21 Şubat 2018

Polonya, Avrupa değerlerine meydan okuyor

Değerler Avrupası’nın zamanla aşınarak ortadan kalkması sadece Avrupa’yı değil insanlığı da zayıflatır

Polonya, Avrupa Birliği’ne girdiğinden beri iyi yolda görünüyordu. Geleceğin küresel öneme sahip Avrupalı ülkelerinden biri olmaya aday sayılıyordu. Ancak, son birkaç yıldır, herhalde rahat battı, Rusya ile Batı Avrupa arasında sıkışıp kalmak diyebileceğimiz tarihini ve talihini aştığını sanarak kendini dev aynasında görmeye başladılar, AB sayesinde toparlandıklarını unutarak, isminde adalet (!) yazılı bir partinin arkasına takılıp değişik bir yola girdiler.

AB Komisyonu’na göre son iki yılda Polonya’da yargı bağımsızlığına aykırı 13 yasa çıkarılmıştır. Ayrıca medya özgürlüğünü kısıtlayan düzenlemeler yapıldı. AB, durumu düzeltmezse Polonya’nın oy verme hakkının askıya alınmmasına yol açacak bir süreç başlattı. Ancak, AB’nin bu tavrı Polonya’nın yerli ve milli hükümetini şimdilik pek rahatsız etmiyor. Tersine, milliyetçilik duygularını kışkırtarak bundan yararlanmaya çalışıyorlar.

Şimdi de, Polonya ve Polonyalıların Nazilerle işbirliğini yaptığı yönündeki ifadeleri, Polonya ölüm kampları gibi deyimler kullanılmasını yasaklayan bir yasa kabul ettiler. Bizim eski 301'inci maddeden beter bir yasa bu ve bir AB ülkesinde kabul edildi.

AB’lilerle yıllarca temaslarımızda AB ülkelerindeki insan hakları durumunun yakından izlenmesi için bir insan hakları komiseri atanması ve ciddi bir denetim mekanizması kurulması gerektiğini söylemişizdir. Dış dünyaya ders vermeye bayılan AB’liler kendileri için böyle kuvvetli bir mekanizmayı gururlarına yediremedikleri için mevcut kurumlarla işi idare etmeye çalıştılar. Oysa özellikle AB’nin genişlemesi insan hakları alanında kuvvetli denetim mekanizmaları kurulmasını gerektiriyordu. Yapmadılar. Sonuç: Macaristan ile Polonya. Sonuç: Irkçılığın yükselişi.

AB, özellikle Batı Avrupa, gene de dünyada insan haklarına saygının yüksek olduğu bir kaç bölgeden biridir. Aydınlanmanın mirası olan evrensel değerler bu bölgede varlığını gene de sürdürmektedir. Başka bir deyişle, değerler Avrupa’sı henüz yıkılmamıştır.

Polonya’daki gelişmeler değerler Avrupa’sına büyük bir tehdittir. AB bu gidişi durdurup tersine çeviremezse inandırıcılığını yitirir. Değerler konusunda AB’ni artık kimse dinlemez. Polonya sorunu değerler Avrupa’sı bakımından varoluşsal bir sorundur.

Amin Malouf’un Çivisi Çıkmış Dünya kitabı Türkiye’de de ilgi gördü. Malouf bu kitabında, küresel dünyamızın ne halde olduğunu pek güzel anlattıktan sonra iki şeye umut bağladığını söyler: biri bilim, ikincisi AB.

Bilimden umut kesilmez, ama maymun klonlanması, insanın da klonlanabileceği aşamaya varılmış olması korkutucu. Bilimin nasıl kullanılacağını yönlendirecek evrensel değerler olmazsa insanlık kendi yitimine doğru koşmaya başlar.

Öte yandan, değerleri olmazsa Avrupa nedir ki? Değerler Avrupası’nın zamanla aşınarak ortadan kalkması sadece Avrupa’yı değil insanlığı da zayıflatır. Darwin’in evrimini tersine döndürür.

Gerçi bu söylediklerimiz, evrensel değerlere inanmayanlar, insan hakları, hukuk devleti, demokrasi kavramlarını içselleştirmemiş olanlar açısından bir şey ifade etmez.  Ne yazık ki, bunlar, klonlamaya gerek bırakmayacak bir hızla artıyorlar.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Fransa ile gereksiz bir sorun

Fransız okullarına çocuğunu gönderen Türk vatandaşlarının arasında, öğrendiğimize göre, Aile Bakanımız da var. Ancak, gene söylendiğine göre, Aile Bakanımızın Belçika vatandaşlığı da varmış. O zaman çocukları Belçika vatandaşı olarak okulda kalabilirler

Washington ve Ramallah

Özgür Özel’in Ramallah’a gitmesi “özel” bir anlam, önem taşıyacaktır. Ramallah’a, yerel seçimleri kazanmış, ülkesinin birinci partisi haline gelmiş bir siyasal hareketin lideri olarak gidecektir. CHP’nin sadece Filistin değil, Orta Doğu’ya ilişkin vizyonunu ortaya koyması, Ramallah’dan uluslarararası topluma Türkiye’nin yeni sesi olarak seslenebilmesi önemlidir

Ölüm ana

Yaşamamıza izin veren Ölüm Ana olduğunu düşünüyorlar. Ondan medet umuyorlar. Ölümün yaşamdan güçlü olduğunu görüyorlar. Yılda yirmi, otuz bin cinayetin işlendiği bir ülkede ölüme "insaf et, bizi yaşat" diyorlar. Hayat o kadar ucuz olunca ölüme yakıştırılan güç artıyor. Ölümde ana rahminin, kucağının sıcaklığı aranıyor

"
"