19 Şubat 2019

Anayasa Mahkemesi ve AİHM üyeleri güzel bir ‘keyif çayı’ içsin

Yapılan zulümlere sessiz kalanlar, ortak olanlar, kafasını çevirenler en az bu hukuksuzluğu yaratanlar kadar bu utancı yaşayacaklar

Her zamanki gibi sabahın çok erken bir saati. İstanbul sis içinde. Boğaz’ı göremiyorum. Cep telefonuma mesaj düşüyor. ‘İstinaf kararınızı onadı...’

Soğuk bir rüzgâr esiyor. Biraz ötede bir kadın ağlıyor. Kocaman gözleri var, dikkat ediyorum yaşlar boşandıkça çizgi halini alıyor. Neden canı yanıyor acaba? Korkuyorum soramıyorum.

Hapisten çıkalı neredeyse bir yıl oldu. Mahkeme Başkanı’nın tahliye kararını açıklarken dile getirdiği ‘lütfeden’ sözleri aklımda: 

Çok özlemiş gidip Boğaz’ı görsün. 

Sis var göremiyorum. Ama duyuyorum denizin sesini, martıları, yakında bir yerde ‘pancar motor’ sandalı...

Ben ve arkadaşlarım ülkede adı terörle anılan tüm örgütlere ‘bilerek ve isteyerek yardım’ iftirasına uğrayalı 2 yıl 8 ay oldu. Meslek yaşamları 30 ile 60 yıl arasında değişen gazeteciler, avukatlar olarak 9 aydan 1.5 yıla kadar cezaevinde kaldık. Ve 2.5 yıldan 8 yıla kadar hapse mahkûm edildik.

İşte şimdi istinaf mahkemesi bu ‘kararı’ onadı. 5 yıla kadar hapis alan Musa Kart, Güray Öz,  Mustafa Kemal Güngör, Bülent Utku, Hakan Kara, Önder Çelik, Kadri Gürsel, Emre İper yeniden içeri girecekler. 7 aydan 1 yıl 9 aya kadar değişik sürelerde özgürlüklerinden mahrum kalacaklar. Aralarında benim de bulunduğum 5 yıldan fazla ceza alanlar Yargıtay süreci için bir süre daha ‘dışarıda’lar. Onama halinde bizlerin de 3 yıldan 4.5 yıla kadar cezaevinde kalması gerekecek.

Bu arada... Dosyamız Anayasa Mahkemesi’ne gideli 2 yıl 2 ay oldu. Hâlâ Genel Kurul’un önünde, karar bekliyor. Dosyamız Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) gideli 2 yıl oldu. Öncelikli görüşme kararı alınan dosyamız beklemede. Gerçi Türkiye tarihinde daha evvel örneği olmayan şekilde Anayasa Mahkemesi  kararı ‘ilk derece mahkeme’ tarafından yasalara aykırı bir şekilde tanınmıyor, tanımayan hâkim ‘ödül’ olarak Yargıtay’a atanıyor... AİHM kararını uygulamamak/uymamak için yeni davalar/kararlar icat ediliyor. Yine de tarihe not düşmek açısından buralardan çıkacak kararlar önemli.

Tutuklandığımız ilk günden itibaren hep aynı şeyi söyledik. Hukuku, adaleti, özgürlüğü sadece kendimiz için istemiyoruz. Şu anda cezaevlerinde haksız yere bulunan gazeteciler, hak savunucuları, avukatlar, siyasetçiler var. Barış Akademisyenleri, KHK ile işsiz bırakılan ve yaşam hakları elinden alınanlar, eşi yüzünden devletin tacizine uğrayanlar... Her geçen gün sayıları artan ‘mağdurlar...’

Adaletin herkes için tecelli edeceği bir sistemi savunduk/savunacağız.  Gazetecilik mesleğini-mesleğimizi  korkmadan yaptık, yapacağız. Bedeli ne olursa olsun. 

Bugünler geçip memlekette yeniden demokrasi ve hukuk inşa edildiğinde (ki şüphem yok) mesleğinin/insanlığın hakkını verenlerin başı dik olacak. Yapılan zulümlere sessiz kalanlar, ortak olanlar, kafasını çevirenler en az bu hukuksuzluğu yaratanlar kadar bu utancı yaşayacaklar.

Yazıyı bitirirken... Yüksek yargı mensupları, iktidar temsilcileriyle çay toplamaya gitmişti. Şimdi çay işi yeniden gündemde. Cumhurbaşkanı Erdoğan seçim mitinglerinden sonra halka ‘keyif çayı’ diye dağıtıyor. Kutunun içinde o gün toplanan çaylardan da var mı bilmiyorum, ama Anayasa Mahkemesi ve AİHM yargıçlarına tüm bu hukuksuzlukları sanki film seyreder gibi izlerken birer bardak ‘keyif çayı’ öneriyorum. Bu arada önümüzdeki günlerde AKP lideri ile ortak mitinge çıkması beklenen  MHP lideri Bahçeli için de bir fikrim var. Erdoğan çay dağıtırken geri kalmayın siz de ‘püskevit’ verin halkımıza. Çayın yanında iyi gider...

Yazarın Diğer Yazıları

Bir toplumun ‘ayarlarıyla’ oynamak: Bugün sırada kim var?

İktidar ‘korkut-belirsizlik yarat-yönet’ sisteminin artık iflas ettiğini er ya da geç görecek. Muhalefetteki ayrılıkları genişletip iktidarda kalacağını düşünmek, bunun sürdürebileceği fikrine yatırım yapmak, kendi sürelerini uzatma hesabı yaparken yoksulluğu-adaletsizliği derinleştirmekten başka bir şeye yaramıyor.

Sol seçmen "güçlü lider" arayışında, iktidar seçmeni "sistem değiştirecek lider"e açık, Kılıçdaroğlu davasının önemi

İktidar partisi seçmenleri de ‘sistemi değiştirecek bir lider arıyor.’ Yani ‘sistemin iflas ettiği’nin herkes farkında. ‘Yeni’ bekleniyor. Burada kritik nokta, kendini solda tarif edenler de dahil ‘sonuç’ güçlü liderden bekleniyor

Kaygıda ortaklık büyürken “Çözerse Erdoğan çözer” final yapıyor, iyi de kim çözer? 

Ekonomiden hukuka yaptığı yanlışlarla memleketi birbirinden farklı krizlere sokmuş olsa da her hâl ve karda özellikle kendi seçmeni ‘bir bildiği vardır’dan ‘din-güvenlik-ortak bizlik’ söylemini ‘satın almasına’, hemen her koşulda Erdoğan’ı destekledi. Uzun süre ‘Çözerse Erdoğan çözer’ tezi adeta Erdoğan için adı konulmamış bir ‘güven-destek’ sloganı oldU

"
"