29 Mayıs 2024

Biri Genel Başkanvekili, diğeri Bakan iki isim "hukuk"a vurgu yaptı; peki bu mümkün mü, seçim ne zaman olabilir? 

Tayyip Erdoğan'ın yeniden toparlanma sürecine gireceği yeni bir dönem mümkün mü?

AKP Genel Başkan Vekili Efkan Ala - Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek

Birini yerinde takip ettiğim iki kritik açıklama vardı dün. Biri Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in İstanbul'da Maliye Hesap Uzmanları Vakfı'nda yaptığı konuşmaydı. Orada Bakan'ın enflasyonun olası "kabul edilebilir seviyeye" ineceği süre tahminine bağlı olarak düşündüğüm "seçim en erken ne zaman olur" sorusunun yanıtını aldım. Aşağıda Şimşek'in konuşmasından bir bölümü kelime kelime aktararak tartışacağım. Diğeri AKP Genel Başkan Vekili Efkan Ala'nın bir grup gazeteciye söyledikleri. Oradan önemli gördüğüm bölüm şöyle:

"Cumhurbaşkanımız geçmişte, 'Kopenhag kriterlerini gerekirse Ankara kriterleri yapar, yine yolumuza devam ederiz' demişti. AK Parti, Ankara kriterlerini baz alarak ikinci bir reform dalgasına hazırlanıyor. Önümüzdeki yılları altın yıllar olarak görüyoruz. Altın yıllar, üst gelir grubuna sıçramak, yapısal dönüşümü sağlayacak reformları hayata geçirmek için bir fırsat penceresi. Bu yılları dolu dolu geçirip mesafe katedeceğiz. Ekonomide öngörülebilirliği, adalete güveni artıracak reformları gündemimize aldık. Önümüzdeki bir yıl içinde hızlı bir reform süreci göreceksiniz. Ekonomide, orta gelir tuzağına düşmemek için bir sıçrama yapacağız."

Uzun süredir Avrupa Birliği ile ilgili konudan uzak kalındığı için kısaca siyasi, ekonomik, mevzuat olarak üç noktada toplanan 'Kopenhag ve Maastricht kriterleri'nin ana hatlarını hatırlatayım. Aday ülkeler; demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını, azınlıklara saygı gösterilmesini, işleyen bir piyasa ekonomisinin varlığını kabul eder. Türkiye'de ne yoksa - eksikse o yani. Daha önce Tayyip Erdoğan değişik zamanlarda bu konularda adım atacağını söyleyip vazgeçtiği için doğal olarak derin - haklı bir şüphe herkeste.

Biri Ankara'da parti Genel Başkanvekili aracılığıyla diğeri İstanbul'da en kritik Bakan aracılığıyla verilen mesajlarda ortak nokta "adalet - hukuk" ile ilgili vurgulardı. Ala "Adalete güveni artıracak reformları gündeme aldık" derken Şimşek yapısal reformlardan bahsederken "Hukuk devleti denilen hususlara" dikkat çekiyordu. Bakan'ın yapısal reform gündemini "daha iyi yönetişim, yatırım ortamının iyileştirilmesi, dış entegrasyon" olarak üçe ayırdığı bölümde söyledikleri şöyleydi:

"Yapısal reform gündeminin üçlü sacayağına bakacak olursak; iyi yönetişim, burada siyasi istikrar var, hesap verilebilirlik, kurumsal kapasite ve kalite, regülasyon kalitesi, genel anlamda hukuk devleti dediğimiz unsurlar. Bu bir blok. İkinci bloğumuz yatırım ortamının mikro düzeyden bahsediyorum bu arada, iyileştirilmesi. Bir de YOİKK diye bir süreç var. Onun altında idari düzenler bulunuyor. Bir de dış entegrasyon. Özellikle ticaretteki parçalanmalara karşı bizim Avrupa Birliği ile ve yakın coğrafyayla daha güçlü bir ekonomik entegrasyon. Bu çok kritik. En önemli dönüşümü sağlayan motor gibi düşünün."

Ücretli ve emekliler için iki buçuk - üç sene daha zor günler...

Mehmet Şimşek "geçiş dönemi, dezenflasyon dönemi, istikrar dönemi" diye bölümlere ayırdığı enflasyon mücadelesini anlatırken, istikrarın 2026 sonu itibariyle "normalleşmeye başlayacağını" da anlatıyor-grafikle gösteriyor. Bu hesap iki anlama geliyor. Özellikle ücretli ve emekliler için iki buçuk - üç sene daha zor günler geçecek. Diğeri 2027 bahar-yaz öncesi seçim olmayacak. Şimşek'in burada söyledikleri şöyle:

"Türkiye'nin en büyük önceliği ve şu anda tek önceliği var, o da fiyat istikrarı. Peki, fiyat istikrarını nasıl sağlayacağız? Yani enflasyonu nasıl düşüreceğiz? Tekerleği yeniden keşfetmeyeceğiz, öyle bir çabamız yok. Sıkı para politikası, sıkı maliye politikası, hedeflerle uyumlu bundan sonra gelirler politikası, yapısal dönüşüm ve verimlilik artışı. Reçete bu. Peki, neresindeyiz biz? Bir kere öncelikle şunu söyleyeyim. Bulunduğumuz noktadan, enflasyon şoku yaşamış ülkeler için söylüyorum, enflasyonu tek hanelere, daha sonra da düşük tek hanelere indirilmesi çok ciddi bir iş. Zaman gerektiriyor, meşakkatli bir iş, kararlılık gerektiriyor ve sabır gerektiriyor. Söylediklerimin altını çizmek istiyorum. Bakın, geçen sene bir çalışma yayımlandı. Dünyada 56 ülkede 100 enflasyon şoku incelendi. Şok öncesi düzeye enflasyonun indirilmesi, ortalama 3,4 yıl alıyor. Dolayısıyla biz ilk yılımızı, ki Haziran 2023 ile bu önümüzdeki ayın ortasına kadarki dönemi, biz bir geçiş dönemi olarak tanımladık. Yani yeniden kapasite inşası için, kredibilite inşası için, para politikasının yeniden etkin bir şekilde inşası için, kendimiz için bir geçiş dönemi olarak öngördük ve bunu ilk günden kamuoyuyla paylaştık. Yani biz ilk günden itibaren dedik ki birinci yıl enflasyonun yükseldiği dönemdi. Bizim bir geçiş dönemi neticede, bu geçiş dönemi bu ay itibarıyla sona eriyor. Baz etkisinden bahsetmiyorum. Para politikasının enflasyon beklentilerini çıpalayacak düzeye gelebilmesi zaman alıyor. Benim kastettiğim bu. Dolayısıyla şu anda biz dezenflasyon sürecinin eşiğindeyiz. Evet, başlangıçta baz etkisi nedeniyle uzun bir şekilde enflasyon yükseldi. Eylül'de inanıyorum ki Merkez Bankamızın sunduğu perspektife göre 40'lı rakamları görebiliriz. Yüksek ihtimal ama süreç dediğim gibi uzun, sabır gerektiren, kararlılık gerektiren bir süreçtir.

Bitirirken…

İktidar belki ekonomik gereklilik, belki devlette yeni bir organizasyon için yeniden "hukuk devleti"nden bahsetmeye başladı. MHP bu yeni durumun neresinde şimdilik belli değil. İktidar bunu ne kadar sürdürür, geçmişe bakarak bu konuda da pozitif bir tahmin yapmak da zor. Ve en önemlisi "hukukun" gerçekten mi yoksa "belli bir kesim" için mi uygulanacağı konusu kritik soru. Elbette burada artık yürümediği açıkça ortaya çıkan sistemin sorgulanması ya da dönemsel değil kalıcı hale getirilecek düzenlemeler yapılması için CHP'nin devrede olması gerekiyor. Ama CHP'nin kafası karışık. Ankara'da emekli mitinginde partinin Genel Başkanı Özgür Özel uygulanan programın IMF gölgesi taşıdığını söyleyerek "gulyabani" dolaştırıyor. İstanbul'da bir televizyon programında (Candaş Tolga Işık) partinin önemli ismi Ekrem İmamoğlu, Şimşek'in adımlarını övüyor:

"Mehmet Şimşek Bey'den doğru adımlar, iyi tedbirler, itibarlı bir yolculuk tarifleme gayretini görüyoruz. Tabii bu birkaç ayda notu verilecek bir durum değil. Bir süreç yaşamamız lazım."

Şimşek'in bile geçen son bir yılı en ağır kısımdı diye anlattığı, "eleştiriye - öneriye açığız" dediği yerde CHP'liler… Asgari ücretin, emekli maaşının milyonları nefes alamaz hale getirdiği yerde muhalefet en azından kimi konularda iktidarı da "yolundan çevirecek, fikir verecek" bir perspektif çizemez mi? Neoliberal politikalar dışında bir yol yok mu?

İktisat ve Toplum Dergisi'nin Aralık 2023'te 158. sayısında yayımlanan, saygın akademisyenler; Erinç Yeldan, Ahmet Haşim Köse ve Korkut Boratav'ın "Türkiye'de Derinleşen Yapısal Kriz Eğilimi ve Kâr İtilimli Enflasyonun Dinamikleri" çalışmasında şöyle bir bölüm var: Her istikrar programı bir geri ödeme programıdır. Sorun bu bedeli hangi toplumsal sınıfların ve nasıl ödeyeceğidir.

Yazımı bir soru ve kendi yanıtımla bitireceğim. Siz de kendi yanıtınızı verirsiniz. Tayyip Erdoğan'ın yeniden toparlanma sürecine gireceği yeni bir dönem mümkün mü? Muhalefete bakarak buna "mümkün' diye yanıt veriyorum.

Murat Sabuncu kimdir? 

Murat Sabuncu İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi bölümünü bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde İşletmecilik Sertifikası programını tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Medya ve İletişim Sistemleri konusunda yüksek lisans yaptı.

Dergi, gazete, radyo, televizyon, internet haber sitelerinde muhabirlik, editörlük, yayın koordinatörlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı yaptı.

En uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştı. Tempo dergisinde genel yayın yönetmenliği, Fortune dergisinde kurucu yönetmenlik yaptı. Skytürk 360'da ekonomiden politikaya değişik programlar hazırladı, sundu. 

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni oldu, ikinci ayında tutuklanıp Silivri Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Hapsedildiği cezaevinde 1,5 yıl tutuklu kaldı. 

T24'te köşe yazarlığı, yapıyor. 2016 yılından beri pasaportu ve sürekli basın kartı verilmiyor. Yargıtay'ın iki kere verdiği beraat kararına rağmen 7,5 yıl hapis cezası talebi içeren dosyası, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda bekliyor.

Bölgeden tanıklıklarını ve izlenimlerini "Gazze: Mahsuscuktan Bir Aşk Hikâyesi" adıyla yayımlanan kitabında paylaştı. Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü ve Ayşenur Zarakolu Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülü sahibi. Sorbonne'da hukuk doktorası yapan avukat oğlu, Nuri isimli bir kedisi var.

Yazarın Diğer Yazıları

MHP kayyımlığında Erdoğanizm'i anlamak; Anayasa çalışmaları yeni bir muhafazakâr çatı kurmak için mi?

'Yeni' anayasanın kimi yerlerine 'muhafazakârların hassas olduğu kimi maddeler yerleştirilerek' eskiden AKP'nin kapsadığı, ancak son dönemde uzaklaşmış kimi partiler/gruplar 'yakına çekilmek' mi isteniyor?.. Devlet Bahçeli'nin "Anıtkabir ile Kocatepe arasına çekilmiş çelikten bir halat" olarak tarif ettiği partisi, hangi zaman ve alanlarda devrede?

Çocuklarını mutsuz, karınlarını aç bırakan ülkenin ‘konuşan kafaları…’

Sosyoekonomik durum endeksinde, yaşam memnuniyetinde sonuncu, kimi günler okula aç gelip, eve giden evlatları var bu ülkenin

Bir CHP dört portre | CHP, iktidarın toplumu korkutma ve siyasetsizleştirme hamlesine karşı en kritik kale; içeride birlik önemli 

CHP, önümüzdeki dönemde hukuktan ekonomiye buhran yaşayan memlekette en önemli umut-çıkış kapılarından biri olarak görünüyor. Kimseyi ayırmadan-ayrıştırmadan, adını aldığı ‘halk’ ile birlikte geleceğe dair çözümler üreterek, Türkiye’ye yeniden umut verebilir

"
"