Dün gece Meral Akşener’i Liderler Fox’da programında izledim. Çok başarılı bir performans. Doğrusu, bu kadarını beklemiyordum. Doğrusu, aynı programda Muharrem İnce de benim beklediğimin ötesinde çok başarılı bir performans sergilemişti.
Ortada dolaşan iddialara bakılırsa, iktidar, Muharrem İnce’den çok Meral Akşener’in görünürlüğünü azaltmaya çalışıyor. Bu bakımdan dünkü program çok yararlı oldu.
Dip dalga, dip dalga, deyip duruyorlar. İster misiniz, böyle bir dip dalga sonucunda ikinci tura Akşener ile İnce kalsın, iktidar sahile vursun? Ne yazık ki, gerçekçi değerlendirmeler böyle bir olasılığı düşünmemize izin vermiyor, ama düşlemesi bile güzel. Bir tarafta kendini yenileyen bir sol, öbür tarafta modern bir sağ! Bakalım öyle bir tabloyu bir gün görebilecek miyiz? Seçim kampanyasında gördüklerimiz hiç değilse bu tür düşlere izin veriyor.
İnce ile Demirtaş’ın güçlü bir mizah yönü olduğunu biliyoruz. Bundan da memnuniyet duyuyoruz. Dün gece Meral Hanım’ın da mizah yönünden onlardan aşağı kalmadığını gördük. Mizah öğesi seçim kampanyasını daha renkli kılıyor. İktidarın da mizah yönünün geliştiğini görüyoruz. Örneğin “Kürt sorunu yoktur” dediler. Sonra “ekonomide efsane” olduğumuzu söylediler. İktidar mizah şampiyonluğuna da böylece aday oldu.
Kürt sorunu var mı, yok mu? Kürt vatandaşlarımıza sormak gerekir. Örneğin, bağımsız bir televizyon kanalı sokağa çıkıp bu soruyu rastgele Kürt vatandaşlarımıza sorsa... Onlar da demokratik bir ülkede yaşadığımıza güvenerek özgürce yanıt verseler...Nasıl bir görünüm ortaya çıkar acaba?
Vatandaşın ekonomiyi en büyük sorun olarak gördüğü bir sırada “ekonomi efsanesi”nden söz edilmesi de vatandaşa aynı şekilde sorulabilecek bir konu. Kendi adıma bir kaç şey söyleyebilirim.
Bir ülkenin ekonomik başarısı dünya ekonomisine kıyasla ölçülür. Türkiye yirmi yıl önce de dünyanın 16ncı ya da 17nci büyük ekonomisi idi. Bugün de aşağı yukarı aynı yerde. Ekonomiyle ilgili bütün sıralamaları alın bakın. Yolsuzlukla mücadeleyi de unutmayın. Bunu daha önce de rakkamlarıyla yazmıştık. Türkiye’nin dünya ekonomik düzenindeki yerinin pek değişmediğini görürsünüz. Olsa olsa dünyadaki büyümenin gerisinde kalmadığımız söylenebilir. Buna başarısızlık demek istemeyiz elbette.
Ne var ki, izlenmiş olan politikaların bugün bizi zor bir noktaya getirdiği muhalif adayların açıklamalarından, vatandaşın ekonomiyi en önemli sorun görmesinden belli oluyor. Meral Hanım tek bir fabrika kurulmadığını söyledi. Vahim! Sanayinin, tarımın ekonomi içindeki payları gittikçe azaldı. Yabancı sermaye çoğunlukla devletin sattığı tesisleri, kuruluşları satın almak için geldi, ama doğrudan yabancı yatırım pek gelişmedi. Yeterince iş yeri kurulamadıkça issizlik de artıyor. İhracat arttı, ama ithalat daha fazla arttı. Dahilde işleme rejiminde gerekli gözden geçirmeler yapılmadı. Kamu ihale sistemi güven verici olmaktan iyice uzaklaştı. Reel ekonomideki tatsız durumun yanısıra finans alanında da başarılı olamadığımız TL’nin gidişinden belli. Merkez Bankası’nın ve bağımsız çalışması beklenen diğer kurumların seçimle gelen iktidara ayarlı olması gerektiğinin başından beri düşünüldüğünü biliyorum. Sonuç budur işte!
Elbette, bütün bunlar aşılamayacak sorunlar değil. Halkın desteğini alacak bir ekonomik programla Türkiye yeni bir atılım yapabilir. Mevcut iktidar devam ederse böyle bir atılımı yapabileceği izlenimi vermiyor. Muhalefetin bu atılımı işbirliği halinde kendilerinin yapabileceğine halkı inandırması en önemli konu....
Dip dalga var mı, yok mu? Seçmen yeni bir şaka yapacak mı? Yakında göreceğiz. Belirsizlik nedeniyle bu seçimlerde taktik oy da kullanılmasının önemli olduğunu düşünüyorum. HDP’nin Parlamentoya girmesi şart. İkinci tura kalması beklenen cumhurbaşkanlığı seçiminde de ikinci turda iktidar karşısında hangi aday daha şanslı görülüyorsa ilk turda o adaya oy verilmeli...