13 Nisan 2022

Demokrat Parti'nin davetine altılı masadaki tüm liderler gidecek mi?  

Uysal'ın tweet'inde cumhurbaşkanı adayı olmayacak olsalar bile altılı masada yer alan iki isim doğrudan hedef alınıyordu

Altılı masanın temelini oluşturan 'güçlendirilmiş parlamenter sistem' çalışmasının bitirilip kamuoyuna açıklanmasının ve bununla ilgili fotoğrafın verilmesinin üzerinden 1.5 ay geçti. Bu sürede başta Rusya'nın Ukrayna'yı işgali, iktidarın seçim kanunu olmak üzere içeride ve dışarıda pek çok önemli gelişme oldu. Bu süreçte CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun 12 Şubat'taki ilk davetinden sonra, altılı masanın alfabetik sıraya göre ikinci daveti DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan'ın ev sahipliğinde yapıldı. Başta seçim kanunu ve sandıkların korunması olmak üzere, altı lider o gece yayımladıkları deklarasyonla hem geleceğe dair çalışma iradelerini hem de birlikteliklerinin süreceğine dair işaret verdiler. Bu arada altılı masanın en önemli isimlerinden birinin en yakını benim de aralarında bulunduğum bir grup gazeteciye "Liderler birbirini tanıdıkça güvenleri artıyor" diye bilgi verdi.

Geçen hafta Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ'ın "Mansur Yavaş'ı kendilerinin cumhurbaşkanı adayı olarak" lanse etmesinde sonra Millet İttifakı'nın adayının kim olacağı yeniden tartışılmaya başlandı. Yavaş'tan Ekrem İmamoğlu'na ve Kemal Kılıçdaroğlu'na her birinin Erdoğan'ı geçme potansiyelinin anket şirketlerince ortaya konduğu isimler konuşuldu. Çok adayın aynı zamanda 'demokrasinin bir göstergesi olduğu' aday çokluğunun tek adam ezberinden daha iyi olduğunu göz ardı edenler ya da MHP lideri gibi 'adayı hızla görmek isteyenler' tartışmayı büyüttü. Bu arada yine bir bilgiye dayanarak söyleyeyim liderler seçime üç ay kala aynı zamanda potansiyel bakan adaylarıyla birlikte isim açıklamayı düşünüyor.

Bu arada altılı masanın hiçbir partisinde gündeme gelmemiş 'muhafazakâr' isimler ortaya atıldı. "Erdoğan'ı ancak muhafazakâr bir isim yenebilir" ezberi devreye girdi.

Ancak haftanın en çarpıcı çıkışı altılı masanın üyelerinden Demokrat Parti'nin Genel Başkanı Gültekin Uysal'dan geldi. Uysal bir tweet atarak şunları söyledi:    

"Türk Milleti'nin Cumhurbaşkanı adayı ile ilgili 3 ölçüsü var:

1- 20 yıllık AKP döneminde sorumluluğa ortak olmamış olmak,

2- Seçilebililirlik,  

3- Seçim sonrası 20 yılda AKP tarafından devr-i sabık muamelesine maruz kalan TC Devleti'ni yeni bir ruhla yeniden tesis etme yetkisi."

Uysal'ın bu tweet'inde cumhurbaşkanı adayı olmayacak olsalar bile altılı masada yer alan iki isim doğrudan hedef alınıyordu. Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu. Uysal ertesi gün Fox TV'de bu tweet'in hedefinin bu iki isim-parti olmadığını söylese de tartışma çoktan başlamıştı. Bu tweet ve yaşananlarla ilgili görüş almak istediğim altılı masanın liderlerinin kurmaylarından biri ile aramızda şöyle bir diyalog geçti:

- Gültekin Bey'in tweet'i ile ilgili bir rahatsızlık oldu mu?

- Nasıl olmasın Murat Bey?

- Telefonla bir görüşme yapıldı mı?

- Hayır.

- Bu tweet ile ilgili rahatsızlık 24 Nisan'daki Demokrat Parti'nin ev sahipliğindeki yemekte gündeme gelecek mi?

- Bakalım her lider yemeğe gidecek mi?

Altılı masanın 24 Nisan'a kadar özellikle kurucu iki lider Kemal Kılıçdaroğlu ve Meral Akşener tarafından bir arabuluculuğa ihtiyacı var gözüküyor.

Bu arada tweet'teki ikinci madde yani 'seçilebilirlik' ile Kılıçdaroğlu ima ediliyor da olabilir. Ama Kemal Kılıçdaroğlu memleketin bu zor durumunda bunu göz ardı edebilecek bir isim.

Yazarın Diğer Yazıları

Sığınmacılardan Kürt sorununa ve ekonomiye ‘yeni Suriye’ Erdoğan’a ne kazandırır?

Halkına eziyet eden bir diktatör Esad gitti. Yerine geçmişinde El Kaide ve El Nusra olan bir ismin liderlik ettiği örgütün ‘daha ılımlı görüntü veren’ bir ismi geldi. Bunun Türkiye açısından çok uzak olmayan bir vadede barındırdığı risklerle karşı karşıya kalınabilir. Ancak içeride ve kısmen dışarıda şu anda ve bir süre ‘söz-gündem üstünlüğü’ Erdoğan’a geçmiş gözüküyor

Kapitalizmin yıkıcılığı, otoriterizmin baskıcılığı altında “çekmediğim her acı için acı çekiyorum”

Nahif, gerçekten uzak bulunabilir ama ‘çekmediğim her acı için acı çekiyorum’ içselleştirilebilirse farklı bir dünyayı, memleketi konuşabiliriz

Bir mesafe alınmamış olsa, İmralı’ya gitme konusu gündeme gelir miydi?

Türkiye ocak ayı sonundan itibaren görevi devir alacak Trump’ın yaratacağı belirsizlik, bölgede büyüyebilecek bir çatışma-savaş öncesi pozisyon alma çabasında gözüküyor. Elbette iktidarın bir yandan barış-birlikte yaşam için arayışları öte yanda kayyımdan tutuklamalara yaşanan sertlik görüntüleri “yeni bir mühendislik-algı çabası mı” şüphesini haklı olarak düşündürüyor

"
"