17 Eylül 2012

Plastik garantili gazetecilik davası davetidir

\'3 Şubat’ta virüslü mailler gönderilmeye başlanıyor, ama başarıya ulaşmıyor. 4 Şubat’ta mailleri izlemeye alıyorlar. 5 Şubat’ta saldırıyı yapıyorlar\'

 

Çiçeğe söz veremem.
 
Ama iskemle ve masa garanti.
 
Son dönemde tercih edilenlerden ‘ağırlığa’, ‘duruma’ göre şekil alabilen.
 
En plastiğinden.
 
Adalet’te..
 
Yok adı ve görüntüsü büyük izleyici bölümü küçücük yer değil.
 
Hemen arkasındaki, dışarıdaki  mütevazi kafeterya.
 
Fotoğraf çekmeye de uygun ortam hem.
 
Etraf ‘olağan şüpheli’ dolu.
 
Meslektaşlarının davasını izleyen  bir grup gazeteci.
 
Belki de bu ülkede yıllardır sıradanlaşan yeni bir ‘yol kazasına’ tanıklık etmeye gelmişler.
 
Üzgünüm her şey plastik değil bu fotoğrafta.
 
Acılar mesela.
 
Dokunabiliyorsunuz eşlerin, annelerin, babaların duygularına..
 
Aslında belki de siz bunu seversiniz..
 
Sit com a giden gelemeyen yolda budur beklediğiniz..
 
 Ama daha çarpıcı gerçekler var orada.
 
Daha neler var neler denilerek, terör örgütü üyeliği iddiasıyla, çoğu birbiriyle ilk kez cezaevinde tanışan, aylarca tutuklu kalan insanların savunmaları mesela...
 
Ben burada birinden bahsedeceğim..
 
20 ay tutuklu kalıp Cuma günü tahliye olan Barış Pehlivan’ın savunmasından..
 
Virüsle geldiği iddia edilen üç dosya var hani...
 
Barış 7 ay sonra gelen TÜBİTAK raporundan başlıklarla nasıl şaşırttı herkesi..
 
Üç farklı bilgisayara, 5’er dakika arayla, ikisi aynı biri farklı adresten gönderilen virüsleri anlattı hepimize.
 
Tarihlerini de söyledi bize: 5 şubat 2011.
 
Bir şey daha gösterdi herkese..
 
Bu bilgisayarlardaki maillerle ilgili mahkemenin takip kararının ne zaman alındığını: 4 Şubat 2011.
 
Bakın Allah’ın işine...
 
Barış’ın TÜBİTAK raporundan sayfa numaralarıyla anlattığı virüs olayına göre;
 
 3 Şubat’ta virüslü mailler gönderilmeye başlanıyor, ama başarıya ulaşmıyor. 4 Şubat’ta mailleri izlemeye alıyorlar. 5 Şubat’ta saldırıyı yapıyorlar.
 
Hani kimilerinin virüs yokmuş diye duyurduğu rapor var ya işte buradan bu bilgi.
 
Bu arada TÜBİTAK  7 ayda hazırladığı raporun içeriğinde sonuç bölümünü, bu bilgilere rağmen öyle muallak bıraktı ki mahkeme başkanı bile isyan etti.
 
TÜBİTAK’tan yeni anlaşılır bir metin istedi.
 
Ama bunun 20 gün içinde gelmesini talep etti.
 
Umarım gelir..
 
Ama sormazsam aklımda kalır:
 
TÜBİTAK 20 günde hazırlayabilecekse niye ilki için 7 ay oyalandı?
 
20 aylık dava sürecinde virüslerle ilgili rapor niye geç istendi?
 
TÜBİTAK raporundaki belirsizlik, şüphe tanığın lehine..
 
Ama mahkeme basşkanının söylediğine göre ‘hüküm anında’..
 
Bir davanın yıllar sürdüğü bu topraklarda...
 
Tutuklamanın sıradanlaştığı bu yıllarda..
 
Bu arada yeni duruşma kasımın ortasında.
 
Size, bana kolay, tutuklu bekleyene geçmek bilmez bir 60 gün daha..
 
Yıllar sonra belki de yaşlandığınız da, çocukken severek oynadığınız oyunlardan birinin başında, mesela ‘amiral battı’,’ o günlerde gazetecilik yargılanmış’ deme ihtimaliniz aklınızda...
 
Keşke kalkıp gelseniz davaya...
 
NOT: Bu yazı sadece tanıdığım, selam verdiğim, aynı ortamda bulunduğum gazeteciler ve tek bir dava için değil, uzun tutukluluklar, sorgularda ağırlığını gazetecilik faaliyetlerinin oluşturduğu, benzer süreçlerden geçen,  başta Kürt gazeteciler, iddianamelerini bile okumadan sırtımızı döndüğümüz tüm gazeteciler için yazıldı.

Yazarın Diğer Yazıları

Sığınmacılardan Kürt sorununa ve ekonomiye ‘yeni Suriye’ Erdoğan’a ne kazandırır?

Halkına eziyet eden bir diktatör Esad gitti. Yerine geçmişinde El Kaide ve El Nusra olan bir ismin liderlik ettiği örgütün ‘daha ılımlı görüntü veren’ bir ismi geldi. Bunun Türkiye açısından çok uzak olmayan bir vadede barındırdığı risklerle karşı karşıya kalınabilir. Ancak içeride ve kısmen dışarıda şu anda ve bir süre ‘söz-gündem üstünlüğü’ Erdoğan’a geçmiş gözüküyor

Kapitalizmin yıkıcılığı, otoriterizmin baskıcılığı altında “çekmediğim her acı için acı çekiyorum”

Nahif, gerçekten uzak bulunabilir ama ‘çekmediğim her acı için acı çekiyorum’ içselleştirilebilirse farklı bir dünyayı, memleketi konuşabiliriz

Bir mesafe alınmamış olsa, İmralı’ya gitme konusu gündeme gelir miydi?

Türkiye ocak ayı sonundan itibaren görevi devir alacak Trump’ın yaratacağı belirsizlik, bölgede büyüyebilecek bir çatışma-savaş öncesi pozisyon alma çabasında gözüküyor. Elbette iktidarın bir yandan barış-birlikte yaşam için arayışları öte yanda kayyımdan tutuklamalara yaşanan sertlik görüntüleri “yeni bir mühendislik-algı çabası mı” şüphesini haklı olarak düşündürüyor

"
"