Zordur bu topraklarda yaşamak...
İster sağcı olsun ister solcu...
Sivil ya da darbeci asker...
Devlette gücü elinde tutan,kendinden olmayana, 'ötekine' dar eder dünyayı..
Siyasetçiyi, sanatçıyı, gazeteciyi, bazen bir halkı...
Hapse atar, süründürür, hatta öldürür...
Bu toprakların evlatları...
Türkler, Kürtler, Ermeniler...
İnançlılar ya da ateistler...
Dönemine göre acı çektiler, haksız bedeller ödediler...
1915'te Ermenilere yaşatılan acılar...
Kürtlerin en sıradan haklarını örneğin ana dillerini konuşmak için vermek zorunda kaldığı mücadele...
Diyarbakır Cezaevi'nde gördükleri o ağır işkenceler...
İnançlı kesime 28 Şubat'ta yapılan baskılar, örtülü kadınların en temel haklarından üniversite eğitiminden uzaklaştırılması...
Daha bir kaç ay önce Mayıs'ta, Gezi Parkı'nda "yaşam tarzıma karışma diyenlere' polisin uyguladığı şiddet...
Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nde, kültür ve sanat ödülleri alan isimleri izlerken aklımdan bunlar geçiyor...
Ödül alanlar...
Kürt asıllı sanatçı Ahmet Kaya...
Kendi ülkesinde kendi dilinde türkü söylemek istediği için linç edilmeye kalkılan, göçmek zorunda kaldığı Paris'te memlekete hasret giden sanatçı...
Eşi Gülten Kaya aldı ödülü onun adına...
Ve şöyle konuştu:
"Onun aramızdayken de aldığı son ödülün de bir başka temsiliyeti simgelediğini yine kendi cümlelerinden biliyoruz. 'İnsan hakları' diye başlamış, 'Türkiye halkları' diye bitirmişti. Bana düşen de, onu etkileyen, sarsan, var eden, ona şarkı yazdıran değerler adına bu ödülü almaktır. Onun kurduğu insanlık düşüne, değiştirmek istediği ve özlediği dünyaya bu ödülle tek bir adım dahi yaklaşıyorsak bundan eşim adına da kendi adıma da onur duyarım. Bu nedenle ben bu ödülü, onun değerlerini, bu topraklarda yaşamış ve onun gibi incitilmiş, kırılmış tüm kadim kültürlere, eşim şahsında bir vefa selamı, incelikli bir selam olarak algılayıp, 'Aleyküm selam, bizden de merhaba' demeye geldim. Bu ödülün, hayatı ve bizleri sanata, düşünceye, insanın kendisini özgürce ifade edebilmesine bir adım daha yaklaştırmasına vesile olmasını istiyor, kalplerimizdeki güzel şarkıların hayatı iyileştiren gücüne olan inancımızı pekiştirmesini diliyor ve insana en yaraşan sisteme, demokrasiye bizi daha da yaklaştırmasını arzuluyorum. Tabii ki hayallerimizi ve dünyayı değiştirme inancımızı parklardaki ve dağlardaki çocuklarımızınki kadar temiz ve taze tutarak."
Devleti simgeleyen 864 rakımlı tepede, ülkeyi yönetenlerin huzurunda, parklardaki ve dağlardaki çocuklara selam yollanabiliyor ve dünya yıkılmıyordu da gösterdi Gülten Kaya hepimize...
O çocukların bu toprakların öz evladı olduklarının bilinciyle...
Arkasından Ermeni asıllı Türkiye vatandaşı Daron Acemoğlu ödülünü almak için kürsüdeydi...
MIT'de ekonomi profesörü Nobel ödülü almasına kesin gözüyle bakılan isim...
Ekonomi ve siyaseti aynı potada eriten birikimi, ona yazdığı kitaplarda hep ' iyi ekonomiler iyi demokrasilerden çıkar' dedirtti.
Özellikle 'diktatörlüğün, tek adamlığın sistemlere verdiği zararı iyi bilen son kitabı 'Why nations fail' da uzun uzun bunu anlatan bir uzman.
Ardından İskender Pala...
Yazdığı kitaplarla milyonlara ulaşan isim...
Hayatında bir dönemi Silahlı Kuvvetler'de geçiren...
12 Eylül darbesinden sonra başladığı, 28 Şubat sürecine kadar süren 15 yıllık askerlik yaşamında, dindar bir subay olarak çeşitli haksızlıklara uğramış ve 1996'da yine inançları yüzünden Yüksek Askeri Şûra kararıyla ordudan ihraç edilen...
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül törende Kültür ve Sanat Ödülleri töreninde bu toprakların itilmiş evlatlarının ya da onların ailelerinin, torunlarının bir kısmını Köşk'teki ödül töreninde bir araya getirdi.
Sanki "itilmiş olanla' barış yapmak isteyen bir devlet iradesi vardı karşıda...
Kürt barışı sağlanmadan, 2015 e 1 yıl kala Ermenilerin acıları konusunda bir irade konmadan, siyasette senden- benden kavgası- kıyımı sürerken ne iradesi diyebilirsiniz?
Haklısınız deyin..
Ama 2013 yılı cumhurbaşkanlığı ödüllerini ve Gül'ün duruşunu da bir not edin.
Kritik başlangıçlardan biri olarak önemseyin.