17 Ocak 2023

"Yerli ve milli" ihracat modeli

Neoliberal politikalara teslim edildiğimiz son 20 yıllık süreçte, ülke ekonomisinin yüzde 70'inden fazlasını oluşturan dış ticaret sektörünün yerli üretimden ziyade yabancı üretime olan bağımlılığı daha da artmış durumda

Dış ticaret verileri değerlendirilirken genelde dış ticaret açığına ve buradan hareketle de cari açığa odaklanılır.

Bu bağlamda ülkede son 29 yılın en yüksek dış ticaret açığının Aralık ayı itibarıyla verildiği (110 milyar dolar) (1) ve ilk 11 aylık cari açığın 42 milyar doları bulduğu (2) biliniyor.

Diğer yandan ihracat ve ithalatın yapısı da en az bu açıkların büyüklüğü kadar önemli. Çünkü bu yapısal durum ülke ekonomisinin dışa bağımlılığının derecesini gösterdiği gibi, ülkedeki refahı ya da yoksulluğu da doğrudan etkiliyor.

İhracatta yabancı katma değerin payı arttı

Bu bağlamda, AKP'nin ilk 15 yılında, bunca teşvikle desteklenen ülke ihracatının içindeki yerli katma değerin payının yaklaşık yüzde 84'ten yüzde 79'a düşerken, yabancı katma değerin payının yüzde 16'dan yüzde 21'e yükseldiğine tanık oluyoruz (3).  

Yabancı katma değer içinde en önemli faktör kuşkusuz bugün itibarıyla aramalı ithalatının toplam ithalat içindeki payının yüzde 80'in üzerine çıkış olması (4). (2018'de bu oran yüzde 62 idi).

Yani yabancı ülkelerde üretilen aramalı niteliğindeki mallar hem ülkedeki iç üretim hem de ihracata yönelik üretimde kullanılıyor ve bu da neredeyse üçte ikilik bir paya sahip.

İhracatta sığınmacı emeği

"Yerli katma değerin" içinde ise bir başka önemli ayrıntı mevcut. Öyle ki asgari ücretin dahi çok altında ücretlerle, hiçbir güvencesi olmaksızın, uzun saatler ve sağlıksız çalışma koşullarında çalıştırılan Suriyeliler başta olmak üzere sığınmacıların payının da azımsanamayacak ölçüde olduğu dikkate alındığında, ülke ekonomisinin kurtuluşu gibi sunulan ihracata yönelik büyümenin gerçekte ne olduğu da ortaya çıkıyor.

Kısaca neoliberal politikalara teslim edildiğimiz son 20 yıllık süreçte, ülke ekonomisinin yüzde 70'inden fazlasını oluşturan dış ticaret sektörünün yerli üretimden ziyade yabancı üretime olan bağımlılığı daha da artmış durumda. Ülke ekonomisi adeta başka ülke ekonomilerini büyütmeye hizmet eden bir ekonomiye dönüşmüş.

Sonuç

Bu duruma kolektif mülkiyet biçimlerine dayalı, yerel ve ulusal üretimi önceleyen ve adil bir gelir bölüşümünü hedefleyen emek ve doğadan yana çözümler getirilemediği sürece, ülkede döviz kurunun da, iç fiyatların da istikrara kavuşturulması mümkün değil.

Ayrıca, ülkedeki ciddi boyutlara ulaşan tarımsızlaşma ve sanayisizleşme süreceği gibi, halkımız ciddi bir yoksullaşmaya maruz kalacak, iklim krizi ve savaşlar da dikkate alındığında uzak olmayan bir gelecekte gıda ve açlık krizi gibi sorunlarla karşı karşıya kalmamız kaçınılmaz olacaktır.


Dipnotlar

1) https://ticaret.gov.tr/haberler/2022-yili-aralik-ayi-dis-ticaret-verileri (2 Ocak 2023).

2) TCMB, Ödemeler Dengesi istatistikleri (Kasım 2022), https://www.tcmb.gov.tr (16 Ocak 2023).

3) Gül Yücel, Mert Zobi, BBVA, Positioning of Türkiye in Global Value Chains (GVCs), N.º 22/11 Working Paper (December 2022).

4) TÜİK, Dış Ticaret İstatistikleri, Kasım 2022, https://data.tuik.gov.tr (30 Aralık 2022). 

Mustafa Durmuş kimdir?

Akademisyen, yazar, ekonomi politikçi Prof. Dr. Mustafa Durmuş, 1956 yılı Kelkit'te doğdu. 1977 yılından Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezun oldu.

'Güney Kore'de İhracata Dönük Kalkınma Modeli' üzerine doktora tezi yazdı (1989).

TÜRK-İŞ'e bağlı YOL-İŞ Federasyonu'nda eğitim uzmanı, Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi'nde asistan, Birleşik Krallık York Üniversitesi'nde misafir araştırmacı, Gazi Üniversitesi İİBF'de öğretim üyeliği ve özel sektörde üst düzey yöneticilik yaptı.

Halen Hacı Bayram Veli Üniversitesi İİBF Maliye bölümü öğretim üyesi ve T24 yazarı. Makalelerini yayımladığı 'Alternatif Akademi' adlı bir bloğu ve Kapitalizmin Krizi (2009), Kriz Darbe Savaş Kıskacında Türkiye Ekonomisi (2018), Büyük Değişim-Popülist Otoriterlik (2019) adlı kitapları var.

Yaşamın Temel Ekonomisi (2021), Dünya Ekonomisini Anlamak I (2021) ve Siyasi Ekoloji (2022) editörlü kitapların da yazarları arasında.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Ekonomik sorunlar derinleştikçe savaş rüzgârları estiriliyor

Çok ciddi bir ekonomik kriz ve toplumsal bir çürümenin ve çöküşün yaşandığı ülkemizde bu çöküşün asıl sorumluları, bu çöküşün sorumluluğunu savaşa yükleyip, böylece işin içinden sıyrılmak istiyor olabilirler mi?

Denize düşen yılana sarılırmış…

Olası bir saldırıdan potansiyel olarak en fazla zarar görebilecek kesim büyük mülklerin, işyerlerinin ve zenginliklerin sahibi olan sermaye sınıfı olacağından, eğer bir çelik kubbe inşa edilmek isteniyorsa bunun finansmanı bu kesimlerden alınacak servet vergisi ile yapılmalıdır

Yüksek enflasyon kötüdür peki ya gelir eşitsizliği?

Bu gidişatın tersine çevrilmesi ancak güçlü bir sınıf ve halk hareketi ile mümkündür. Kısa vadede neo-liberalizm ile hesaplaşmayan hiçbir politikanın gelir ve servet dağılımı adaletsizliğini düzeltmesi beklenmemelidir

"
"