14 Şubat 2021

Batının insan hakları baskısı!

Ya 'Batıyı bir şekilde idare ederiz' diye düşünüyorlar, ya da 'Biz kopmayalım. Batı bizi dışlasın, biz de kendi işimize bakalım' diye bilinçli bir strateji izliyorlar

Biden döneminde insan haklarının Türkiye-ABD ilişkilerinin gündeminde ön sıralarda olacağını söylüyorduk. Oldu bile. ABD art arada iki sert açıklama yaptı. Birincisi Boğaziçi olayları, ikincisi Kavala ile ilgili. Bizim dışişleri ilk açıklamaya "iç işlerimize karışamazsınız" diye ilginç üsluplu ve içerikli bir yanıt verdi. "Vay be!" dedik, "dışişleri nasıl da dişli olmuş". İkinci açıklamada, profesyonel itirazlar gelince anladılar ki "içişlerine karışamazsınız" sözü yanlış, bu kez 'yargı sürecine müdahale edemezsiniz' diye gene hayt çektiler. Benim de aklıma geçmişte yaşadığım bir sahne geldi.

Resmi bir forumda Almanya'nın insan hakları raporu görüşülüyordu. Alman heyetinin başkanı bir bakandı. Ben de ülkemin temsilcisi olarak oradaydım. Kalktım, Almanya'daki Türkleri hedef alan ırkçılıkla ilgili bir davanın uzun sürmesini bir güzel eleştirdim. Ne Alman bakan ne de herhangi bir başkası, "Alman yargı sürecine karışamazsın kardeşim!" diye tepki vermedi. Tersine, Alman bakan durumu açıklamaya çalıştı. İşte böyle! Bir ülkede sürmekte olan yargı sürecini eleştirmek o sürece karışmak değildir, insan hakları diplomasinin bir parçasıdır, hele ortada bağlayıcı bir Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararı varsa.

Halledileceğe henüz pek benzemiyor ama S-400 meselesi halledilse bile ABD demokrat yönetimi insan hakları konusunu gündemden çıkarmaz. Avrupa Konseyi üyesi ve AB üye adayı olduğumuz için Avrupa'nın insan hakları konusundan vazgeçmesiyse düşlenir belki ama düşünülemez. Uzun süredir Türkiye konusunda AB ile ABD'nin birlikte hareket etmesinden söz ediliyor. İnsan hakları böylesine bir birlikte hareketin en kolayca gerçekleştirilebileceği alandır. BM İnsan Hakları Konseyi'nde ya da AGİT'te,  ABD ile AB Türkiye aleyhine ortak girişimlere kalkışırlarsa sakın şaşırmayın! İşler o evreye varmadan bizim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararlarını uygulamamız gerekir. "Biz icabında bütün dünyaya hayt çekeriz" havasındaysak, o başka!

Bizimkiler reform vaatleriyle şimdilik vaziyeti idare etmeye çalışıyorlar. Ne ki, yapılan icraat, kullanılan söylemler reform düşüncesiyle taban tabana zıt. Yakında göreceğiz yeni reformları. 18 yıldır reform üzerine reform, geldiğimiz nokta bu. Tam reformlardan söz ederken  bir de yeniden kuruluş anayasası çıkardılar. Zaten bugünkü yönetim sistemimiz bilinen demokrasi ve hukuk devleti normlarına aykırı görülüyor. 'Nerede kuvvetler ayırımı, yargının bağımsızlığı?' diye soruyorlar. Hepsinden önemlisi Venedik Komisyonu sordu. Anımsayın Venedik Komisyonu'nun 2017 raporunu. Mevcut sistemimiz bizi Batıdan zaten uzaklaştırıyor. Kim bilir, kafadaki yeni anayasa bizi nerelere götürmeyi amaçlıyor? İktidardaki iki parti dışında herkes endişeli. Venedik Komisyonu'nun Avrupa normlarına uygun bulacağı bir anayasa bugünkü iktidar yapısından beklenmiyor. Tersine, laiklik ilkesi başka olmak üzere Cumhuriyetin kurucu ilkeleriyle oynanacağı endişesi gittikçe büyüyor.

Biz Avrupa normlarından uzaklaştıkça Batının baskısı da artacaktır. Bunları iktidar da biliyor elbette. Ya 'Batıyı bir şekilde idare ederiz' diye düşünüyorlar, ya da 'Biz kopmayalım. Batı bizi dışlasın, biz de kendi işimize bakalım' diye bilinçli bir strateji izliyorlar.

Yanılıyor olmak umuduyla iyi pazarlar!

Yazarın Diğer Yazıları

Fransa ile gereksiz bir sorun

Fransız okullarına çocuğunu gönderen Türk vatandaşlarının arasında, öğrendiğimize göre, Aile Bakanımız da var. Ancak, gene söylendiğine göre, Aile Bakanımızın Belçika vatandaşlığı da varmış. O zaman çocukları Belçika vatandaşı olarak okulda kalabilirler

Washington ve Ramallah

Özgür Özel’in Ramallah’a gitmesi “özel” bir anlam, önem taşıyacaktır. Ramallah’a, yerel seçimleri kazanmış, ülkesinin birinci partisi haline gelmiş bir siyasal hareketin lideri olarak gidecektir. CHP’nin sadece Filistin değil, Orta Doğu’ya ilişkin vizyonunu ortaya koyması, Ramallah’dan uluslarararası topluma Türkiye’nin yeni sesi olarak seslenebilmesi önemlidir

Ölüm ana

Yaşamamıza izin veren Ölüm Ana olduğunu düşünüyorlar. Ondan medet umuyorlar. Ölümün yaşamdan güçlü olduğunu görüyorlar. Yılda yirmi, otuz bin cinayetin işlendiği bir ülkede ölüme "insaf et, bizi yaşat" diyorlar. Hayat o kadar ucuz olunca ölüme yakıştırılan güç artıyor. Ölümde ana rahminin, kucağının sıcaklığı aranıyor

"
"