20 Şubat 2021

Demokrat mısın, otokrat mı?

Biden söylediklerine gerçekten sadık kalır, demokrasiyi her yerde desteklerse dünya bundan kazançlı çıkar. Ancak Biden'in inandırıcılığına zemin hazırlaması için salgına karşı uluslararası işbirliğinde de liderlik yapması önceliklidir, şarttır

Münih Güvenlik Konferansı'nın kırk yıl önceki halini bilirim. NATO ülkeleri politikacılarının güvenlik ve savunma konularını tartıştıkları, bol bol komünizm karşıtı nutuklar attıkları, sağ görüş ağırlıklı bir forumdu. Soğuk savaş bittikten sonra Batı merkezli kalmakla birlikte uluslararası yönü güçlendi, entelektüel düzeyi yükseldi, siyasal açıdan nerdeyse Davos kadar önemli bir buluşma yeri oldu.

Bu yılki toplantı salgın nedeniyle bilinmeyen bir tarihe ertelendi. Ancak planlanmış olan toplantı gününde "özel edisyon" başlığı altında önemli liderlerin sanal ortamda konuk edildikleri bir oturum düzenlendi. Bu vesileyle Joe Biden'ın yeni sıfatıyla ilk kez Avrupa'ya, genel olarak Batı'ya hitap etmesini dinledik 19 Şubat günü. Umut vermeyi sürdürüyor Biden. ABD'nin uluslararası sahneye yapıcı bir şekilde döndüğü mesajını vurguluyor. ABD'nin ne kadar yapıcı olacağını zaman gösterecek, ama Biden'dan önce hiçbir başkan demokrasi kavramının altını bu kuvvetle çizmemişti. Bizim ilgimizi özellikle bu nokta çekti. Biden açıkcası dünyayı ikiye ayırdı: Bir yanda demokratlar, öbür yanda otokratlar. Verdiği mesaj açık. Bir ülkenin demokrasi düzeyi o ülkenin ABD ile ilişkilerinde önem taşıyacak. Biden'in sözlerinden anlaşılan, NATO üyelerinin hepsinin gerçek demokrat olması gerektiğidir. Otokratlara duyulur!

Biden Batı dünyasının birlikte olması gerektiğini de kuvvetle vurguladı. Bu birlikteliğin temeli olarak ortak değerleri gösterdi. Biden'dan önce konuşan BM Genel Sekreteri de Batı'nın ortak değerler temelinde birlikteliğinin gerekli olduğunu söyledi. Genel Sekreter bu ortak değerleri, "aydınlanmanın değerleri" olarak tanımladı, ussallığı, hoşgörüyü, insan haklarını saydı.

Bunlar kulağa hoş gelen sözler elbette. Ne ki, böyle durumlarda Batı karşıtları hemen Batı'nın günahlarını saymaya başlarlar. Anlaşılır bir tepki, ama daha çok duygusal, bir çok halde de ideolojik bir tepki (Çinciler, Rusçular, dinselciler, nasyonalistler açısından). Daha önce bir çok kez vurguladım. Ahmet Mithat Efendi'nin sözünü anımsarsak, bir fazilet Batı'sı vardır, bir de melanet Batı'sı. İnsan hakları, demokrasi, hukuk devleti, aydınlanma değerleri ve kalıtımı fazilet tarafındadır. Sömürgecilik, ırkçılık, şiddet kampanyaları, artık Çin ile paylaşılan sömürücü kapitalist niteliği de melanet tarafında. Batının bu iki yönü arasında kendi içinde de sürekli çekişme vardır. Sol genel olarak fazilet tarafında yer alır. (Zorunlu parantez: fazilet – melanet çekişmesinin görüldüğü tek yer Batı değil günümüzde. Herhalde bu çekişme hiç birimize yabancı değildir.)

Biden'ın Batı'ın fazilet yönünü öne çıkarması Donald Trump'tan sonra ve dünyanın birçok ülkesi hâlâ popülist otokrat liderlerin sultası altındayken insanda hoş duygular uyandırıyor elbette. Batı'nın geleceği açısından da umut yaratıyor. Geçen yılki Münih Konferansı'nda Batı'nın artık kendi değerlerinden uzaklaştığı, dünyanın da bu değerlere sahip çıkan bir Batı'nın etkisi altında olmaktan çıktığı fikirleri, "Batısızlık" başlığı altında işlenmişti. Dolayısıyla Batı'nın özellikle aydınlanmayla ortaya çıkan kurucu değerlerine dönüş yapma atılımı bütün dünya açısından önemlidir. Neden? İnsanlığın bir geleceği olacaksa, ancak insan hakları, demokrasi ve hukuk devleti temelinde olabilir. Bu değerleri hiç benimsemeden gelişen Çin insanlık için bir distopyadır (Umarız değişir ama şimdilik öyle görünmüyor.) Dolayısıyla Biden söylediklerine gerçekten sadık kalır, demokrasiyi her yerde desteklerse dünya bundan kazançlı çıkar. Ancak Biden'in inandırıcılığına zemin hazırlaması için salgına karşı uluslararası işbirliğinde de liderlik yapması önceliklidir, şarttır. Sağlık hakkı da temel bir insan hakkıdır. Bu konuda da ettiği olumlu sözleri ve G7'nin başlatacağı anlaşılan yardım kampanyasını özellikle izlemek gerekir.

Umarız Biden dönemi dünyada demokratların otokratlara karşı yenilmişlik duygusundan kurtulacakları bir dönem olur.

Yazarın Diğer Yazıları

Fransa ile gereksiz bir sorun

Fransız okullarına çocuğunu gönderen Türk vatandaşlarının arasında, öğrendiğimize göre, Aile Bakanımız da var. Ancak, gene söylendiğine göre, Aile Bakanımızın Belçika vatandaşlığı da varmış. O zaman çocukları Belçika vatandaşı olarak okulda kalabilirler

Washington ve Ramallah

Özgür Özel’in Ramallah’a gitmesi “özel” bir anlam, önem taşıyacaktır. Ramallah’a, yerel seçimleri kazanmış, ülkesinin birinci partisi haline gelmiş bir siyasal hareketin lideri olarak gidecektir. CHP’nin sadece Filistin değil, Orta Doğu’ya ilişkin vizyonunu ortaya koyması, Ramallah’dan uluslarararası topluma Türkiye’nin yeni sesi olarak seslenebilmesi önemlidir

Ölüm ana

Yaşamamıza izin veren Ölüm Ana olduğunu düşünüyorlar. Ondan medet umuyorlar. Ölümün yaşamdan güçlü olduğunu görüyorlar. Yılda yirmi, otuz bin cinayetin işlendiği bir ülkede ölüme "insaf et, bizi yaşat" diyorlar. Hayat o kadar ucuz olunca ölüme yakıştırılan güç artıyor. Ölümde ana rahminin, kucağının sıcaklığı aranıyor

"
"