Bugünlerde Memet Fuat okuyorum. Düzgün, güzel Türkçesinin tadına doyamıyor, gene okuyorum. Rahmetli Memet Fuat, yalnızca eleştirileriyle değil, denemeleriyle de üst düzey bir yazarımız. Denemelerinde hayatımızın her alanına uzanıyor...
Dün okumama bir ara verdim, BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri’nin konuşmasını dinlemek için. Yüksek Komiser, insan hakları konusunda hem Türkiye dahil birçok ülkeyi ismen yerdi, hem de bu konuya gereken önem ve önceliği vermeyen BM örgütünü. Dünyanın bütün bölgelerinde insan haklarının gerilediğini vurguladı. Yakında görevinden ayrılacağını belirterek açık konuştu. Çok iyi yaptı.
Sonra Memet Fuat okumama döndüm. Rastlantıya bak: 1989 yılında yazılmış “Hak Güçlünün” yazısına gelmişti sıra. Rahmetlinin bu yazısının son bölümünü anımsatmak için alıntılıyorum:
“Evet, çok iyi anlamalıyız bunu, demokrasiye inanan herkes iyi anlamalı...
Demokratik yollardan da olsa, gücü ele geçirenler, kendileri gibi düşünmeyenleri ezmekten hiç kaçınmıyor, yalnızca kendilerini destekleyenlerin haklarını koruyorlar haksızlıklarını da... Çoğunlukta olmanın verdiği güçle, karşıtlarını, haklarını savunmaya çabalayan karşıtlarını, yasa dışı davranışlara iterek adalet karşısında suçlu duruma düşürüyorlar.
“Demokrasiyi koruyan özerk kurumları yeterince etkili olmayan ülkelerde, insan haklarının savunulması, insan hakları anlayışının kafalara yerleştirilmesi seçimlerle iş başına gelen hükümetlerin eline kalıyor, ki bu da 'Hak güçlünün' uygulamasının bütün boyutlarıyla üste çıkması sonucunu doğuruyor...
'Demokrasi' bir ülke halkının siyasaya katılması, oy vermesi, yöneticilerini seçmesi, yasal haklarını, özgürlüklerini koruması anlamına geldiği gibi, yaşamak için her türlü gereksinimini, hep birlikte, karşılayabilmesi anlamına da gelir. Demokrasilerde devlet, uyruklarını tüm insan haklarıyla donatarak korumak zorundadır. Devleti yönetecek olanlar bu amaçla görevlendirilir, bu amaç için seçilirler.
Bir ülkede, ne yolla olursa olsun, gücü ele geçirenler, bu amacın dışına düşerlerse, yandaşlarını koruyup karşıtlarını görmezlikten gelir, ezerlerse, o ülke 'Hak güçlünün' anlayışıyla yönelitiyor demektir. Başta söylediğimiz gibi, 'Hak güçlünün' anlayışı da faşizmi özetler. Seçim yapmayı demokratik sananlara uyarsak, bu yönetimin adını 'demokratik faşizm' koyabiliriz.”
Yanlış anlaşılmasın: rahmetli Memet Fuat bu satırları, 1989 yılında yazdı, herhangi bir ülkeyi anmadan. Yine yanlış anlaşılmasın: Memet Fuat toplumsalcı idi.
Bakın aynı yazının daha önceki bir bölümünde ne diyor:
“Her şeyin temelinde ise, bugün, kapitalizmin utanmasız bir açıklıkla ortaya vurduğu bir güç: Paranın gücü... Adele gücü, silah gücü, kalem gücü, bilim gücü... Neye isterse ona dönüşerek paranın gücü...”
Rahmetli ustamız liberal düşler hiç görmedi, ama gerçeği gördü.