20 Mart 2020

Mesela Demirtaş da infaz düzenlemesinden yararlanacak mı; yoksa kapandığımız evlerimizde ailesinin her hafta Diyarbakır-Edirne yolculuğunu mu seyredeceğiz?

"Cezaevlerinde sadece siyasal suç nedeniyle tutukluları bırakırsanız, bu sıkıntı yaratır..."

BBC Türkçe'den Ayşe Sayın'ın haberinden öğreniyoruz ki uzun zamandır konuşulan, bir dönem rafa kaldırılan İnfaz Yasası'nda değişiklik ya da bilinen-beklenen ismiyle af, Koronavirüs nedeniyle yeniden gündemde. Şöyle diyor haberde:

"Kulislere yansıyan bilgilere göre Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatıyla yeniden üzerinde çalışılmaya başlanan infaz düzenlemesinin kapsamının genişletilmesi, yaşlı ve hasta hükümlüler için evde infaz, bazı suçlarda tutuksuz yargılama seçenekleri tartışılıyor. Adalet ve Kalkınma Partisi, Koronavirüs tehdidini de dikkate alarak, kapasitesinin yüzde 22 üstünde doluluk oranına sahip olan cezaevlerini rahatlatmak için infaz düzenlemesini yeniden gündeme aldı. Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan'ın talimatı üzerine AKP yöneticileri ve Adalet Bakanlığı, bir süredir beklemeye alınan infaz indirimi düzenlemesi için yeniden çalışma başlattı. AKP'de cezaevlerindeki doluluğun azaltılması için infaz indirimine girecek suç kapsamının genişletilmesi, bazı suçlarda tutuksuz yargılama ve evde infaz seçenekleri tartışılıyor."

Haberin en önemli noktalarından biri, kimleri kapsayacağı noktası tabii. Şöyle deniyor:

"Adalet Bakanı Gül ve partinin grup yöneticileri dün de TBMM'de yeni infaz düzenlemesi üzerinde çalışmalarını sürdürdü. Ancak hangi suçların kapsama gireceği, hangilerinin istisna tutulacağının netleşmediği, çalışmaların sürdürüleceği ifade edildi. AKP'de, tahliyeleri sağlamak için bazı suçlarda tutuksuz yargılama yoluna gidilmesi, hasta ve yaşlı hükümlülerin evde cezalarının infaz edilmesi seçenekleri de tartışılıyor." 

Bu seçenekler arasında siyaseten tutuklanmış olanların durumunun ne olacağı da ayrıca önemli. Örneğin eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş. 4 Kasım 2016'dan beri, yani 3 yıl 4 aydır cezaevinde olan Demirtaş için dosyasının AİHM Büyük Daire'de görüşülmesine günler kala Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi oybirliğiyle tahliye kararı vermişti. Avukatların, tutukluluk süresinin kesinleşen cezadan mahsup edilmesi ve tahliye talebinin ardından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tahliye olduğu dava kapsamındaki 'aynı dosya içinden başka bir suç iddiasında bulunarak' Demirtaş'ı yeniden tutuklamıştı. Demirtaş simgesel olarak önemli. Ama cezaevlerinde olan Kürt siyasi hareketinden; Gültan Kışanak'tan Selçuk Mızraklı'ya pek çok isim de benzer durumlarda. Osman Kavala'dan Selçuk Kozağaçlı'ya diğer isimler de. Barış TerkoğluBarış PehlivanMurat AğırelAydın KeserFerhat Çelik gibi meslektaşlar da… Aslında isim sayarak haksızlık etmek, cezaevlerindekileri mahallelere-siyasi görüşlere göre bölmek istemiyorum. Böylesi bir salgının karşısında yaşlılar, çocuklu anneler, devamlı hastalığı olanların da aralarında bulunduğu isimler için bir plan yapılmalı.'Ayrım yapılırsa sıkıntı yaratır'

Ankara'da çalışan, iktidar kaynaklarından bilgi alabilen bir kaynak şu görüşü söyledi: "Belki de cezaevlerindeki kişilerin hangi maddelerden orada oldukları değil ne kadardır cezaevinde tutuldukları gibi bir yöntemi de İnfaz Yasası'nın içine katabilirler."

Konuştuğum avukatlardan bazıları ise 'Türk Ceza Kanunu maddelerini saymak suretiyle ceza indirimine gidilebileceğini' söylediler. Ve eklediler: "İki noktayı unutmamak gerekir. Eğer haksız ve yaygın olarak uygulanan tutuklamalara çözüm bulmak istiyorlarsa veya konu tutuklama ise haksızlığı gidermenin bin türlü yolu var, niye virüsün çıkması beklendi? Bir diğer nokta; suçları sayarak İnfaz Kanunu'nu değiştirseler bile Anayasa Mahkemesi durumu herkes için eşit hale getirebilir. Cezaevlerinde sadece siyasal suç nedeniyle tutukluları bırakırsanız, bu sıkıntı yaratır. Hastalar var, kadınlar, çocuklarıyla kalanlar var. Uzun süredir açlık grevi yapanlar da var bünyeleri zaten zayıf… Cezaevleri yıllardır Türkiye'nin kanayan yarası. Yaraya tuz mu basacaksınız, yoksa yarayı tedavi mi edeceksiniz? Unutulmaması gerekir, af başka bir müessesedir. İnfaz rejiminde suçlara göre veya hapiste kalma süresine göre ceza sürelerini değiştirerek cezaevlerini boşaltmaya çalışmak başka bir siyasal tercihtir ve özgürlükleri elinden alınmış insanlar arasında haksızlık yaratır. Sadece tutuklu veya hükümlü olanlar gibi bir ayrım baştan hatadır."

Anayasa konusunda yaptığı çalışmalarla tanınan bir diğer kaynak "Anayasa Mahkemesi sadece belli kesimi dışarı çıkaracak affı eşitlik ilkesi gereği bozar" düşüncesine katılmadığını söyledi. 2002 yılındaki aftan sonra ortaya çıkan durumdan hem siyasi ortam hem mahkemenin yapısı açısından uzak olunduğunu belirtti ve temel olarak karşı olduğu noktayı şöyle anlattı: "Devlet af yetkisini, esas kendine karşı suç işlediğini düşündüklerine karşı kullanabilir. Gerisi esas haksızlık olur…"

Yargıtay Başkanı'nın bile 'hukuk sistemine güveni tartıştığı' ortamda… Muhalif görüşlerin kolaylıkla tutuklanarak cezaevlerine konulduğu, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına bile 'uyulmadığı ya da arkasından dolaşıldığı' davalarda, adı "İnfaz Yasası değişikliği" olarak konulsa da böyle bir düzenlemenin siyasileri kapsamaması adaletsizlik yaratır.

Şöyle bir düşünün, empati yapın: Virüs yüzünden evlerinizdesiniz. Dışarı adımınızı atmıyorsunuz. Demirtaş'ın eşi, evlatları, anne-babası her hafta Diyarbakır'dan İstanbul'a yolculuk için uçağa biniyor. İstanbul'dan Edirne'ye kara yolundan gidiyor. Görüşme yapıp yine aynı yollar ve araçlarla eve dönüyor. Bu durumda binlerce insan var. Ailelere de (onlar asla şikâyet etmese de) yıllardır ceza veriliyor. Şimdi durum daha da vahim. Virüs yüzünden aileler daha da çok tedirgin. Hatırlayın Demirtaş bir kalp rahatsızlığı geçirmişti.

İnfaz Yasası'ndaki değişiklik hayati önemde. Bu konuyu tartışmaya açanları 'hain' diye damgalamadan önce bir düşünün. Ya da hazır evlerdeyiz Zygmunt Baumann'ın 'Post modern etik'ini okuyun. En azından giriş kısmını…

Not: Yazıyı bitirdiğimde Adalet Bakanı Abdülhamit Gül'ün İnfaz Yasası'yla ilgili 'tüm tarafları dinleyerek teknik çalışmalar yapıldı. Çok önemli değişiklikler söz konusu, konu Meclis'in takdirindedir' açıklamasını okudum. Umarım hakkaniyetli bir karar çıkar.  

Yazarın Diğer Yazıları

Sığınmacılardan Kürt sorununa ve ekonomiye ‘yeni Suriye’ Erdoğan’a ne kazandırır?

Halkına eziyet eden bir diktatör Esad gitti. Yerine geçmişinde El Kaide ve El Nusra olan bir ismin liderlik ettiği örgütün ‘daha ılımlı görüntü veren’ bir ismi geldi. Bunun Türkiye açısından çok uzak olmayan bir vadede barındırdığı risklerle karşı karşıya kalınabilir. Ancak içeride ve kısmen dışarıda şu anda ve bir süre ‘söz-gündem üstünlüğü’ Erdoğan’a geçmiş gözüküyor

Kapitalizmin yıkıcılığı, otoriterizmin baskıcılığı altında “çekmediğim her acı için acı çekiyorum”

Nahif, gerçekten uzak bulunabilir ama ‘çekmediğim her acı için acı çekiyorum’ içselleştirilebilirse farklı bir dünyayı, memleketi konuşabiliriz

Bir mesafe alınmamış olsa, İmralı’ya gitme konusu gündeme gelir miydi?

Türkiye ocak ayı sonundan itibaren görevi devir alacak Trump’ın yaratacağı belirsizlik, bölgede büyüyebilecek bir çatışma-savaş öncesi pozisyon alma çabasında gözüküyor. Elbette iktidarın bir yandan barış-birlikte yaşam için arayışları öte yanda kayyımdan tutuklamalara yaşanan sertlik görüntüleri “yeni bir mühendislik-algı çabası mı” şüphesini haklı olarak düşündürüyor

"
"