07 Haziran 2019

İmamoğlu Erdoğan’ın kariyer çizgisinde ilerliyor, aradaki farkı açıyor

Eğer fark gerçekten şu anki ölçümler gibi çıkarsa Bahçeli’nin erken seçim çağrısı yapacağından emin olabiliriz

Herkes biliyor ve görüyor ki 23 Haziran seçimlerinde İstanbul’a sadece belediye başkanı seçilmeyecek. Bizzat iktidar tarafından bu seçimler adeta bir ‘referandum’a çevrildi. Bir yanda Ekrem İmamoğlu öte yanda Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan. İktidarın tüm bakanları, vekilleri, danışmanları alanda çalışıyorlar. Ayrıca lideri Devlet Bahçeli henüz değilse de vekilleri ve yöneticileriyle ‘mitili’ İstanbul’a atan iktidar ortağı MHP. Onlar da ‘hemşehri hareketi’ adıyla kapı kapı dolaşıyor. Siz bakmayın eski başbakan-meclis başkanı Binali Yıldırım’ın rakip diye göründüğüne… Gerçek anlamda yarışan Erdoğan… Tartıya çıkacak olan AKP-MHP ortaklığı.

Erdoğan’ın siyaset tecrübesi O’na şunu söylüyor: İstanbul’u bir daha kaybedersem 2023’e kadar iktidarda kalamam. İmamoğlu’nun aynen benim gibi belediye başkanlığından başlayıp ülkeyi yöneten adam olmasının önünde duramam.

Eminim bu görüşü İmamoğlu’nun Trabzon, Giresun, Ordu ziyaretinden sonra iyice pekişmiştir. Orada kalabalıklar İmamoğlu’nu bir belediye başkan adayı olarak değil bir siyasi lider gibi karşıladı ve uğurladı. Siyasete giriş şekilleri de benziyor her iki ismin. İkisi de İstanbul adaylıklarıyla parladılar siyasette. İkisinin de söylemleri ve mesajları bu adaylıkları sırasında İstanbul dışına taştı, ülkenin her yanında konuşulur oldu. İkisi de haksızlığa uğradı. Erdoğan bir şiir yüzünden cezaevine girdi. İmamoğlu YSK’nın kimseyi tatmin etmeyen iptal kararıyla kazandığı seçimi kaybetti. Erdoğan kendisine ‘muhtar bile olamaz’ manşetlerini atan medyaya karşı zafer kazandı. Şimdi tamamı Erdoğan’ı destekleyen medyanın İmamoğlu’na karşı çoğu ‘yalan-çarpıtma’ haberlerini izliyor-okuyoruz.

Bu arada iktidar verdiği mesajlarla da karışık bir durum sergiliyor. İmamoğlu’na ‘Pontus’ göndermesi yapılması iki anlamda da ters tepti. Birincisi Erdoğan’ın en büyük destekçisi Karadenizli hemşehrileri bu tanımla İmamoğlu’na yapılmak istenenleri hoş karşılamadı. İkincisi Pontus diyerek etnik köken üzerinden siyaset yapmanın da ‘ahlaki olmadığı’ açık. İstanbul seçimlerinde Karadenizli seçmen de kayıplar arasına yazılabilir Kürt seçmenden sonra.

Bu arada Kürt seçmeni kazanmak için iktidar yoğun bir çaba içinde. Son olarak Binali Yıldırım’ın Diyarbakır ziyareti ve orada söyledikleri. Şöyle konuştu Yıldırım:

"İstiklal mücadelesini başlatırken daha savaş yıllarında bile Ankara’da Büyük Millet Meclisi’ni toplayan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün davet ettiği millet temsilcilerinin arasında Kürdistan mebusu da vardı, Lazistan mebusu da vardı, Anadolu’nun her tarafından temsilci vardı”…

Aslında Erdoğan Meclis kürsüsünden ‘barış sürecinde’ buna benzer cümleler kurmuştu. Ancak son dönemde özellikle MHP’ye oy olarak ihtiyaç duymaya başlayıp koalisyon yaptığından beri bu çizginin çok gerisine düşmüştü. Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, 31 Mart seçimleri öncesinde de HDP Eş Başkanı Sezai Temelli’nin bir açıklamasına karşılık "Kürdistan Kuzey Irak'ta, çok seviyorlarsa oraya gitsinler. Benim ülkemde 'Kürdistan' diye bir bölge yok’ ifadelerini kullanmıştı.

Kısa bir süre Belediye Başkanı Fatih Maçoğlu Belediye Meclisi toplantısında, belediye hizmet binasındaki tabelanın değiştirilerek Dersim yapılması kararını aldıklarını açıklamıştı.Buna en büyük tepki iktidar ortağı MHP’nin lideri Bahçeli’den gelmişti:

Türkiye'de resmi olarak Dersim ismiyle anılan bir vilayet yoktur, olamayacaktır. Komünist ve bölücü komploya göz yummak, alttan almak, sessiz kalmak feci akıbetlere davetiye çıkaracak, beka düzeyinde tehlikelere kapı aralayacaktır. Hiç kimse aldığı oy ve desteğe güvenmemelidir. Hiç kimse Türk milletinin hassasiyetleriyle oynamaya kalkışmamalıdır. Yanlış hesap mutlaka dönecek, namlu ters tepecek, muhatapları elbette mahcup ve millet nezdinde mahkum olacaklardır. "

Bu açıklamadan bir kaç gün sonra TRT ekranlarından Binali Yıldırım bu konudaki bir soruya şöyle yanıt verdi:

"Bu ülkede bir Dersim hadisesi var. Dersim hadisesinden dolayı devlet adına özür dileyen bir iktidar var. Buna rağmen Dersim adını ağzına alamayan ve yaptıkları bu fahiş yanlışı bile ikrar edemeyen, kabullenemeyen bir CHP var. Burada yaşanan tezat, Kürtleri temsil ettiğini söyleyen partinin CHP ile ittifak halinde olması"… 

Bir yanda Dersim’in adının anılmasına ‘beka sorunu’ gözüyle bakan MHP. Öte yanda ‘Dersim hadisesinden dolayı devlet adına özür diledik’ diyen AKP…

Yazıyı bitirmeden önce seçim sonuçları konusunda yaptığı araştırmaları ve analizleri kamuoyunun saygısını kazanmış bir ismi aradım. İktidardaki söylemlerin tutarsızlığını ve İmamoğlu’nun son Karadeniz ziyaretini konuştuk. "İktidarın yaptığı söylem hataları ve biriken sorunlar yüzünden İstanbul’da İmamoğlu lehine oy makasının açıldığını" söyledi. Yani ucu ucuna kazanılacak bir seçim olmaktan çıkıyor İstanbul seçimleri. Aradaki farkı da söyledi ama ben burada yazmayayım. Sadece şunu söyleyeyim. Eğer fark gerçekten şu anki ölçümler gibi çıkarsa Bahçeli’nin daha o gece bir erken seçim çağrısı yapacağından emin olabiliriz.

Yazarın Diğer Yazıları

Sığınmacılardan Kürt sorununa ve ekonomiye ‘yeni Suriye’ Erdoğan’a ne kazandırır?

Halkına eziyet eden bir diktatör Esad gitti. Yerine geçmişinde El Kaide ve El Nusra olan bir ismin liderlik ettiği örgütün ‘daha ılımlı görüntü veren’ bir ismi geldi. Bunun Türkiye açısından çok uzak olmayan bir vadede barındırdığı risklerle karşı karşıya kalınabilir. Ancak içeride ve kısmen dışarıda şu anda ve bir süre ‘söz-gündem üstünlüğü’ Erdoğan’a geçmiş gözüküyor

Kapitalizmin yıkıcılığı, otoriterizmin baskıcılığı altında “çekmediğim her acı için acı çekiyorum”

Nahif, gerçekten uzak bulunabilir ama ‘çekmediğim her acı için acı çekiyorum’ içselleştirilebilirse farklı bir dünyayı, memleketi konuşabiliriz

Bir mesafe alınmamış olsa, İmralı’ya gitme konusu gündeme gelir miydi?

Türkiye ocak ayı sonundan itibaren görevi devir alacak Trump’ın yaratacağı belirsizlik, bölgede büyüyebilecek bir çatışma-savaş öncesi pozisyon alma çabasında gözüküyor. Elbette iktidarın bir yandan barış-birlikte yaşam için arayışları öte yanda kayyımdan tutuklamalara yaşanan sertlik görüntüleri “yeni bir mühendislik-algı çabası mı” şüphesini haklı olarak düşündürüyor

"
"