05 Nisan 2019

Bana her şey 7 Haziran’ı hatırlatıyor

İktidarın her itirazını yerine getiren YSK’nin muhalefeti göz ardı etmesi de demokrasilerde kabul edilebilir bir süreç değil

Seçim Yasası’nın 112. Maddesi  diyor ki: Herhangi bir yerde oyların yeniden sayılması, itiraz için somut delil veya gerekçe gerekir. Ana tanımla yetinmeyelim gelin resmi adı ‘Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkındaki Kanun’un tam maddesini okuyalım:

Madde 112 – (Değişik: 17/5/1979-2234/1 md.)

İtiraz yazı ile veya sözle yapılır. Sözle yapılacak itirazlar gerekçesiyle birlikte tutanağa yazılır. İtiraz edenin adı, soyadı, açık adresi yazılarak imza ettirilir. İmza bilmeyenlere parmak bastırılır.

Kimliğini ispat edemeyenlerin, delil ve gerekçe gösteremeyenlerin itirazları incelenmez, bu sebeple incelenmediği tutanağa yazılır.

Yazılı itirazlarda da yukarıdaki şartlar aranır ve deliller itiraz dilekçesine eklenir. Gerekçesi ve delili olmayan yazılı itirazlar da incelenmez. Her iki halde de itirazın alındığına ve hangi tarihte yapıldığına dair, itiraz yapana alındı belgesi verilir. İtirazlar seçim kurulu başkanına yapılır. Seçim kurulu başkanı bulunamazsa, yazılı itiraz nöbetçi savcıya alındı belgesi ile yapılır. Savcı yapılan itirazın kaydını işleyerek hemen seçim kurulu başkanına gönderir.

Siyasi partiler, seçim başlangıcında partileri adına kimlerin itiraz edebileceklerini mühür ve imzalı bir yazı ile seçim kurullarına bildirirler. İtiraz edebileceklerin imza sirküleri parti başkanınca onaylanarak bildirilir. Parti adına itiraz edeceklerden kimlik aranmaz.

İtirazlarda, delillerin hangi resmi makamlarda bulunduğunun bildirilmesi delil yerine geçer ve bu delili seçim kurulu temin eder. Yüksek Seçim Kuruluna yapılacak itirazların yazılı olması lazımdır.

Şimdi İstanbul seçimlerindeki itiraza konu ‘somut deliller’ var mı ki neredeyse her ilçede sandıklar yeniden sayılıyor. Yok ama ‘gerekçe’ çok… Gerekçe iktidar medyası ve kimi iktidar sözcüleri tarafından çoktan devreye sokuldu: Bu bir darbe, hile yapıldı, FETÖ’cüler sandık başındaydı, tarihin en sorunlu seçimi… Bu ‘gerekçeler’ ne zamandır ülkede muhalifleri toptan yok etmek, hapsetmek, kriminalize etmek için farklı versiyonlarda üretildi / kullanıldı. Anladığım kadarıyla son kullanma tarihi de yok. İhtiyaç halinde bir daha bir daha kullanılacak…

Peki 17 yıldır iktidarda olan, özellikle 15 Temmuz darbe girişiminden sonra poliste, askerde, yargıda köklü değişiklikler yapan (açık ifadeyle hakimiyet kuran) AKP nasıl oluyor da ‘böyle bir durumda oylara sahip çıkamamış’ oluyor? Her sandık başında bir AKP’li görevli yok mu? Her sandığı koruyan bir asker / polis gücü tahsisli değil mi? Sandıklardaki partili üyelerin / müşahitlerin itiraz etmediği geçersiz oylar nasıl oluyor da bir yolsuzluğun işareti olabiliyor?

Oyu biz vatandaş olarak veriyoruz, sandıktaki görevliler sayıyor, sonra oyların emanet edildiği yerde emniyet güvenlik önlemi alıyor, problemli durumlarda memleketin yüksek yargıçları devreye girip itirazları değerlendiriyor. Peki bu ‘yüksek yargıçlar’ İstanbul’da neredeyse her yeri yeniden saydırma kararı alırken mesela ucu ucuna biten Muş’ta niye aynı kararı almıyor? HDP’nin ildeki adayı Sırrı Sakık, T24’ten Veysi Polat’a, sandık numaraları da vererek kuşkularını şöyle aktarıyor:

“Somut olarak 103 sandıkta maddi hata tespit ettik. 2 bin 500 oy geçersiz sayıldı. Örneğin bir sandıkta 63 oy bir partiye yazılmış, bize 1 oy yazılmış. 1081 nolu sandıkta 119 oy Vatan Partisi’ne yazılmış, bize 10 oy yazılmış. Burada bu parti yok, adayı yok.’

İktidarın her itirazını yerine getiren YSK’nin muhalefeti göz ardı etmesi de demokrasilerde kabul edilebilir bir süreç değil. Her partinin itirazı aynı ölçüde değerli ve eşit olmalı. Hukukun yok oluşunu boş gözlerle izleyenler bir gün verdikleri oyun bile değersizleşebileceği / anlamını yitireceğini hiç düşünmediler.

Bu seçimin önemli bir kazanımı, her platformda hakkını barışçıl bir şekilde arayan CHP adayı Ekrem İmamoğlu oldu. Perşembe günü CHP’nin Sanayi Mahallesi’ndeki seçimleri izlediği merkeze uğradım. Bir yanda partinin kıdemli isimleri-milletvekilleri öte yanda çoğu avukat genç gönüllüler. Misafirlerin ağırlanacağı yerden çalışma alanlarına düzenli bir görüntü. İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu liderliğinde sıkı bir takip ekibi örgütlenmiş. Sayımların yapıldığı tüm sandıklarda görevliler, partili milletvekilleri yakın takipte. Adalet Yürüyüşü’nü iyi bir şekilde organize eden / örgütleyen CHP örgütü bu kez en kritik konuda, oyların takibinde de iyi sınav veriyor. Uzun yıllar bu düzenli / örgütlü çalışmayı AKP’den görmüştük. Ana muhalefet bu konuda kendini iyi bir noktaya taşımış. Seçim gecesinden bugüne Ekrem İmamoğlu’nun kamuoyunu düzenli bilgilendirmesi de bir oldu-bittiye karşı kritik önlem oldu.

Ancak iktidarın ve ortağının söylemlerine bakarak  tüm süreci izlediğimde bugünler bana 7 Haziran 2015 seçimlerini hatırlatıyor. Bu seçimlerde HDP yüzde 10 barajını geçmiş, Meclis aritmetiği değişmiş ve AKP tek başına hükümeti kuramamıştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan koalisyon seçeneklerinin gerçekleşmemesi için tavır almış, MHP lideri de ‘olası koalisyonlara kapısının kapalı’ olduğunu söylemişti. Türkiye bir kaç ay içinde 1 Kasım’da yeniden seçimlere gitti. Bu sürede ülkede pek çok şiddet  olayı yaşandı. Kasım seçimlerinde AKP yeniden iktidarı kazandı.

Şimdi AKP özellikle İstanbul’da ‘yerel iktidarı / Erdoğan’ın yükselişinin başladığı yeri / kendi deyimleriyle Türkiye demek olan yeri’ kaptırmamak için süreci itirazlarla tıkanmaya götürüyor. İstanbul’da aylar sürecek bir yeniden oy sayımının ya da seçim tekrarının zaten her yönüyle aksayan demokrasiye yeni / büyük zarar vereceğini düşünüyorum. Umarım aklı selim kazanır.

Yazarın Diğer Yazıları

Kaygıda ortaklık büyürken “Çözerse Erdoğan çözer” final yapıyor, iyi de kim çözer? 

Ekonomiden hukuka yaptığı yanlışlarla memleketi birbirinden farklı krizlere sokmuş olsa da her hâl ve karda özellikle kendi seçmeni ‘bir bildiği vardır’dan ‘din-güvenlik-ortak bizlik’ söylemini ‘satın almasına’, hemen her koşulda Erdoğan’ı destekledi. Uzun süre ‘Çözerse Erdoğan çözer’ tezi adeta Erdoğan için adı konulmamış bir ‘güven-destek’ sloganı oldU

“Milliyetçi-muhafazakâr seçmen CHP’ye, DEM Parti’yle yan yana durduğu için ne der”e teslim olmamak

İki hafta önce Öcalan’ı Meclis’te konuşturmayı önerebilecek kadar ‘açılan’ iktidar ortağı ile potansiyel süreçle ilgili olumlu konuşan iktidarın Cumhurbaşkanı ne oldu da pozisyon değiştirdi?

"
"