31 Mayıs 2020

Ortalık karışık

Salgının dünyada dayanışma sistemlerinin kurulmasına yol açacağa benzemiyor. Ortalık daha da karışacak

Çin, Hong Kong konusunun BM Güvenlik Konseyine (BMGK) gelmesini veto hakkı olduğu için önlemiş. Beklenen bir gelişme. Ancak, tam araştırmadım ama, bir yandan konuk konuşmacı AB Dışişleri Komiseri'nin konuyu açması, öbür yandan gündeme alalım almayalım çekişmesi nedeniyle gene de kamuoyuna yansıyan tartışmalar olduğu anlaşılıyor.

Çin, konunun iç işlerine ait olması nedeniyle BMGK'ya getirilemeyeceğini savunmuş, Rusya da desteklemiş. Uluslararası hukuk açısından insan hakları ihlalleri içişlerine karışmama ilkesine dayanarak gizlenemez. Her ülkenin diğer bir ülkedeki ihlaller hakkında konuşma, hareket önerme hakkı vardır. İnsan hakları ihlalleri barış ve güvenliği tehdit eden derecede görülüyorsa BMGK'da görüşülebilir. Ne ki, veto hakkı olan beş ülkenin onayı olmazsa bunu yapamazsınız. “Çin de ABD'nde olanları BMGK'ne getirseydi” diyebilirsiniz. Anlaşılan, bu konuyu Çin “Sen önce kendine bak” dercesine dillendirmiş, ama ayrı konu olarak görüşülmesini önermemiş. Bunu yapsaydı “iç işlerine karışmama” ilkesine dayalı savunması çökerdi. ABD iç olaylarının BM'de tartışılmasını hâlâ kaldırabilir, ama Çin kolay kaldıramaz.

Hong Kong'da olanlar insan hakları, hukuk devleti ve demokrasi açısından çok olumsuz gelişmeler. Geriye dönüş olmayacak, Hong Kong'da da ana Çin'deki gibi buyurgan bir düzen kurulacak gibi görünüyor. Küresel düzeyde hızla ilerleyen buyurganlığın bu yeni zaferi beni çok tedirgin ediyor, başkasını bilemem.

Ne ki, bay Trump'un Hong Kong sorununun bu yönüne ilgi duyduğunu düşünmek de güç görünüyor. Trump değerlerden çok çıkarlarla ilgileniyordur. Finans kapitalizmi dünyasında Hong Kong nerdeyse New York ve Londra kadar önemli diyorlar. Dünya ticaretinin de en önemli merkezlerinden biri. 300 kadar ABD şirketinin bölgesel merkezleri Hong Kong bulunuyor. Ayrıca 450 kadar ABD şirketinin de Hong Kong'da temsilcilikleri var. KOBİ'lerden değil, küresel çapta şirketlerden söz ediyoruz. İngiltere açısından Hong Kong'un önemi daha fazla olabilir.

Trump Hong Kong konusunda yaptırımlara yöneleceklerini söyledi. Bunlardan birinin de Hong Kong'un ayrı gümrük ve seyahat bölgesi olarak statüsünü ele almak olacakmış. Seyahatler konusu bir yana, Hong Kong ayrı bir gümrük bölgesi olarak Dünya Ticaret Örgütü'ne Çin ile eşit koşullarda üyedir. Hong Kong'un değişeceğini sanmadığım bu statüsünün içini boşaltmaya Çin zaten çalışıyor. ABD ne yapacak merak ediyorum. Herhalde Çin'in Hong Kong'u kullanmasına karşı önlem almaya çalışacak. 1992 yılında Çin'in ihracatının yüzde 45'i Hong Kong üzerinde yapılırdı, şimdi bu oran yüzde 12'ye düşmüş durumda. Atı alan öbür tarafa geçmiş görünüyor. Gene de ABD ve İngiltere ellerinden gelen baskıyı yaparak Çin'i masaya oturmaya çalışacaklardır. Trump'un Çinli orundaşının ismini hiç anmaması bir anlaşma için kapıyı açık bıraktığı anlamına geliyor. Böyle bir anlaşma olursa, değerler değil çıkarlar temelinde olacaktır. Trump'un umrunda mı insan hakları, demokrasi, hukuk devleti? O konularda biraz duyarlı olabilseydi, bugün ABD'nde yaşanan kargaşa bu boyutlara varmadan kontrol altına altına alınabilirdi belki.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ABD ile Çin arasında ayrı bir çatışma alanına dönüştü. ABD Sağlık Bakan Yardımcısının Dünya Sağlık Asamblesi'nin Covid-19 olayını araştırmak için aldığı kararı öven bir konuşmasını okudum. Trump ise DSÖ'ne ABD katkısını kesiverdi. Bu ne perhiz, ne lahana turşusu? Çin , ABD için “dünyanın en büyük ortalık karıştırıcı” demiş. Çin de az değil, görüyoruz, ama ABD olmasa bile Trump ortalığı karıştırmakta şampiyon.

Çin ile kafa kafaya gelen Trump'ın Rusya ile çekişmeyi de sürdürdüğü anlaşılıyor. Oysa hem Çin hem de Rusya'yla aynı anda itişip kakışmak ABD'nin lehine değil. Bir basın haberine göre, iki ABD B – 1B bomba atar uçağı, Ukrayna uçakları ve Türk KC- 135'leri ile geçtiğimiz cuma günü Karadeniz bölgesinde gezinmişler (!). Yunan, Romen, Polonya, K. Makedonya uçakları da zaman zaman katılmışlar bu misyona(!). İlk kez oluyormuş böyle bir şey. Nedir anlamı? Bizim ihtiyatlı Karadeniz politikamızda bir değişiklik mi oluyor?

Son zamanlarda Suriye'de, Libya'da Türkiye ile ABD arasında bazı paslaşmalar görülüyor. Müttefik olduğumuzu onlar mı hatırladı, yoksa biz mi? ABD ile yakın çalışma ve diyalog akıllı davrandıkça genel olarak iyidir, yararlıdır. Ancak ikili ilişkilerimizde öyle karışık olaylar yaşandı ki, saydamlık da olmayınca insan –endişeleniyor demeyelim, meraklanıyor. 

Salgının dünyada dayanışma sistemlerinin kurulmasına yol açacağa benzemiyor. Ortalık daha da karışacak. Türkiye, Libya ve Suriye'de savaş halinde. Ekonomimizin geleceği belirsiz. Ya demokrasimizin geleceği? Böyle günlerde insan Atatürk'ün neden yurtta barış, dünyada barış dediğini daha iyi anlıyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Fransa ile gereksiz bir sorun

Fransız okullarına çocuğunu gönderen Türk vatandaşlarının arasında, öğrendiğimize göre, Aile Bakanımız da var. Ancak, gene söylendiğine göre, Aile Bakanımızın Belçika vatandaşlığı da varmış. O zaman çocukları Belçika vatandaşı olarak okulda kalabilirler

Washington ve Ramallah

Özgür Özel’in Ramallah’a gitmesi “özel” bir anlam, önem taşıyacaktır. Ramallah’a, yerel seçimleri kazanmış, ülkesinin birinci partisi haline gelmiş bir siyasal hareketin lideri olarak gidecektir. CHP’nin sadece Filistin değil, Orta Doğu’ya ilişkin vizyonunu ortaya koyması, Ramallah’dan uluslarararası topluma Türkiye’nin yeni sesi olarak seslenebilmesi önemlidir

Ölüm ana

Yaşamamıza izin veren Ölüm Ana olduğunu düşünüyorlar. Ondan medet umuyorlar. Ölümün yaşamdan güçlü olduğunu görüyorlar. Yılda yirmi, otuz bin cinayetin işlendiği bir ülkede ölüme "insaf et, bizi yaşat" diyorlar. Hayat o kadar ucuz olunca ölüme yakıştırılan güç artıyor. Ölümde ana rahminin, kucağının sıcaklığı aranıyor

"
"