Orta Doğu’da olup biteni Türkiye olarak bizi daha çok ilgilendirdiği için yakından izliyor, kimi gelişmelerin de içinde yer alıyoruz. Bu bağlamda, Afrin konusunda fazla bir şey işitmiyoruz, ama yabancı basına bakılırsa TSK’nın İdlib dolaylarında da bazı faaliyetleri sürüyor. Sürmesi de gerekiyor. Afrin milliyetçiliğinin rafa kaldırılmış olması, seçimlerle ilgili. Kürt seçmeni daha fazla ürkütmemeye çalışılıyor, öbür yandan da basına bile yansıyan garip temaslar yapılıyor. (Bakalım HDP ne yapacak? Açık söyleyeyim: Güvenmek istememe rağmen HDP’ye tam olarak güvenmiyorum.)
Biz daha çok Orta Doğu’da meşgul iken, Ermenistan’ın çiçeği burnunda başbakanının Dağlık Karabağ’a giderek hamasi nutuklar atması umut verici bir gelişme olmadı. Öte yandan, Yunanistan Dışişleri Bakanı'nın da ABD’ye bir Türkiye şikâyet gezisi yapmakta olduğu anlaşılıyor. Vaşington büyükelçimizi çekmek şart mıydı?
Gaza ve Kudüs meseleleri yüzünden çağırdık büyükelçimizi. Filistin kükümeti nihayet Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne (ya da divanına) taşıdı konuyu. Aslında o mahkemede savcı kendi inisyatifiyle 2014 yılında bir Filistin dosyası açmıştı. Ancak bu dosyanın hayatiyet kazanması için Filistin’in, -resmen- İsrail’in yaptıkları hakkında soruşturma açılmasını talep etmesi gerekiyordu. Şimdi onu yaptılar. Bu kanal açılmış ve Birlemiş Milletler'de de ilgili prosedürler işletilmeye başlanmış olduğuna göre büyükelçiyi görevinin başına göndermek gerekir. Sorun ikili değil, uluslararası niteliktedir.
Bence İsrail’e de ikili yaptırım uygulama fikri doğru değil. Bir etkisi zaten olmaz. Üstelik, yineleyelim, bu ikili değil uluslararası sorun. Önemli olan uluslararası düzeyde girişim yapılması. Öfkemizin, tepkimizin uluslararası hukuk ve diplomasi diline aktarılması. Bir yandan da, bu olaya bizim kadar karşı olan İsrail’deki muhalif çevrelerle diyalog içinde kalınması. Ne yazık ki, seçimler dolayısıyla İsrail’e yaptırım konusu açık arttırmaya çıkarılmış gibi. Bu tavrımızın rasyonel dış politikayla ilgisi yok.
Elbette, ABD ile İsrail’in hızını kesmek kolay değil. ABD, yaptırım yoluyla İran’ı köşeye kıstırabileceğini, İran halkının da yaptırımlar nedeniyle yönetime isyan edebileceğini değerlendiriyor. Büyük yanlış! İranlı bir yetkili, uranyum zenginleştirmesine başlayabileceklerini söyleyiverdi işte!
Yemen kan ağlarken Suudi Arabistan’da bilmediğimiz saray entrikaları dönüyor. İran herhalde biliyordur ve ellerini oğuşturuyordur. Bu gidişle İran’da şahinler yüksekten uçmaya başlar.
AB , ABD’nin İran anlaşmasından çekilmesinin İran’a vereceği zararı telafi etmeyi planlıyor, ama ABD ile AB’nin arası da gittikçe açılıyor. Sadece İran meselesinden ötürü değil, çok ciddi ikili ticaret, demir çelik alım satım sorunları var. Batı dünyasında, Atlantik’in iki yakasının arası hiç bu kadar açılmamıştı. Artık İngiltere de, eskiden olduğu gibi, ABD ile AB arasında bağlaç rolü oynacak konumda değil.
AB’nin iç sorunları da durulmuyor. Şimdi de İtalya’daki AB karşıtı aklıevveller ortaya çıktı.
Dünyanın diğer bölgelerine pek bakmıyoruz, ama ilginç (!) gelişmeler oluyor. Örneğin Burundi’de müthiş bir referandum yapılarak, Cumhurbaşkanına 2034’e kadar iktidarda kalma olanağı sağlandı. Nasıl bir demokrasi örneği, değil mi? Kim bilir Burundi demokrasisine kaç ülkede kaç cumhurbaşkanı gıpta ediyordur.
Çin bu işi daha etkince halletmişti: ömür boyu başkan. Çin’in yükselişine pek sevinen Batı karşıtı Avrasyacılar bu demokrasi gösterisini de pek sevinmişlerdir herhalde. Çin yükseliyor gerçekten. Ayın öteki yüzünü inceleyecek bir uydu yollamışlar uzaya. Bazılarına göre, Çin’in de zamanı gelince göstereceği bir öteki yüzü var.
Bir kuvvetli lider de Venezuela’da. Maduro ne yaptı etti, yeniden seçildi. Batı ve genel olarak Latin Amerika bu seçim sonuçlarına sert tepki gösteriyor. Bizim ise Venezuela ile ilişkilerimizin geliştiği anlaşılıyor. Buna karşı değiliz, ama şöyle bir şaka da aklımızdan geçmiyor değil: Bizde İktidarın arkadaşı Maduro, ana muhalefetin potansiyel dostu da Esad..
Dünyanın her bölgesinde ciddi sorunlar, krizler, sıcak çatışmalar, insani dramalar yaşanıyor. Olumlu gelişmeler de görülüyor ara sıra, ama olumsuzlar ağır basıyor. Açıkcası dünya fokor fokur kaynıyor.
İsveç hükümeti halka bir savaş halinde neler yapmaları gerektiğini anlatan broşürler dağıtmış. Bu broşürler soğuk savaş bittiğinden ber ilk kez dağıtılıyormuş. İsveç gibi dünyanın en sakin ve barışcıl ülkelerinden birinden gelen bu haber uyarıcı değil mi?