacağını öngöremediler mi? Anlamak zor. BM’den ciddi bir karar çıksaydı Trump Suriye’yi vurmayabilirdi. Esad cephesi bunu hesaplayamadı. Trump’un cezalandırıcı vuruşu genellikle Rusya çizgisini izleyen Çin’in Cumhurbaşkanını ağırlarken yapması ayrıca büyük bir kuvvet gösterisi oldu.

Ülkemizde Suriye konusu sabah akşam tartışılır ama krizin başlangıç noktası olan insan hakları yönü üzerinde pek durulmaz. Bunun nedenlerini görüyorum. Ancak insan odaklı bir dünya görüşüne sahip herhangi bir kişinin, Suriye’de işlenen uluslararası hukuk, insan hakları, insancıl hukuk ihlalleriyle savaş suçlarına, kimden kaynaklanırsa kaynaklansın, yüksek sesle karşı çıkması gerektiğini düşünüyorum.

Kaldı ki, kimyasal silah kullanımı uluslararası barış ve güvenliğe tehdit olarak görülen bir ihlaldir. Orta Doğu’da, güya İsrail’in Nükleer Silahların Yayılması Anlaşması’na taraf olmayışını dengelemek için Mısır ve Suriye kimyasal ve biyolojik silahları yasaklayan iki ayrı sözleşmeye taraf olmamışlardır. Suriye 2013’de kimyasal silahlarla ilgili tavrını zorla değiştirmiştir. Ancak, elindeki kimyasal silahları imha etme yükümlülüğünü tam olarak yerine getirmemiştir.

 

Türkiye’nin Suriye’de veya Orta Doğu’nun herhangi bir yerinde kimyasal silah kullanımına güçlü tepki göstermesi, ulusal güvenlik çıkarlarının da gereğidir. Bu konuyu iç politik çekişmelerimizden ayırarak kendi boyutları içinde değerlendirebilmemiz gerekir.

Esad rejimi konvansiyonel silahlarla daha yüksek sayıda insan öldürseydi tepki bu boyutlarda olmazdı. Kimyasal silah kullanımı ayrı konu. Diğer koşullar, gelişmeler ne olursa olsun, kimyasal silah kullanımı görmezlikten gelinemez. Cezalandırılmazsa küresel düzeyde emsal yaratılır. BM Güvenlik Konseyi’nin bu konuda ciddi bir araştırma ve sonuç olumsuz çıkarsa yaptırım uygulama kararı alması gerekirdi. Ne yazık ki Rusya yüzünden olmadı.

Meseleye dış politikamız açısından bakmaya gelince şunlar söylenebilir, bu aşamada: her yeni gelişme dış politikada verileri ve genel tabloy u etkiler. Bu olay da Suriye tablosunu bizim lehimize etkilemiştir. Rusya ve İran ile görüşmelerimizde bizi moral bakımdan daha üstün konuma getirmiştir. Ayrıca genel olarak Batı ve özel olarak ABD ile birlikte çalışabilme imkanları artacaktır. Maalesef dış politika böyle bir şey. Kötü bir olay sizin için bir koza dönüşebiliyor, o olay keşke olmasaydı deseniz de. Suriye politikamızda hesap sorma unsurunu güçlendirmek gereği de artmıştır. Herhalde, müzakerelerde ve diğer girişimlerde savaş suçlarının uluslararası yargıya taşınması konusunda bundan sonra eskiye oranla çok daha ısrarlı olunacaktır. Elbette, Esad cephesi sinmeyecek ve Batı’ya tepki verecektir. İşler daha da karışabilir. İnsan haklarından toprak bütünlüğü ilkesine kadar uluslararası hukuk ve dolayısıyla saydamlık bizim Suriye politikamızda temel çizgi olmalıdır. 

Yazarın Diğer Yazıları

Fransa ile gereksiz bir sorun

Fransız okullarına çocuğunu gönderen Türk vatandaşlarının arasında, öğrendiğimize göre, Aile Bakanımız da var. Ancak, gene söylendiğine göre, Aile Bakanımızın Belçika vatandaşlığı da varmış. O zaman çocukları Belçika vatandaşı olarak okulda kalabilirler

Washington ve Ramallah

Özgür Özel’in Ramallah’a gitmesi “özel” bir anlam, önem taşıyacaktır. Ramallah’a, yerel seçimleri kazanmış, ülkesinin birinci partisi haline gelmiş bir siyasal hareketin lideri olarak gidecektir. CHP’nin sadece Filistin değil, Orta Doğu’ya ilişkin vizyonunu ortaya koyması, Ramallah’dan uluslarararası topluma Türkiye’nin yeni sesi olarak seslenebilmesi önemlidir

Ölüm ana

Yaşamamıza izin veren Ölüm Ana olduğunu düşünüyorlar. Ondan medet umuyorlar. Ölümün yaşamdan güçlü olduğunu görüyorlar. Yılda yirmi, otuz bin cinayetin işlendiği bir ülkede ölüme "insaf et, bizi yaşat" diyorlar. Hayat o kadar ucuz olunca ölüme yakıştırılan güç artıyor. Ölümde ana rahminin, kucağının sıcaklığı aranıyor

"
"