Hürriyet Gazetesi’nden meslektaşlarımız etik olmayan bir şekilde işten çıkartıldı.
Evlerine tebligat yollandı, email’leri kapatıldı.
İşe gelip turnikeden geçemeyince atıldığını anlamaktan, insan kaynakları personelinin yanına verilen güvenlikçilerle masasını bile toplamasına izin verilmeyen medyada işten çıkarma geçmişine ‘eve tebligat’ rezaleti eklendi.
Çıkartılanlardan bir kısmını şahsen tanıyorum, arkadaşım- dostum…
Hürriyet’te kalan, gazetecilik yapmaya çalışan bir avuç insandan önemli bir kısmı idi.
Meslek icabı, o da propaganda bültenine dönse de her gün bu gazeteyi okuyordum.
Ama özellikle Cumartesi-Pazar günleri, gazete içinde ‘kurtarılmış bölge gibi duran’ nefes aldıran ekler için bayiye zevkle gidiyordum.
Çınar Oskay hafta sonlarını iyi yaşam haberleriyle keyifli kılıyordu.
Pazartesi günleri İpek Özbey’in söyleşileri de basındaki son iyi söyleşi örneklerinden idi.
Sebati Karakurt’un fotoğrafları, İpek Yezdani’nin haberleri, Serkan Ocak’ın ve Banu Tuna'nın imzalarıyla seyahat eki…
İsimlere baktığımda hedefi aşağı yukarı anladım…
Hürriyet’in patronu nokta atışıyla aslında ‘özgün-özgür’ bir ekibi tasfiye etmeye niyetlenmişti.
Arkadaşlarıma yapılan haksızlığı kınayıp sizlere bir soru sormak istiyorum.
Hürriyet Gazetesi’nde her şey normaldi de bu işten çıkartma şekli şaşırttı öyle mi?
Çok uzun süredir su alan bir zamanların amiral gemisi, son yılların iktidar yedeğindeki filikası, Demirörenlerin satın almasıyla çoktan karaya oturmamış mıydı?
Ya da zaten Milliyet’ten sonra Hürriyet için de ‘satın al-yok et’ stratejisi benimsenmemiş miydi?
Nasıl olsa kamu bankalarından alınan ‘kredi’ ile satın alınmışlardı.
Bir yol bulunur bir şekilde ödenirdi…
Uzun süredir…
Gazetedeki sansür ve gazetecilerin neredeyse tamamındaki otosansür…
Talimatla yapılan manşetler…
Ya yok sayılan haberler…
Sen bunu yaz, bunu yazma diye uyarılan, ne yazık ki kimileri kabul eden ‘kıdemli’ yazarlar…
Muhalefeti görmezden gelen, mümkünse hedefe koyan anlayış…
Tüm bunlar yaşanırken-yaşanmışken sadece ‘gazetecileri işten çıkarma-işten çıkarılma şekline’ şaşırmak niye…
İsyan etmeliyiz bu çıkarmalara da çıkarma şekline de elbet…
Ancak…
Bugüne kadar orada çalışan ya da çalışmak zorunda kalan meslektaşlarımdan; ‘mecra kaybetmemek-haberciliğe-yorumculuğa devam etmek’ niyetindekileri bir yana koyarak soruyorum...
Bu uzun süredir devam eden inceden inceye işlenen operasyonun son perdelerinden biri…
Ama göreceksiniz…
İşten çıkartılan arkadaşlarımız mesleklerini bir şekilde sürdürecekler…
İnternet medyasında, sosyal medyada, Youtube’da…
Bugünlerin utancı…
Gazeteleri, gazeteciliği bu hale düşürenlerle…
Mış gibi yapanlara, görmezden gelenlere, ben işimi sürdüreyim de diyenlere kalacak…
Ne diyeyim…
Hayırlı işler…