27 Aralık 2018

Roboskili ailelere borcumuz var

Yedi yıldır hâkim karşısına çıkarılanlar, sadece Roboskili aileller oldu!

28 Aralık'ı unutma...
Aralık ayının 28'ini...
28 Aralık 2011'i...
İsimleri de...

Salih Ürek, Bedran Encü, Adem Ant, Erkan Encü, Şivan Encü, Muhammed Encü,Bilal Encü, Aslan Encü, Mehmet Ali Tosun, Savaş Encü, Orhan Encü, Nadir Alma,Celal Encü, Fadil Encü, Mahsun Encü, Şervan Encü, Yüksel Ürek, Cemal Encü,Cihan Encü, Vedat Encü, Serhat Encü, Salih Encü, Özcan Uysal, Hüseyin Encü,Nevzat Encü, Hamza Encü, Selim Encü, Zeydan Encü, Seyithan Enç, Hüsnü Encü,Selahattin Encü, Osman Kaplan, Abdulselam Encü, Şerafettin Encü.

34 can...
19'u henüz 18 olmamış. 
Unutturmak isterler ama sen unutma. 
28 Aralık 2011, saat 21.39...
Savaş uçaklarından atılan bombalarla sonlanan hayatlar. 
"Ankara'nın karanlık dehlizlerinde kaybolmayacak" diye söz verilip tabii ki tutulmayan koca bir acı daha...
Roboskili aileler ilk günden beri tek şey istedi. "Sorumlular yargı önüne çıkarılsın ve gerekli ceza verilsin..."

Konuyla ilgili soruşturma başlatan Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı da Haziran 2013'te "görevsizlik kararı" vererek, dosyayı askeri savcılığa sevk etti.
İlk günden beri konuyu ısrarla takip eden aileler adına konuşan Veli Encü, telefon görüşmemizde bana aktardığına göre, dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan ile Şırnak Havaalanı'nda görüştü. "Askeri değil sivil mahkeme olsun daha doğru olur" diye fikrini söyledi. 
Veli Encü, Erdoğan'ın "Yanlış düşünüyorsun. O mahkemeler icabında bir generalin rütbesini bile söker. Sıkıntılı bir durum olursa takipçisi oluruz" şeklinde yanıt verdiğini ekliyor.
Sonuç: Askeri savcılık adı geçen askerler hakkında  "kanunun emrini icra kapsamında kendilerine verilen görev gereklerini yerine getirdikleri, görev gereklerini yerine getirirken kaçınılmaz hataya düştükleri, dolayısıyla eylemleri hakkında kamu davası açılmasını gerektiren bir sebep bulunmadığını" belirtti, kovuşturmaya gerek görmedi. 



2014'ün ilk aylarında bu yanıtı alan aileler aynı yılın Temmuz'unda Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuruda bulundu.
Mahkeme yaklaşık iki yıl sonra, Şubat 2016'da başvuruda bulunan 53 avukattan üçünün vekâletnamesinin dosyada yer almadığı gerekçesiyle başvuruyu usul incelemesinde reddetti. 
Bu konuda bir ayrıntı daha... Eksik evrakın belirtilen 15 günlük süreden iki gün gecikmeli olarak teslim edildiği notu düşülmüştü dosyaya. 
Böyle bir davada-acıda yapılan "şekilcilik" için ne söylenebilirdi? Mahkeme üyelerinden Osman Paksüt karara şerh düşerek söyledi: 
Başvurunun reddine ilişkin karara, sürenin geçirilmiş olmasının ve mazeretin kabulünün aşırı bir şekilcilikle incelenip incelenmediği noktasından tereddüt duyduğumdan katılmamaktayım.

Aileler son umut Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurdu. "Avukatların gecikmesi gerekçesi"ne bu mahkeme de sığındı"...

Roboskili aileler eksik evrak konusunun sorumlusu olarak gördükleri Şırnak Barosu Başkanı Nuşirevan Elçi hakkında Şırnak Barosu'na şikayette bulundu Baro hâlâ gündeme almadı. 


Ayrıca...
OHAL zamanında çıkarılan KHK ile Roboski İçin Adalet Yeryüzü İçin Barış Derneği kapatıldı, Kayapınar Belediyesi’nin diktiği Roboski Anıtı, atanan kayyumun emriyle gece yarısı yerinden söküldü. 
Bitmedi....
Aileler kimseyi adalet karşısına çıkaramadı, ama onlar sık sık hâkim karşısındaydı. Açılan davalardan biri "olayın yaşandığı yere karanfil bırakmak" mesela...

28 Aralık'ı unutma...
Aralık ayının 28'ini...
28 Aralık 2011'i...
O gün yaşananları...
Sonrasında olanları...
Acılar siyasetin konusu değildir. 
Acılar yürek konusudur. 
Adalet siyasetin konusu değildir. 
Adalet herkesten bağımsız bir vicdan konusudur. 
Yürekleri köreltmeyelim. 
Vicdanları karartmayalım. 
Roboskili ailelerin acılarının ve adalet arayışlarının yanında olalım

 

Yazarın Diğer Yazıları

Kürtler kimliklerinden vazgeçmeden ‘Türkiyeliliği’ destekliyor, Demirtaş simge sivil lider

Kürtler kimliklerinden vazgeçmiyor. Bu Kürt meselesinin her şeyden önce kimlik ve tanınma meselesi olduğuna işaret ediyor. Bir yandan kendini Kürt milliyetçisi olarak tanımlayan kesimlerde de bir yükseliş var. Kendini “Türkiyeli” olarak tanımlayan kesimlerdeki yükselişle birlikte değerlendirilmeli

Celal Başlangıç’a veda ederken Özel’e bir soru; hangi devlet?

Nedir devlet? Platon’un söylediği gibi ‘devlet denen mekanizma büyütülmüş insan’ mıdır? Devletin her koşul ve şartta kutsandığı mı yoksa bireyle ilişkisinin yeniden tarif edildiği, yüzleşmelerin yapıldığı bir süreç mi önemsenmeli?

Erdoğan yeni bir ‘Türklük Sözleşmeşi’ ile iktidarı için CHP’yi de kapsayan bir dayanak mı inşa etmek istiyor?

Benim esas düşündüğüm Erdoğan’ın seçime kadar geçecek süreçte iktidarını mümkün olduğu kadar az hasarla sürdürme çalışmaları içinde CHP’ye bir rol hayal edip etmediği. Şu an gözüken MHP’nin AKP içinden gelen tüm eleştirilere karşı Erdoğan için vazgeçilmez bir noktada olduğu