Uluslararası toplum daha önceki salgınlarda yaptığı iki temel hatayı gene yaptı. Hazırlıksız yakalandı. Salgını başlangıçta hafife aldı. Koronavirüs krizi açısından üçüncü bir temel hata daha oldu. Çinliler saydam davranmadı, eksik bilgi ve yanlış yönlendirme yaptı. Dünyanın Koronavirüs'ü hafife almasında, salgın başladığında Çin’in kendi imajını kurtarmayı insanlığı uyarmaya tercih etmesinin önemli etkisi oldu. (Şimdi de insanlığı Kornavirüs'ten kurtaran ülke olup dünya liderliğini ele geçirmeye çalışıyorlar. Verdikleri siyasi mesaj açık: toplumu ne kadar iyi kontrol edersen salgınları da o kadar iyi önler ya da çabuk sona erdirirsin.)
Daha önce vurguladığım gibi BM sistemi de Koronavirüs'e tepki vermekte gecikti. Bu dönemde Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) başında karizmatik bir lider olmalıydı. (Önceki Genel Müdür döneminde, 2010 yılında WHO Genel Kurulu pandemik bir salgın halinde uluslararası toplumun neler yapması gerektiğine dair bir karar kabul etmişti. Bizim de katkımız olmuştu. Anlaşılan sümen altında kalmış.) BM Güvenlik Konseyi bir ortak açıklama metninde hâlâ anlaşamadı. BM Genel Kurulu’ndan ses çıkmadı henüz. Neyse, sonunda BM (Sekreteryası) iki gün önce bir rapor yayımladı: Shared Responsibility, Global Solidarity: Responding to the socio – economic impacts of COVID – 19 (Paylaşmalı sorumluluk, küresel dayanışma: COVİD – 19’un sosyo – ekonomik etkilerine yanıt). Bu raporun Türkçesi çıktı mı, bimiyorum, ama herkesin okunmasında yarar var. Özellikle ülke yöneticilerine bu raporu zorla okutmanın bir yolunu bulmalı.
Rapora göre, bir sağlık krizinden öte, bir insani kriz ile karşı karşıyız. Doğru. Rapor bu krizi atlatmak için dünya toplam gayri safi hasılasının (GDP) yüzde 10’nun seferber edilmesi gerekeceğini önü sürüyor. Dünya buna hazır mı, acaba? Dünyada 2,2 milyar insanın suya erişimi sorunlu. 4,2 milyar insanının temel sağlık hizmetlerine erişimi nerdeyse olanak dışı. Salgın durdurulamazsa neler olabileceğini siz düşünün artık.
Bu rapor, umarız, kürüsel bir tehdite karşı küresel işbirliğinin sağlanması yolunda uyarıcı olur. Ancak, bu uyarıyı anlamak için ülkelerdeki siyasi yöneticilerin, çoğunun demokrasinin yanlış ürünleri olduğu anlaşılan liderlerin siyasi kaygılardan çok insani kaygılarla ruhlarını donatmaları gerekiyor. Nitekim. Raporda, jeopolitik açıdan liderlik, dayanışma, saydamlık, güven ve işbirliği gerektiği kör gözüm parmağına vurgulanmış. Gene raporda, kişisel çıkar, suçlama, sansür, gizleme ya da siyasileştirme zamanı olmadığı da aynı şekilde vurgulanmış.
Gel de sen bunu Trump gibi politikacılara ve onların körü körüne destekçilerine anlat.
Ne yazık ki, bazı ülkelerde siyasetin Koronavirüs ile mücadeleden önce gelip gelmediğinin tartışılabileceği acılı günler yaşanıyor. Hiç kimsenin bu süreci canlı tamamlayacağı garantisi yok. Ancak siyaset virüsü öyle bir virüs ki birçok siyasetçininin ruhunu çoktan öldürmüş. Hâlâ biz şöyleyiz, böyleyiz palavralarıyla siyasi propaganda peşindeler. Nasıl olsa, maskeye, sağlık olanaklarına, bakıma, tanı kitlerine filan erişme sorunları yok. Dertleri krizden sadece canlarını değil, koltuklarını da koruyarak çıkmak. Bu tür siyasetçiler, salgın sonrası dünyasında otoriter rejimlerin daha makbul olacağı yönündeki öngörüleri de memnuniyetle okuyorlardır. Neyse ki, BM raporu bu karamsar öngörülere karşı çıkarak, insanlığın Koronavirüs krizden ders almasını ve adil bir uluslararası düzene yönelmesini sağlayacak tavsiyeler sıralıyor.
Koronavirüs ne zaman doyacak kurbana? Bilemiyoruz. Ondan sonrasına kalırsak insanlık ders alacak mı, insanlar haklarına sahip çıkacak mı, göreceğiz. Umarız, BM’in tavsiyeleri yol gösterici olur. BM’in raporunda kibarca dile getirilen bir tavsiyeyi yıllar önce İlhan Selçuk yazmıştı. 1 Nisan vesilesiyle bir dost hatırlattı: Her şeyin yalan olduğu bir ülkede bir Nisan yapmak istiyorsanız doğruyu söyleyiniz!