Türkçede “çarşafa dolanmak” diye çok güzel bir deyim vardır. İşin içinden çıkamamak anlamına gelir. Önce marifetmiş gibi bir çok şey yaparsın, sonra bakarsın işler çatallaşmış, bir türlü çözüm bulamazsın, Ne yapacağım, edeceğim diye kara kara düşünmeye başlarsın. Bu arada işler daha da kötüye gider.
Bugünlerde dış politikaya, ekonomiye bakarken hep bu deyimler aklıma geliyor. Sade vatandaş olarak ne olup bittiğini tam bilmiyoruz. Bizi yönetenlerin ne yaptıklarını bilen akıllı kişiler olduklarını var sayıyoruz. Ancak, olan biteni anlayamadığımızdan olacak, ülkemizin bir çok işin içinden çıkmakta güçlük çektiği izlenimine kapılıyoruz.
Örneğin şu papaz işi iyice karıştı. Güya geçtiğimiz hafta sonu bir şeyler olacaktı. Beceremediler. Dış basını izliyorum. Kimse, papaz, uluslararası hukuka göre ne suç işlemiş, neden onu ev hapsinde tutuyoruz anlamışa benzemiyor. Dünya bizi neden anlamıyor, biz de bunu anlamıyoruz. “Kahrolsun ABD emperyalizmi” diyoruz. Böylece anti - kapialist olmadan anti - emperyalist olunabileceği tezini ortaya atmış oluyoruz.
Bir zamanlar AB ve Almanya, Fransa gibi AB ülkeleriyle papazdık. Almanya’ya “nazi” bile dedik. AB’ye “hadi bakalım, kes ilişkileri” diye meydan okuduk. Şimdiyse ABD’ye karşı birdenbire AB’ci olduk. AB’nin lider ülkeleri hem ABD nezdinde bizim lehimize girişim yapsın, hem de iktisadi – ticari alanda bize yardımcı olsun diye bekliyoruz. Ah, ABD’ye karşı şöyle bir Türkiye – AB – Rusya cephesi kurabilsek!
Vatandaşlarımızı sardı milliyetçilik rüzgarı. Ellerinde balyoz İphone’lara savaş açtılar. Korkmuyoruz ABD’den. Trump’un doları turp gibi oldu. Doların üstünde “Biz Allaha güveniriz” lafı varmış. Olsun! Allah büyüktür. Gün gelir, doların vakti dolar, bekliyoruz, kurların iniş çıkışına baka baka. Mevzuat değiştirmeden, reform yapmadan da yabancı yatırım bekliyoruz. Ya yatırımlar dolar olarak gelirse ne yapacağız?
Dolar zengini Suudiler Suriye konusunda bizim hasımlarımızca kullanılabilecek tahsisatlar yapıyormuş. Şu Suriye işi de nasıl karıştı. Özellikle biz nereden nereye geldik. Suriye’yi nerdeyse yönetebileceğimizi düşünürken, siyasi çözüm yerine askeri çözüme yeşıl ışık yakarken, Fıratın Doğusunda bir şeyler göz göre göre olurken ....Hikâye uzun ve tatsız. Bir zamanlar birlikte hareket ettiğimiz Suudilerle de sonunda bu raddeye geldik.
Orta Doğu’da, bugun izlediğimiz politikalar ve takındığımız tavırlar yüzünden bize zarar vermekten çekinmeyecek bir ülkeler grubu oluştu. Üstelik bunların hepsinin ABD ve Batı ile arası iyi. Görebiliyor musunuz?
Ya ekonomi? Sade vatandaş olarak bakıyoruz: zam, zam. Zam yapılmayan bir ürün bulmak zemzem suyunu bulmak kadar zorlaştı. Günlük hayatta 10 Lira nerdeyse 1 Lira gibi oldu. Allah’tan ümit kesilmez elbette. Benim bir önerim var: ekonominin seçimlerden sonra bu hale geleceği, bir zam rüzgarına tutulacağımız belliydi. Buna rağmen, seçmenlerin yarısından biraz fazlası mevcut yönetime bile bile oy verdi. Bence zamların yükünü de onlar paylaşsın. Zamlar sadece onlara uygulansın. Bizim bir kabahatimiz yok ki!
Yoksa zamları Trump mı yapıyor?
Elbette, şaka bütün bu söylediklerimiz. Ancak bu günlerde her şey şaka gibi değil mi? Bu kadar sorun nasıl bir araya getirilir, bu yönetim biçiminin sırrı nedir, biz de düşünüyor, anlamaya çalışıyor, işin içinden çıkamıyoruz. Şakalarımızı cehaletimize verin!
Bütün sorunlarımızın en kısa sürede, hatta önümüzdeki günlerde aşılması temennisiyle iyi Bayramlar!