25 Ağustos 2017

Güreşci kadın

Atatürk’ün kadın hakları alanında yaptıkları insan hakları tarihinde büyük aşamadır

Güreşci Yasemin Adar kızımızın dünya şampiyonu olmasına çok sevindim. Erkek güreşcilerimizden de şampiyon olanlar çıktı. Umarım güreşte eski günlerimize döneriz. Gençliğimde kısa bir süre güreş yaptım. Zor bir spordur. Güç ve teknik gerektirir. Kendi boyutlarınızda, aşağı yukarı kendi gücünüzde bir rakiple boğuşursunuz. Adeta kendinizle boğuşur gibi olursunuz. Kendi gövdenizi iyi yönetemezseniz rakibinizi de yenemezsiniz. Bu bakımdan güreş bir kendini aşma sanatıdır. Küçümsenmemesi, desteklenmesi gereken bir spordur. Yeniden şampiyonlar çıkarmamız önemlidir. Hele bir kızımızın şampiyon olmasının bizim gibi kadınların statüsü konusunda sıkıntılar yaşanan bir ülkede özel önemi vardır. İzlemedim ama herhalde kızımız da telefon edilerek kutlanmıştır; bundan sonra gerekli taltif ve teşviki görecektir.

Kızımız şampiyonluğu aldıktan sonra şu tweet’i atmış: “Kazandığım bu madalyayı ezilen, öldürülen, şiddet gören, taciz ve tecavüz mağduru olan tüm kadınlara armağan ediyorum”.

Demek ki kızımızın sosyal bilinci yüksek ve şampiyonluğunun sembolik anlamının farkında. Elbette, kadınların eziyet gördüğü tek ülke bizimki değil. Bu bakımdan kızımızın mesajının evrensel bir içeriği olduğunu söyleyebiliriz. (Zaten ülke adı anmamış.) Ancak, biz önce kendi ülkemizden sorumluyuz, kendi kadınımızın statüsünü güçlendirmek için çalışmalıyız. Televizyonda, Yasemin’in şampiyonluk haberinin ardından Samsun’da birkaç polisimizin iki kadını tekmeleyerek dövdüklerine dair görüntülü haberi izledim. Ülkemizdeki gerçekler böylece Yasemin’in mesajına yanıt vermiş oldu. Doğruysa haber, o polisleri hemen açığa almak gerekir. Basında her gün görüyoruz kadınlara yönelik şiddet, taciz, tecavüz haberlerini. Faillerinin cezalandırıp cezalandırılmadığı konusunda da kamu oyunda derin bir şüphe seziliyor. Yönetimin kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve kadının statüsünün güçlendirilmesine ilişkin politikalarına ilişkin soru işaretleri de az değil. Aslında mesele şu: islam dininde kadın ile erkeğin eşit olmadığı iddiasına dayalı yanlış bir anlayış bizimki gibi dindar bir toplumda yaygınlık kazandığı ölçüde kadın ezilir.

Atatürk’ün reformlarıyla birlikte bu sorunu aşmak yönünde dev bir adım attığımızı düşünmüştük. Atatürk’ün kadın hakları alanında yaptıkları insan hakları tarihinde büyük aşamadır. Ülkemizde bir çok çevre bunu anımsamak, anmak istemez. Benim en çok kanıma dokunan, Atatürk’ü en hafif deyimle karalamak için fırsat kaçırmayan sözde liberallerin bunu bile görmezlikten gelmesidir. Gerici çevreler zaten karşıdırlar Atatürk’ün kadınlara eşitlik tanımış olmasına. Birçok dış müslüman ülkede de Atatürk’ün gericilerce sevilmeyiş nedenlerinin arasında kadınların erkeklerle eşitliğini kabul etmesi bulunur. Birkaç ay önce yabancı bir televizyon kanalında Afganistan’da kadınların durumuyla ilgili bir program seyretmiştim. Darwin’in teorisinin pratiği sayılabilecek suratlı bir herifi konuşturdular. “Kadının yeri ya evidir, ya da mezardır” dedi, gözlerini devire devire. Kırk yıldır bu sözde müslüman toplulukları tanıdıkça Atatürk çizgisine daha çok bağlanmışımdır.

İslamın ulularından Rabia’yı hepimiz biliriz. Türkiye’de sevilir, tanınır. Yaşamı hakkında ülkemizde , benim bildiğim, iki film, bir de televizyon dizisi yapılmıştır. Rabia Hatun diye anarız. Kybele’nin ülkesinde, Avrupa Orta Çağı yaşarken Bacıyan – ı Rum örgütünün kurulabilmiş olduğu topraklarda Raiba Hatun sevgisi gene de umut verici bir damardır. Bence, Atatürk’ün kadın haklarıyla ilgili reformları da bu damarın canlanması olmuştur. Şimdi bu damarı kesmeye çalışanlar var mı, yok mu?

Din adına konuşanlara anımsatalım. Rabia Hatun’un kültürel mirasına en çok sahip çıkanlardan biri Feridüddin (Farid Al – Din) Attar’dır. Rabia’yı ve erkeklere eşitliğini anlattığı bir metninde Attar, peygamberlere atfen şu sözün altını çizmiştir: “Allah sizlerin biçimlerine bakmaz...”

Bu sözü anlar, biçimlerle uğraşmaktan vazgeçersek, daha çok Yasemin’ler yetiştiririz.

Yazarın Diğer Yazıları

Fransa ile gereksiz bir sorun

Fransız okullarına çocuğunu gönderen Türk vatandaşlarının arasında, öğrendiğimize göre, Aile Bakanımız da var. Ancak, gene söylendiğine göre, Aile Bakanımızın Belçika vatandaşlığı da varmış. O zaman çocukları Belçika vatandaşı olarak okulda kalabilirler

Washington ve Ramallah

Özgür Özel’in Ramallah’a gitmesi “özel” bir anlam, önem taşıyacaktır. Ramallah’a, yerel seçimleri kazanmış, ülkesinin birinci partisi haline gelmiş bir siyasal hareketin lideri olarak gidecektir. CHP’nin sadece Filistin değil, Orta Doğu’ya ilişkin vizyonunu ortaya koyması, Ramallah’dan uluslarararası topluma Türkiye’nin yeni sesi olarak seslenebilmesi önemlidir

Ölüm ana

Yaşamamıza izin veren Ölüm Ana olduğunu düşünüyorlar. Ondan medet umuyorlar. Ölümün yaşamdan güçlü olduğunu görüyorlar. Yılda yirmi, otuz bin cinayetin işlendiği bir ülkede ölüme "insaf et, bizi yaşat" diyorlar. Hayat o kadar ucuz olunca ölüme yakıştırılan güç artıyor. Ölümde ana rahminin, kucağının sıcaklığı aranıyor

"
"