Uluslararası ilişkilerde 2021 yılının en heyecanlı konularından birinin İran olacağı kesin. Ancak, İran'da Haziran ayında cumhurbaşkanlığı seçimleri yapılacak. Böyle bir durumda asıl filmin seçimlerden sonra başlaması beklenir. Ne var ki, geçtiğimiz Kasım ayından beri olan gelişmelere bakınca İran konusunda bir tırmanmanın şimdiden başladığını görüyoruz.
Anımsayalım: 27 Kasım 2020 günü İran'ın ünlü nükleer fizikçisi Muhsin Fahrizade gizemli bir şekilde öldürüldü. İran İsrail'i suçlamanının yanı sıra, eğer 60 gün içinde yaptırımlar hafifletilmezse nükleer faaliyetlere yeniden başlamayı öngören bir yasa çıkardı. Bu süre Şubat başında doldu. İran, bir yandan nükleer silah yapımı çalışmalarına yeniden başlamaya, öbür yandan gönüllü olarak denetlenme mekanizmasından çıkmaya karar verdi. İlgili uluslararası kuruluş olan Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Direktörü apar topar Tahran'a gitti, konuştu yetkilililerle. Sonuç olarak denetim faaliyetlerinin 90 gün daha sürdürülmesine İran razı oldu. İran'ı seçimlerin eşiğine kadar götürecek, ayrıca diplomatik temaslar yapılmasına fırsat sağlayacak bir süredir bu.
Ne var, iki taraf da rahat durmuyor. Biden nükleer anlaşmaya dönmek istediğini söylemişti. ABD ayrıca AB'nın doğrudan görüşmeler yapılması çağrısını kabul etti. İranlı diplomatların BM toplantıları için ABD'ye gelmelerini kolaylaştırma kararıyla da İran'a şirinlik yaptı. Ancak Biden nükleer anlaşmanın ötesine geçerek İran'ın Orta Doğu bölgesindeki faaliyetlerini ve uzun menzilli füzelerini de müzakere etmek istiyor. Bunu İran'ın kabul etmesi çok güç görünüyor.
Gel gör ki, İranlı tutucular Biden'ın kabul edilmesi güç öneriler yapmasından hoşnutlar. Aslında Trump'ın kazanmasını yeğliyordu İranlı tutucular, çünkü bütün politikaları ABD ve İsrail karşıtlığı üzerine kurulmuş durumda. İsrail'in 2040'a kadar ortadan kaldırılmasından söz edebiliyorlar. Ruhani'nin ılımlı politikalarının ve Batı ile diyalogun sonuç vermediğini, İran'ın bir önce nükleer güç haline gelerek bölge ve dünyadaki ağırlığını arttırması gerektiğini düşünüyorlar. Güçlü İran'a kimsenin yan bakamayacağı kanısındalar. Önümüzdeki seçimleri de bir tutucu adayın kazanacağına garanti gözüyle bakıyorlar. ABD ve AB ile zıtlaşmak tutucuların işine geliyor. Buna karşılık, İsrail'de, Körfez ülkelerinde, ABD'de bazı çevreler de "Şu İran bir hata yapsa da, tepesine binsek" diye bekliyor.
Böyle bir ortamda İran dosyası Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın bu haftaki guvernörler toplantısının gündemine geldi. AB ülkelerinin, ABD'nin teşviği ve desteğiyle İran aleyhine bir karar tasarısını toplantıya getirdikleri anlaşılıyor. İran'ın izlediği tutum hakkında "ciddi endişe" belirtilecekmiş. Rusya buna karşı. İran da böyle bir karara sert tepki vereceğini söylüyor.
Bakalım ne olacak bu hafta? Bazı yorumculara göre, kim seçilirse seçilsin son sözü Devrim Rehberi Khamenei söyleyeceği için ABD İran'daki cumhurbaşkanlığı seçimlerine o kadar önem vermiyor. Eğer öyle düşünüyorsa ABD, hatadır. İran rejiminin kendi içinde dengeleri, hesapları vardır. Khamenei'yi tutuculara mahkûm edecek tavırlardan kaçınmak gerekir. Bazı yorumcular, ABD'nin bu dönemde İran'ın üstüne gitmek yerine, İran'ın salgınla mücadelede kullanılmak üzere IMF'den talep ettiği 5 milyar doların verilmesini sağlamak, İran'ın yurtdışında dondurulmuş olan hesaplarını salgınla mücadele ve ilaç alımı için kullanılacak ölçüde serbest bırakmak gibi açılımlar yapmasını tavsiye ediyorlar. ABD yönetiminde bu yönde bir düşünce gelişiyor mu, bilemiyoruz. Ancak, ABD'nin İran'daki tutucuların elini güçlendirecek adımlar atmaktan kaçınmasında yarar görüyoruz. Şart mıdır bu hafta UAEA'dan İran aleyhine bir karar çıkartmak?
İran konusunun barışçıl şekilde yürütülmesi Türkiye'nin yararınadır. Gizli diplomasi yoluyla uluslararası topluma yardımcı olabileceğimiz bir konudur bu. Belki de yapıyoruzdur bir şeyler. Bildiğimiz Türk diplomasisi boş durmazdı bu konuda. Uğraşacağımız o kadar sorun varken, umarım 2021 yılında bir de İran derdi başımıza açılmaz. Sorunun büyümemesi için elimizden geleni yapmalıyız.