Çırağan Sarayı.
Ekmeleddin İhsanoğlu'nun cumhurbaşkanlığı adaylığı tanıtım toplantısı.
Salon kalabalık.
Yayın yönetmenleri, köşe yazarları...
İsimlerin yazılı olduğu koltuklara yönlendiriliyorlar.
Kameraların çalışacağı yer belli.
Salonda bir düzen hâkim.
Tam karşımda buğday başaklarından bir Türkiye haritası.
Üzerinde “Ekmek için ekmeleddin" yazıyor.
Aklıma gelen iki şey:
Ekmel'den ekmek türetmek buğday başaklarından harita biraz "demode" kalmış.
Ve bu slogan "cumhurbaşkanlığı seçiminde anayasayı da zorlayarak daha icracı cumhurbaşkanlığı'nı hedefleyen Erdoğan ile aynı noktayı işaret etmiyor mu?
Oturulacak yerlerde dosyalar.
İçinde bir büyük poster ile 4 kartpostal var.
Posterde torunuyla fotoğrafı ve yanında onu tanıtan maddeler:
"Hayatı boyunca İslam dünyasının bekası için çalışmış bir mücadele insanı" diye başlayan,
"Atatürk'ü ve onun devrimlerini sahiplenmemek tarihimizi sahiplenmemek anlamına gelir diyen bir Atatürkçü' diye süren...
Bu maddelerde belki en çarpıcısı "sorunlar sopayla çözülmez gizli pazarlıklarla hiç çözülmez, insanlar konuşa konuşa anlaşır" diyerek Gezi'ye ve çözüm sürecine atıfta bulunduğu kısım.
Posterde "Ekmeleddin Hoca" olarak anılıyor İhsanoğlu.
Ve vizyon kısmında önce güncel sorunları sıralıyor, bu konudaki fikrini ve ne yapacağını anlatıyor ama mutlaka son bölüm "Meclis'in işbirliğiyle" diye bitiyor.
İki örnek:
Toplumun en yoksul kesiminin boğazından geçen lokmaya dahi etki eden kredi ve kredi borçlarını sıfırlamak için Meclisteki partileri iş birliğine çağırmak.
Türkiye'nin Güney Kore gibi bir bilgi toplumu olması için en yoksul kesimin çocuklarına öncelik tanıyarak eğitim, bilim ve sanatta dünyaya örnek bir atılım için Meclis'i topyekün seferberliğe çağırmak...
Gelelim kartpostallara.
Her biri bir partinin temsili seçmen profilinin fotoğrafıyla aynı sloganı taşıyor. Bu arada posterdeki Ekmeleddin Hoca kartpostalda "Ekmel Hoca' oluyor:
Biz CHP'ye (MHP, HDP, AK Parti) oy verdik, şimdi oyumuz Ekmel Hoca'ya..
Toplantının başlama saati olan 1130'da tam vaktinde İhsanoğlu ailesiyle beraber salona giriyor.
Ve seçim şarkısı başlıyor: Şu mübarek toprağa sevgi, saygı ekmeli...
Önce hayatını anlatan kısa bir film izletiliyor.
Ailesi, eşi, yurtdışında yaptığı çalışmalar.
Ve kendisini tebrik eden yerli yabancı politikacıların hangi övgü cümleleri kullandığı.
Filmde iki çarpıcı ismin övgüleri, biri Abdullah Gül diğeri Recep Tayyip Erdoğan.
Filmin ardından İhsanoğlu kürsüye geliyor.
Ses sistemi kötü, cızırtlı.
Salon fazla loş.
İhsanoğlu okurken pek çok kez takılıyor.
Ama huzurlu, sakin hâli dinleme isteğimi artırıyor.
Sözlerine Fatiha süresinin Türkçesini okuyarak başlıyor. Erdoğan adaylık konuşmasının sonunda bunu yapmıştı, o başlarken yapıyor.
Salona sık sık "ey azizler' diye hitap ediyor.
İhsanoğlu, Başbakan Erdoğan, kendisine 'monşer' dediğinde "bu aziz anlamına gelir, teşekkür ederim" demişti.
Bu arada "ey azizler" hitabını Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretlerinin kullandığı gibi diye açıkladı. (Astronomiden sosyolojiye, biyolojiden fiziğe, karakter dinden tasavvufa bilgiler içeren Marifetname'nin yazarı. 1. Mahmud zamanında İstanbul'a geldi, saray kütüphanesinde ilmî araştırmalarda bulundu.1703-1780)
Konuşmanın başında "ekmek konusunu"açıyor:
"Biz Türkler için, vatan bir tarladır. Bu tarlayı sulamak, ekmek, biçmek gerekir.
Atalar ne güzel söylemişler: “Ne ekersen onu biçersin” diye...
Rüzgar eken fırtına biçermiş... Kibir eken nefret biçer... Nefret eken savaş biçer. Komşu komşuya “sen şu partidensin, seninle konuşmam” diyecek hale geldi. Bana da diyorlar ki, “Sen MHP ve CHP’nin adayısın”... Hayır efendim... Ben MHP ve CHP dahil, AK Parti, HDP, Saadet Partisi, Demokrat Parti (DP), Demokratik Sol Parti (DSP), Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) seçmenlerinin; tüm Türkiye’nin Cumhurbaşkanı adayıyım. Hiçbir partiye, diğer partiden daha yakın veya uzak değilim."
Duruşunu anlatırken "28 Şubat'ta sıkmabaş diye dışlanan evladın da geçen sene bugün kaybettiğimiz Ali İsmail Korkmaz ı da beraberce anması" ve "Ben bir daha bu acıların yaşanmaması için bu yola çıktım. Onun da, tüm kaybettiğimiz canların da ruhları şad olsun, mekanları cennet olsun" demesi çarpıcıydı.
"Kızlarımıza sıkmabaş gençlerimize çapulcu dedirtmem de" yine önemli cümlelerinden biriydi.
Bir diğer önemli konu. Cumhurbaşkanlığı icra makamı olur mu?
"Köylü memur esnaf işçi işsiz, nereye gitsem duyduğum tek şey bu faizli borçlu halidir. Diyeceksiniz ki cumhurbaşkanlığı icra makamı değildir. Evet icra yetkisi yoktur ama icrayla el ele vererek, çağrı yaparak, yetkisini ve pozisyonunu kullanarak yol gösterir. Cumhurbaşkanları yol yapmaz ama yol gösterir."
Kürt meselesine yanıtı, dil hakkı ağırlıklı yani çözülmüş olan, biraz zayıf kalan:
"Kürt meselesi bizim en hassas, mühim meselemizdir. Barış elbette barış. Savaş elbette hayır. Ve barışla bu işi halletme yollarını bulmamız lazım. Bu barışı sağlamak için bizim çok önemli tecrübelerimiz var. Biz bin senedir beraber yaşıyoruz. Sosyal hayatlarımız örf adetlerimiz yemeklerimiz her şeyimiz. Birbirine baktığınız zaman kimin Kürt kimin Türk olduğunu fark etmek mümkün değil. Ama dil farkı var. O dile karşı da ülkemiz hata yapmıştır. Biz her şeyi sopayla halletmeye çalışmış bir mirastan geliyoruz maalesef. İnsanları susturmak, ana dillerini konuşmamalarını sağlamak kabul edilemez bir şey."
Seçim adaleti hakkındaki soruya yanıtı:
Dünyanın hiçbir yerinde cumhurbaşkanlığı seçimi iki ayda yapılmaz. ABD’de iki sene falan devam ediyor. Biz iki aya indiriyoruz, bu tuhaf bir şey. Mesela diyoruz ki devlet para vermesin. E peki, birileri devletin imkânlarından yararlanıyor? İki aday neden yararlanmasın? İki ayda ancak siz evi taşırsınız. Ama bir cumhurbaşkanı iki ayda seçilir mi? Demek ki öyle düşünülmüş. Bugün gazetelerde gördüm. TRT sayın başbakanımıza, 553 dakika tahsis etmiş. Bu abdı acizlerine, bu adaya ve Selahattin beye de üç dakika falan lütfetmiş. Bu milletin gözünden kaçmıyor."
Bu konuşmanın devamında İhsanoğlu beni en çarpan benzetmesini yaptı:
" 80’li yıllarda, o devrin muktedirleri, apoletli olanlar, oturdular masa başında siyasi rejim kurdular. Dediler ki Turgut Sunal paşayı sağ partinin başı yapalım, bizim Necdet Calp iyi adamdır onu da sol başkanı yapalım. Muhafazakâr işçi partisi dengesi gibi planladılar. Rahmetli Turgut Özal çıktı ve buna meydan okudu. Biz de o gün gibi milletin desteğiyle bu seçimi kazanacağız."
İhsanoğlu, tanıtım filminde, konuşmasında verdiği yanıtlarda Turgut Özal'a çok atıf yaptı. Hatta konuşmasının bir yerinde "Turgut Ağabey" diye bahsetti.
Bugünkü sunumunda onun iktidarının ilk günleri gibi "dört eğilime- her görüşe" mesaj vermeye çaba sarf etti.
Hatta o günkü apoletli muktedirlerle bugünkü apoletsizleri de karşılaştırdı.
O konuşurken 80'lerde "muktedirleri dize getiren bir Özal var mı?" karşımda diye düşündüm.
Yanıtım olumsuz oldu.
Ekmeleddin İhsanoğlu iyi bir insan, iyi bir bilim adamı.
Ama devletin imkânlarını da kullanarak son derece profesyonel bir kampanya yürüten, medyanın çoğunu abluka altına almış iktidarın, Erdoğan'ın karşısında şansı var mı sorusuna yanıtım "hayır".
Bugün anlattıkları arasında beni etkileyen fazla mesaj oldu mu? Yukarıda yazdığım "sıkmabaş ve çapulcu"lara aynı anda sahip çıkması hariç yok.
Çoğu konuda başta Kürt barışı çok net değil.
Yine de İhsanoğlu siyasete bir kalite getirecek.
Bu yeterli mi?