04 Temmuz 2017

Adaletin ayak sesleri

Tedaviyi göze almak, adaletin ayak seslerini işitince korkmamak gerekir

Kılıçdaroğlu yürüyor. Onunla birlikte umutlarımız, düşüncelerimiz de yürüyor.

Kılıçdaroğlu, “bardak taştı” dedi ve sokağa çıktı. Artık dört duvar arasında muhalefet yapılamaz. Kılıçdaroğlu’nun kürsüden inip harekete geçmesi birçok olumlu süreci tetikledi. Türkiye’nin modern, çağdaş bir geleceği olabileceğini yeniden hayal etmeye başladık.  Bu arada adalet kavramı üzerine nihayet ülkemizde toplumsal bir tartışma yapılmaya başlandı. Entelektüel tartışmayı felsefecilere, uzman hukukçulara bırakıp, biz de, sade yurttaş olarak bu konuda bir iki söz etmek isteriz.

Adalet kavramı hak kavramıyla bağlantılıdır. Bir toplumda adalet olması herkesin hak ettiğini alması, bulmasıdır. Tersinden söylersek, kimsenin haksızlığa uğramamasıdır. Hukuk hak içindir. Hukuk, hak kavramıyla örtüşebildiği ölçüde değerlidir. Hukuk ile hakkın örtüşmesi adalet sağlayıcı bir çerçeve oluşturulması demektir.

 

İktidardaki zümreye bir fikir: Bir referandum yapıp, “Türkiye’de adalet var mı?” diye soralım. Ancak böyle bir referanduma gitmeye cesaret edemezler, çünkü yok kampanyasına ihtiyaç duyulmadan “yok” sonucu çıkar. Türkiye’de mahkemelere güvenin de arttığı kanısı değilim. Ne gariptir ki, sık sık yargı reformu yapılan bir ülkede hukuk, hak, adalet kavramları hâlâ oturmadı. Neden?

Eskilerin bir sözü vardır: “Adaletin kuvvetli olmadığı yerde kuvvetlinin adil olması gerekir.” Gel gör ki, kuvvetlinin adil olduğu tarih boyunca görülememistir. Her kuvvetli, kendi dayatmalarını hak, hukuk, adalet diye yutturmaya çalışagelmiştir. Bu nedenle, insanlık, ilerledikçe, adaleti yöneticilerin iki dudağı arasından çıkarıp, bir sistem haline getirmeye yönelmiştir. İnsanlığın manevi ilerlemesi, bir yandan adaleti hakça dağıtan, yani tevzii eden hukuk sistemleri kurarken, öbür yandan insanların vicdanında adalet duygusunun yerleşip güçlenmesi demektir.

Kılıçdaroğlu olayı Türkiye’de insanların adalet duygusu açısından değil, sistemin adaleti açısından sorun olduğunu gösterdi. Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşünün başarılı gidişi adalet duygusunun uyanmasını, güçlenmesini, ses vermesini sağlıyor. İktidardaki kesimin bundan büyük rahatsızlık duyduğu görülüyor. Muktedirlerin bu yürüyüş hakkındaki  kaba saba değerlendirmeleri, Kılıçdaroğlu başta olmak üzere yürüyenlere savurdukları tehditler, terörist yakıştırmaları, provokasyonlar, yapanları çok küçük düşüren davranışlardır, sözlerdir. Ata sözümüzü anımsayalım: Yarası olan gocunur.

Biz sade vatandaş olarak olayların arka planlarını bilmiyoruz ama bazı iddialara göre, o yara hayli derin, hatta tedavisi imkansız. Bence, ne kadar derin olursa olsun, adaletli bir hukuk sisteminin tedavi edemeyeceği yara yoktur. Ancak, tedaviyi göze almak, adaletin ayak seslerini işitince korkmamak gerekir.

Yazarın Diğer Yazıları

Fransa ile gereksiz bir sorun

Fransız okullarına çocuğunu gönderen Türk vatandaşlarının arasında, öğrendiğimize göre, Aile Bakanımız da var. Ancak, gene söylendiğine göre, Aile Bakanımızın Belçika vatandaşlığı da varmış. O zaman çocukları Belçika vatandaşı olarak okulda kalabilirler

Washington ve Ramallah

Özgür Özel’in Ramallah’a gitmesi “özel” bir anlam, önem taşıyacaktır. Ramallah’a, yerel seçimleri kazanmış, ülkesinin birinci partisi haline gelmiş bir siyasal hareketin lideri olarak gidecektir. CHP’nin sadece Filistin değil, Orta Doğu’ya ilişkin vizyonunu ortaya koyması, Ramallah’dan uluslarararası topluma Türkiye’nin yeni sesi olarak seslenebilmesi önemlidir

Ölüm ana

Yaşamamıza izin veren Ölüm Ana olduğunu düşünüyorlar. Ondan medet umuyorlar. Ölümün yaşamdan güçlü olduğunu görüyorlar. Yılda yirmi, otuz bin cinayetin işlendiği bir ülkede ölüme "insaf et, bizi yaşat" diyorlar. Hayat o kadar ucuz olunca ölüme yakıştırılan güç artıyor. Ölümde ana rahminin, kucağının sıcaklığı aranıyor

"
"