14 Haziran 2024

Tayfun Kahraman bayram ve babalar günü için yazdı: Canım kızım, Vera kuşum…

Son görüşmemizde bana “Baba, dünyada en anlamadığım şey bu… Sen neden buradasın, evde değilsin?” diye sormuştun, hatırlıyor musun? Bugün bizim hikâyemizin zor günlerini yaşıyor olsak da iyi günlerle beraber biz de kavuşacağız kızım

Tayfun Kahraman ve kızı Vera

İlk defa bugün Tayfun Kahraman’ın kızı Vera Silivri’ye babasını görmeye gidemeyecek. 111 haftadır ilk kez… Babasını hiç götüremediği okulunda arkadaşlarıyla ‘bayram sofrası’ kuracaklar. Memleket herkesin ortak sevinçlerde buluştuğu bayramları özleyeli çok oldu. Tayfun Kahraman’ın eşi ve meslektaşı Meriç Kahraman’dan ‘babalar günü ve bayram için Silivri’den yazılmış bir mektup’ rica ettim. ‘İyilerin kazanacağına dair’ inancı tazeleyen, haksızlığa uğrayan, evlatlarından kopartılan tüm aileleri hatırlatan, Gezi’yi unutmayan satırlar…

Lafı uzatmadan Tayfun Kahraman’ın kızı Vera’ya yazdığı mektubu aynen aktarıyorum:

Canım kızım, Vera kuşum,

Babalar günü ve Bayram yine geldi çattı…

Seninle son altı bayramda ve üç Babalar Günü’nde yan yana, birlikte  olamadık. Bunca uzun bir zamandır oyun oynayamadık, kitap okuyamadık, parka gidemedik, seni hiç okula götüremedim, okuldan alamadım. Ben yanında olmadan bisiklet sürmeyi, yazı yazmayı, yüzmeyi öğrendin. Bu sevinçlerin hiçbirini seninle paylaşamadım. Yanında olmayı,  ömür boyu hatırlayacağın bu ilk deneyimlerinde beraber mutluluk kahkahaları atmayı çok isterdim, ama olmadı. Ancak merak etme, telafi edeceğiz.

Senin ne yazık ki çok küçük yaşta öğrendiğin gibi her şey, her zaman istediğimiz gibi olmuyor. Senin gibi güzel çocuklar, güzel parklarda koşup oynasınlar diye uzunca süren bir görev gereği senden ve sevdiklerimden ayrı kalmak zorunda kaldım. Gezi Parkı’na her gittiğinizde annene “Babam çok haklı, buraya da bina yapsalar biz nerede oynayacaktık?” dediğini öğrenince çok mutlu oldum. Demek ki doğru yapmışım dedim.

Çok istesem de ilk mezuniyetinde yanında olamadım. Senin ve arkadaşlarının heyecanını fotoğraflar aracılığıyla paylaştım. Büyük ailemiz, babanın yol arkadaşları seni yalnız bırakmadılar. Onlar sadece bizim için değil haksızca birbirlerinden ayrı bırakılan tüm ana-baba ve evlatlar için çalışıyorlar. Onlar iyi insanlar. Sizlerin sevgisi ise iyi insanlara çok güç veriyor.

Sevgili Kızım, Değnek Adam’ın hikâyesini beraber okumayalı çok zaman oldu. Hatırlıyor musun, Değnek Adam uğradığı haksızlık sonucunda çocuklarından ayrı düşerek, birçok macera yaşamak zorunda kalmıştı. Mevsimler boyunca karşılaştığı hiçbir tehlike ve zorluktan, yılmadan çocuklarına kavuşmak için engelleri tek tek aşmıştı. Hep beraber kuracağımız eşit ve adil bir gelecekte, aydınlık günlerde tekrar kavuşmak için Değnek Adam gibi ben de yılmadan yürüyeceğim. Bizim hikâyemizin sonunda da iyiler kazanacak ve haksızlığa uğrayan tüm babalar çocuklarına kavuşacak.

Son görüşmemizde bana “Baba, dünyada en anlamadığım şey bu… Sen neden buradasın, evde değilsin?” diye sormuştun, hatırlıyor musun? Bugün bizim hikâyemizin zor günlerini yaşıyor olsak da iyi günlerle beraber biz de kavuşacağız kızım. Hikâyenin sonunda Değnek Adam nasıl eve döndüyse, bizim hikâyemiz de mutlu son ile bitecek. Sizlerin geleceğini aydınlatacak olanların, iyilerin sahneye çıkmasına, sevginin bu koca duvarları aşmasına az kaldı canım kızım.

Ayrılığın ağırlığıyla çok zor geçen bu günler, anlam veremediğin yokluğum senin minik kalbinde yaralar açmış olsa da emin ol senin ve bu ülkede yaşayan tüm çocukların geleceği için  bir umut ışığı yakacak. Bunu büyüdüğünde daha iyi anlayacağını biliyorum.

Senin resimlerini çok beğeniyorum. Şimdiye kadar gönderdiklerinden kendime minik bir sergi alanı yaptım bile. Yine bana cevap olarak resim çizer misin?

Seni çok seviyorum.

                                                                                                          Baban Tayfun

Murat Sabuncu kimdir? 

Murat Sabuncu İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi bölümünü bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde İşletmecilik Sertifikası programını tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Medya ve İletişim Sistemleri konusunda yüksek lisans yaptı.

Dergi, gazete, radyo, televizyon, internet haber sitelerinde muhabirlik, editörlük, yayın koordinatörlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı yaptı.

En uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştı. Tempo dergisinde genel yayın yönetmenliği, Fortune dergisinde kurucu yönetmenlik yaptı. Skytürk 360'da ekonomiden politikaya değişik programlar hazırladı, sundu. 

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni oldu, ikinci ayında tutuklanıp Silivri Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Hapsedildiği cezaevinde 1,5 yıl tutuklu kaldı. 

T24'te köşe yazarlığı, yapıyor. 2016 yılından beri pasaportu ve sürekli basın kartı verilmiyor. Yargıtay'ın iki kere verdiği beraat kararına rağmen 7,5 yıl hapis cezası talebi içeren dosyası, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda bekliyor.

Bölgeden tanıklıklarını ve izlenimlerini "Gazze: Mahsuscuktan Bir Aşk Hikâyesi" adıyla yayımlanan kitabında paylaştı. Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü ve Ayşenur Zarakolu Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülü sahibi. Sorbonne'da hukuk doktorası yapan avukat oğlu, Nuri isimli bir kedisi var.

Yazarın Diğer Yazıları

Adalar’da minibüs körüklü otobüse döner mi ya da laf cambazlığı sorunu örter mi?

Bu halk “Ben yaptım oldu”dan, sözünün-eyleminin polis zoruyla kesilmesinden, laf cambazlıklarından çok çekti, sıkıldı. Oturulmalı, konuşulmalı, ortak çözün bulunmalı. Bu arada uzun süredir Adalar Belediye Başkanı Ercan Akpolat’ın da sosyal medya hesaplarından bu konuda fikir, duruş göremiyorum. O memnun mu acaba durumdan?

Sosyal demokrat belediyecilik nasıl olmaz? Adalar minibüs örneği…

Şu anda Adalar’da zorla kabul ettirilmeye çalışılan minibüs uygulaması; sosyal demokrat belediyecilik-toplumcu belediyecilik anlayışından da bir tabiat-kültür mirasına sahip çıkılması noktasında da beklentilerin-olması gerekenin hayli uzağında