25 Haziran 2019

Yargı reformu paketinde ilk test: Gezi davası

Hayatı ve özgürlükleri kıymetlendirmenin zamanı hâlâ gelmedi mi? Pazar günü halkın verdiği  mesaj normalleşmenin önünü açmayacak mı?

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Meclis’te, grup toplantısında konuştu. Birkaç altı çizilecek nokta vardı. Birincisi 9 puan farkla kaybettikleri seçimin ardından “Milletimizin verdiği mesajları görmezden gelerek kulağımızın üstüne yatmamız mümkün değil” dedi. Ardından “yargı reformu strateji belgesi çalışmalarında sona gelindiğini, yakında Meclis’e geleceğini” söyledi. Konuşmanın bir yerinde de çok gecikmeli olarak başlayan Gezi davası sürerken bu konudaki fikirlerini söyledi: “Gezi’de sokakları karıştırarak birliğimize göz diktiklerinde milletimizle birlikte bu oyunu bozduk…’’

Kısa bir süre önce AKP’nin Gezi sürecinde de önemli bir pozisyonda olan eski üst yöneticisiyle görüştüğümde şunları dinlemiştim:

 "Tayyip Bey o güne kadar pragmatik, gerektiğinde fikrini değiştiren bir isimdi. Gezi ile birlikte partiden bir grup yol arkadaşının kendisine ‘Daha kucaklayıcı tavır almalıyız’ telkinlerine çok sinirlendi. “Beni yalnız bırakıyorsunuz” dedi. O süreçte hem yakınlarına hem kamuoyundan gelen tepkilere kepenkleri indirdi." 

Bir diğer kaynak o günlerde parti yönetiminden kimi isimlerin "Gezi'de AKP'lilerin çocukları da var" dendiğini, herkesi kucaklayıcı bir tavır takınılması gerektiği konusunda yoğun tartışmalar yaşandığını da aktarmıştı. 

Erdoğan’ın o gün indirdiği kepenkler bir daha hiç kalkmadı. O günden bugüne her geçen gün tekliğe giden yolda büyük adımlar attı. Sonuçta partisinin örgütünden ve oy tabanından kopmasıyla birlikte Pazar günü yaşanan sonuçla karşılaştı.

Dönelim yeniden Gezi davasına..

Kimbilir kaçıncı gazeteci, hak savunucusu, politikacı davasını izlemek için gittiğim Silivri’de toparlıyorum notları. Kapı önü de duruşma salonunun içi de kalabalık. Sıcak bir hava, adeta boğucu. Gazeteciler için ayrılan yer o kadar arkada ki… Yine de tutuklu sanıklar Osman Kavala ve Yiğit Aksakoğlu’nun salona girişlerinde, aylardır kaldıkları tek kişilik 10 metrekarelik hücrelerden yakınları ile arkadaşlarının kısıtlı da olsa arasına ‘katılmalarına’ şahitlik ediyorum. Kavala elleriyle selamlıyor gelenleri. Aksakoğlu da… Bir alkış kopuyor salonda. Aynı alkış Kavala ve Aksakoğlu’nun savunmalarında da sürüyor. Kavala diyor ki:

‘Gezi Parkı’nda bulundum, orada çevre düzenlemesi, fidan dikme gibi etkinliklere destek verdim. Bunların yanı sıra, iddianamede de yer verildiği gibi, Hükümet üyeleriyle görüşmeye katıldım. Hükümet yetkilileri ile konuşarak, onlarla protesto eylemlerine katılanlar arasında uzlaşma sağlamaya çalışan birisinin kaos ve kargaşa ortamı yaratarak darbeye zemin hazırlıyor olmasının nasıl bir mantıkla açıklanabileceğini anlayamıyorum.

Aksakoğlu diyor ki:

Bu davanın diğer tutuklu sanığı Osman Kavala’dan talimat ve yönlendirme aldığım iddianamede sıkça tekrar ediliyor. Örgüt meselesinde olduğu gibi bunun da hiçbir delili yok. Ama zaten bu hiç kimse için bir sürpriz değil artık. Herhalde bu talimat ve yönlendirmeleri 2012’de kendisine ait sabit bir hatla, 35 saniye süren ve içeriği herhangi bir dosyada bulunmayan görüşmede aldığım ima ediliyor. O yüzden açıklanmaya muhtaç bir başka alan ise, 35 saniyede aldığım talimat ve yönlendirmeyle tüm bu faaliyetleri nasıl yaptığım konusudur. Emniyet’teki ifademin 68. sayfasında, 02 Ekim 2013’te yaptığım bir konuşmada, “Osman Kavala’nın bende cep telefonu yok”, “Kendisine ulaşmamızın kolay bir yolu yok” diyorum. Bundan sonrasını söylemeye gerek yok ama yine de kayıtlara girmesi için; iddianamede ya da herhangi başka bir delilde, talimat yok, yönlendirme yok. Osman Bey’i tanımak suç değil tabii ama tanımıyorum da. Hatta keşke tanısaydım çünkü kendisiyle en uzun konuşmamızın geçtiği cezaevi koridorunda bağırarak birbirimize hal-hatır sormaktan öte bir şeyler konuşabilirdik en azından.

Konuşmasının bir yerinde hepimizi duygulandıran bölüme geçiyor. Evlatlarından bahsediyor:

“Kaldığın yer eve uzak değilmiş, neden gelmiyorsun” diye soran 3 yaşındaki Leyla’ya, “Sen ne suç işlediğin için hapistesin” diye soran 7 yaşındaki Deniz’e birilerinin cevap vermesini istiyorum. Delil karartmak veya kaçmak için değil, bu dönemin kalan son 3 gününde çocuklarımı okullarına bırakabilmek için önce tahliyemi, sonra beraatımı istiyorum.

O konuşma sırasında hemen yanımdaki genç bir kadına dikkat ediyorum. Sonradan öğreniyorum, Aksakoğlu’nun eşi. Gözünden yaşlar dökülüyor. Düşünüyorum da bu iktidar döneminde ne çok ana, eş, evladın gözünden yaş aktı…

Davada umutlanıyorum. Mahkeme başkanı her iki sanığa daha başlangıçta “Tahliye edersek adresiniz nasıl?” diye soruyor.

AKP grubunda Erdoğan’ın konuşmasını, Gezi ile ilgili bölümü dinlediğimde acaba bu yargıya ‘tahliye etmeyin’ mesajı mı diye düşünüyorum. Ama Erdoğan’ın aynı konuşmasındaki yargı reform paketinin Meclis’e geleceğini söylemesini önemli buluyorum. Çünkü paketin en net bölümlerinden biri uzun tutukluluğun sona ermesiyle ilgili. Aksakoğlu yedi aydır, Kavala 19 aydır tutuklu. Bu uzun tutukluluklar sonucunda eğer iktidar pakette samimiyse her ikisinin de tahliyesi gerekir. Zaten Gezi olayları için yıllar önce, 2015/394 sayılı kararla 13. Ağır Ceza Mahkemesi “Darbeye teşebbüs değildir” diye beraat kararı vermemiş miydi? CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Meclis grubunda yaptığı konuşma da buna vurgu yaptı:

Gezi’de yeşili korumak için meydana çıktılar, kimsenin burnu kanamadı. Gezi, dünyanın en demokratik eylemlerinden biriydi. Hazmedemediler, valinin talimatı üzerine polisler saldırdı. İddianamelar hazırlandı, altının boş olduğu ortaya çıktı. Osman Kavala’yı tutukladılar. 601 gündür içeride. 600 gün yargı önüne çıkarılmadı, daha dün çıkarıldı. Ne yaptı bu insanlar? Ağaca sahip çıkmak demokrasinin olmazsa olmazıdır. Hiç kimse şiddete başvurmadı. Osman Kavala neden içeride? FETÖ’cülerin hazırladığı iddianamelerde beraat verildi. İntikam için aynı iddianamelerden yola çıkıldı, yeniden kıymetlendirme denildi adına. Sen borsacı mısın, ne demek yeniden kıymetlendirme?.

Hayatı ve özgürlükleri kıymetlendirmenin zamanı hâlâ gelmedi mi? Pazar günü halkın verdiği  mesaj normalleşmenin önünü açmayacak mı?


Bu yazı yazıldıktan sonra Gezi davasında ara karar açıklandı. Kavala’nın tutukluluk hali devam edecek. Aksakoğlu tahliye oluyor. Yargı reformu paketindeki uzun tutukluluk halinin sonlanmasıyla ilgili atıf sözde kalıyor. Yazık ...

Yazarın Diğer Yazıları

Türkiye’nin ‘eski Osmanlı havzasındaki’ hamleleri, Erdoğan iktidarının cami sembolizmi

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Emevi Camii’nde namaz hedefi’ni en yakınındaki isimlerden MİT Başkanı İbrahim Kalın yerine getirdi. Üstelik Esad rejimini deviren HTŞ’nin lideri Colani’nin kullandığı araçta da yan koltukta fotoğraf verecekti. Camide namaz görüntüsü bu kez sınır dışında dünyanın yakından izlediği bir noktada gerçekleşmiş, ibadetten çok siyasi bir mesaj içermişti

Sığınmacılardan Kürt sorununa ve ekonomiye ‘yeni Suriye’ Erdoğan’a ne kazandırır?

Halkına eziyet eden bir diktatör Esad gitti. Yerine geçmişinde El Kaide ve El Nusra olan bir ismin liderlik ettiği örgütün ‘daha ılımlı görüntü veren’ bir ismi geldi. Bunun Türkiye açısından çok uzak olmayan bir vadede barındırdığı risklerle karşı karşıya kalınabilir. Ancak içeride ve kısmen dışarıda şu anda ve bir süre ‘söz-gündem üstünlüğü’ Erdoğan’a geçmiş gözüküyor

Kapitalizmin yıkıcılığı, otoriterizmin baskıcılığı altında “çekmediğim her acı için acı çekiyorum”

Nahif, gerçekten uzak bulunabilir ama ‘çekmediğim her acı için acı çekiyorum’ içselleştirilebilirse farklı bir dünyayı, memleketi konuşabiliriz

"
"