02 Temmuz 2023

20. yılında Uğur Uluocak'ın anısına saygıyla

Uğur dağlara gülümsüyor...

Herkese merhabalar.

Beş Kıtada Beş Maraton Beş Zirve içerikli kitabımın hazırlık çalışmaları Sibel Bağcı Uzun editörlüğünde devam ediyor. Bu arada ben de çalışmayı tekrar dinliyor, gerekli gördüğüm yerlerde ilaveler yapıyorum. Şu günlerde Uğur Uluocak'la ilgili bölüm var önümde. Uluocak'ı Kırgızistan Alaharça Dağı'nda kaybedişimizin üzerinden 20 yıl geçmiş. Türkiye dağcılığının unutulmaz simalarından Uğur Uluocak'ı aramızdan ayrılışının 20. yılında saygıyla yad ediyor ve bu vesileyle onu anlattığım bölümü paylaşmak istiyorum.  

İlk karşılaşma ve Tayfun Tercan

"Son etap Kosciuszko tırmanışımızı görkemli kılan bir güzellik de 2003 yılında Kırgızistan Ala Arça Dağı'nda yitirdiğimiz Uğur Uluocak'ın anısıydı. Değerli dağcımız, güzel insan Uluocak'da manevi varlığıyla bizlerleydi. Kosciuszko zirve noktasında Uğur'un portresini ve pankartını açtık.

Hani bazı kişiler vardır bir çırpıda anlatamazsınız. Çok yönlüdürler. Hitabetleriyle, birikimleriyle dikkat çekerler ve üzerinizde ilk andan itibaren pozitif bir etki bırakırlar. İşte Uğur da böyleydi.

Onunla ilk karşılaşmamız, sesini ilk duyuşum İstanbul'da Türkiye dağcılığının konu edildiği bir toplantıda (1994 ya da 1995) oldu. Aynı toplantıda Kaçkar Mezovit Yaylası'nda kaybettiğimiz Türkiye Dağcılık Federasyonu Başkanı Tayfun Tercan da vardı. Tayfun ağabey ile öncesinde tanışıyorduk. 1994'de Seyhan Çamlıgüney'in benim için organize ettiği Erciyes tırmanışına Tayfun ağabey de katılmıştı. O tırmanışta bir gece dağda kalıp Şeytan Deresi ve Högüç Kaya üzerinden dört kişilik bir ekip ile zirve yapmıştık. Rahmetli Tayfun ağabey ile o etkinlikte bolca sohbet etmiş, duyarlı hassas kişiliğini fark etmiştim. Yaklaşımları dikkatimi çekmişti. Örneğin benim dağcılığa olan hevesimi kırabilecek bir tutum içinde değildi. Fakat bir taraftan da beni kahramanlaştırmıyor yapmak istediklerimi anlamaya çalışıyordu. Türkiye dağcılığının resmi otoritesi bir kişiyle birlikte dağda olmak ve ona kendimi anlatmak ve onun benim dağcılık pratiğimi gözlemlemesi bir avantajdı. Yapmak istediklerim onun belirlediği bir Dağcılık Federasyonu ile çok daha kolay olabilirdi. Ancak bir yıl sonra 1995 Kasım ayında Tayfun ağabey Kaçkar'da düşmesi sonucu aramızdan ayrıldı.

Out Door'daki yazı

Aradan yıllar geçti net tarihleri hatırlayamıyorum. Ancak Nevzat Öntaş'ın liderlik yaptığı ikinci Erciyes tırmanışımda Uğur da vardı. Sert hava koşulları ve yeni yağmış tozak kardan oluşabilecek risk sebebiyle tırmanışı iptal etmiş Tekir Yaylası'nda kalmıştık. Ertesi gün yaptığımız kısa tırmanış esnasında Uğur yere uzanarak Nevzat Ontaş'ın çantasına asılı çan ile beni kadraja alan güzel bir fotoğraf çekmişti. Daha sonra Out Door dergisi'nde Erciyes fotoğraflarıyla dağcılığımı anlatan bir yazı yayımladı.

Uğur ile bir araya geldiğimiz daha farklı etkinliklerde oldu. ORDOS Sülüklügöl faaliyeti, Latif Osman Çıkıgil Uludağ Tırmanışı ve ODTÜ Dağcılık Kolu 30. yıl Aladağlar etkinlikleri gibi. Uğur Adapazarı civarındaki Sülüklügöl'e motoruyla gelmişti. Dağcılığımın başlangıç yıllarıydı ve bir dağcının mümkün olduğunca hafif olabilmesine, kullandığı teknik malzemelere dair kafamda soru işaretleri vardı. Uğur bu kapsamdaki sorularıma yanıtlar vermiş, motorunda taşıdığı bazı malzemeleri Bana tanıtmıştı.

Vikipedi anlatımıyla Uğur 

İnternet Ansiklopedisi Viki Pedi'de Uğur için hazırlanılmış metinden bazı cümleler şöyle:

"1962'de Ankara'da doğdu. Saint Joseph Fransız Lisesi'nde ve İstanbul Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümünde okudu. Dağcılığa 1984 yılında İTÜ Dağcılık Kulübü'nde başladı. Müsabaka bazında 4 sene kürek, 8 sene orta mesafe ve uzun mesafe koşu ve ömrünün son 2 yılında dalış ve bisiklet ile ilgilendi. Dünya çapında ünlü bir dağcı olarak birçok öğrenciyi eğitti.

1999 yılından itibaren Atlas dergisinde fotoğrafçılık, yolculuk koordinatörü ve editörlük görevlerini üstlendi. Marmara Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü'nde araştırma görevlisiydi. 5 dil bilen ve faal bir Türkiye Komünist Partisi üyesi olan Uluocak Türk dağcılık çevresince entelektüel kişiliğiyle bilinirdi.

Uğur Uluocak 2 Temmuz 2003'te Kırgızistan'daki Alarça Dağı'ndan inerken tutunduğu bir kayanın kırılmasıyla 4.200 metre aşağıya düşerek hayatını kaybetti."

Uluocak anısına tırmanış kararı

Uğur için tırmanış yapmayı kararlaştırdığım süreç ise şöyleydi:

3-4 Temmuz 2010 tarihinde Uludağ'da Karinna Otel'de Uğur için bir anma ve sonrasında tırmanış yapıldı. Organizasyonu yapan Malik Üreyen'i çabası sebebiyle kutluyorum. Ancak Uğur gibi değerimiz için katılımı az, sönük bir faaliyet olmuştu. Bu durumdan etkilendim ve üzüldüm. O günlerde Avusturalya Kosciuszko Tırmanışı için hazırlanıyordum. Karinna Otelden ayrılırken Kosciuszko etkinliğini Uğur adına yapmayı kararlaştırdım. Aksamalar oldu. Her zamanki klasik sorunum spornsor bulamadım. Nihayetinde Kosciuszko etkinliğini erteledik. Araya 2014 Colorado Sherman tırmanışı girdi. Fakat hep aklımda tuttuğum bir düşünce vardı; Kosciuszko da Uğur ile olmak, onu saygıyla,sevgiyle yad etmek. 

Uğur dağlara gülümsüyor

2017 yılında Avusturalya'da son etap tırmanışını yapmamız kesinleşince konuyu önce Nevzat Öntaş ile paylaştım. Durumdan Uluocak ailesini de haberdar etmek onay almak gerekiyordu. Ufuk Uluocak ile haberleştik. Konuyu anlattım ve Uğur'un bir portresini rica ettim. O da memnuniyetini belirtti. İşte böyle. Kosciusko patikalarında tırmanırken Uğur'un manevi varlığı yanımızdaydı. Baskıyla büyütülmüş portresini ve üzerinde "Uğur Uluocak'ı Saygı ve Özlemle Anıyoruz" yazan pankartı zirvede açtık. Uğur bu kez çok sevdiği dağlara Kosciusko'dan gülümsüyordu."


Atlas Dergisi'nin Kosciusko haberi:

https://www.atlasdergisi.com/panorama/20562.html

Yazarın Diğer Yazıları

O muhteşem kanyon, o muhteşem gün!

Benim yüreğim o nehirde, o kanyonda, o sularda kaldı...

Direnmek ve umut etmek

Mumla aydınlatılan o küçük mekânda bana acıyan vatandaşla şu an karşılaşsak acaba nasıl bir şaşkınlık yaşar ve bana neler söyler bilemiyorum. Fakat benim ona söyleyeceğim ilk sözler; "Umutsuzluk hastalıktır. Kördüm ama güzel günlerimin de olacağını umut ediyordum. Şiirler söyledim, zorluklara direndim, kendimi bırakmadım ve mutluluk sonradan geldi ve bugünlere ulaştım." olurdu düşüncesindeyim

Hakkı Baba'nın anısına saygıyla

Ben vefa duygusunu çok önemserim. Bu manada Hakkı Baba'yı, baba mizacıyla Atina Maraton sürecinde verdiği desteği unutmadım