24 Ekim 2021

Akşener ‘Hazreti Ömer ile Atatürk’ü aynı yolda buluşturdu, liderler anıldı, Menderes atlandı

Günün en dikkat çekici gösterilerinden biri hazırlanan animasyon. Her biri Hazreti Ömer’in yoluna bağlanan; Fatih Sultan Mehmet ile başlayan, Atatürk’e özel vurgu yapan, Demirel’i ‘köprü ve barajları’ , Erbakan’ı ‘Adil Düzen’i, Türkeş’i ‘kızıl elması’, Ecevit’i ‘namuslu ve mütevazı hayatı’, Özal’ı projeciliğiyle anan bir kısa Türkiye tarihi. Ama darbecilerin astığı Adnan Menderes eğer unutulmadıysa ilginç bir tercih olmuş.

Yağmurlu bir İstanbul günü… Haliç kıyısında yüzlerce insan, kimi şemsiyeli, kimi yağmurluklu, kimi üzerinde sadece kazak biraz ilerideki Kongre merkezine yürüyor. Dikkatimi çeken gençler ve kadınlar çoğunlukta. İyi Parti’nin 4. yaşını kutlamak için Türkiye’nin değişik illerinden gelmişler. Ben de gazeteci olarak toplantıyı izleyeceğim, notlar yazacağım.

Aklıma 5 yıl öncesi geliyor. Tarih 15 Mayıs 2016. MHP’de aralarında Akşener’in de olduğu muhalifler bir ‘mahkemenin’ aldığı kararla yaptırılmayan kurultay için Ankara’da Büyük Anadolu Oteli’nin önündeler. Ben de oradayım.

O günkü notlarımdan bakıyorum. Pankartlarda üstünlük Meral Akşener’de diye yazmışım. “Ülkücüye moral MHP’ye Meral gerek”... “Seninleyiz Hayme Ana”... (Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Gazi’nin büyükannesi)...

O günlerden bir diğer notum: Bir partili torbadan çıkardığı Akşener’in fotoğraflarını dağıtıyor: Başbakanı yakamıza takalım arkadaşlar...

O günlerden son not. Kararlı ve inatçı diye yazmışım:

Polis bariyerini eliyle tutarak şöyle diyor: Bugün burada bu tedbiri alanlar resmi yazılarını bize göstermek durumundalar. Biz valinin aldığı talimatı görmek zorundayız. Aksi takdirde elimi buradan çıkarmayacağım. 

Akşener o tarihten bir yıl sonra İyi Parti’yi kuruyor. Aradan geçen 4 yılda başta Fetullahçılık pek çok ithama uğruyor. 28 Şubat sürecinde hedef gösterilme ve direnme konusunda şerbetli, ama son yıllarda evinin önüne baskına gelinmesinden Rize’de yaşadıklarına zorlu bir yoldan geliyor.

Okuması daha kolay olur diye başlıklayarak İyi Parti’nin 4. yaşı izlenimlerimi ve Akşener’in manifestosu konusundaki yorumlarımı aktaracağım:

Torunu Pars ile platformda:

Akşener için iki platform hazırlanmış. Biri dışarıda diğeri içeride. İçerisinin 2500 kişilik olduğu söyleniyor. Ayakta da çok sayıda kişi var. Dışarıda da kalabalık yağmura rağmen yoğun. Sanki önümüzdeki hafta seçim varmış gibi heyecanlı kitle. Pankartlardan birkaç örnek: Emekliyim açım, kurtar beni Meral Bacım. ‘Akşener ile Türkiye bayram sofrasında buluşacak.’ ‘Mardinli çiftçiler GAP suyuna hasret.’

Tanıyan kimi partililer yolumu kesiyor. Umutlu olduklarını söylüyorlar. En ilginç diyalog İstanbul’un büyük ilçelerinden birinin kurucularından (hala aktif görevde) bir isimden geliyor: Bizim ilçede teşkilatı kurarken Kürt kardeşlerimizin de olmasını istedik. Ayrı gayrı olmasın dedik.  

Davul zurna, klarnet… Olmazsa olmaz…Genelde mehter çalıyorlar ama farklı illerden gelenler kendi bölgelerinden parçaları da çalıyorlar. Sadece otobüslerle değil motorlarla da geliyor partililer.

Saat 13.15 gibi Meral Akşener geliyor. Beyaz gömlek kırmızı ceket giymiş. Yanında torunu Pars…O da pantolonundan dışarı çıkardığı beyaz gömleği, papyonu ve ceketiyle babaannesinin elinde gelenleri selamlıyor. Akşener ‘bu küçük evlada, torunuma bile iftira attılar’ deyince meydandan ‘yuh’ sesleri yükseliyor ama Akşener durduruyor. ‘Onlar gibi olmayacağız’ diyor. 

Menderes’i atlayan Türkiye tarihi animasyonu: 

Salonun içinde en ön sıra çocuklara ayrılmış. Kıpır kıpırlar. İçeride de dışarıda da çoğunluk kadın ve gençler. Sahne profesyonelce hazırlanmış. Video wall’da bazen dışarısı bazen içerisi gösteriliyor. Fonda sık sık bir çınar ağacı ve uçan kuşlar kullanılmış. Günün en dikkat çekici gösterilerinden biri hazırlanan animasyon. Her biri Hazreti Ömer’in yoluna bağlanan; Fatih Sultan Mehmet ile başlayan, Atatürk’e özel vurgu yapan, Demirel’i ‘köprü ve barajları’ , Erbakan’ı ‘Adil Düzen’i, Türkeş’i ‘kızıl elması’, Ecevit’i ‘namuslu ve mütevazı hayatı’, Özal’ı projeciliğiyle anan bir kısa Türkiye tarihi. Bu tarih içinde Akşener’i bakan yapan Çiller’in olmamasını anlamak mümkün. Doğal olarak Bahçeli ve Erdoğan’ı da. Ama darbecilerin astığı Adnan Menderes eğer unutulmadıysa ilginç bir tercih olmuş. Türkeş’in 1960 darbesindeki rolü malum ama yıllar sonra milliyetçiler ‘asılmasına Türkeş karşıydı’ demişlerdi.

Ömer’in yolu Akşener’in yemini 

Girişten itibaren tüm her yerde aynı slogan yazıyordu: Ömer’in yolu. Bahsedilen ‘Hazreti Ömer’ idi. Onun adaletine atıf yapılıyordu. Akşener konuşmasının sonunda salondakileri ayağa kaldırarak ‘yemin’ ettirdi. O metinde, hazırlanan animasyonda başlangıç noktası hep Hazreti Ömer idi. Akşener’in konuşmasında ilgili bölüm şöyle idi: 

Hazreti Ömerin; ‘Diclenin kenarında, bir koyunu kurt aşırsa, adli ilahi benden sorar diye, çok korkuyorum.” hitabına, siyaseten değil, ahlaken bağlı kalacak;  Ömerin Adaletini, hep hatırımızda tutacağız.  Ve söz olsun; İYİ Parti iktidarında, Ömerin yolundan, asla ayrılmayacağız! Mahkemelerde, ısmarlama davalara izin vermeyeceğiz.  Fikri hür, vicdanı hür, siyasetin üstünde bir adalet sistemiyle,  vatandaşlarımızın, kendilerini, her anlamda güvende hissedecekleri, adil bir Türkiye için çalışacağız. Aksi ispatlanana kadar, herkes masumdur.”

ve suç, şahsidir”, temel ilkelerini,  kirletmeyeceğiz. Kuran-ı Kerimde de buyurulan; ‘bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletsizliğe sevk etmesin.”, adli ilahi hitabını da,  manevi dünyamızda, hep canlı tutacak;  rövanş hissine kapılmayacağız. 

Akşener’in yemin metni ise şöyle: 

Devlet malına, yetimin hakkına, emanetçi olup;

Ömerin yolunda, emin ve güvenilir siyasetçiler olmaya, söz veriyor musunuz?

Bir mazlum için, bin zalime karşı durmaya, söz veriyor musunuz?

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün açtığı yolda, gösterdiği hedefe,

durmadan yürüyeceğinize, söz veriyor musunuz?

Cumhuriyetin, temel değerlerini, korumaya ve kollamaya söz veriyor musunuz?

İnsanlarımıza, aşk ile, sevgi ile, muhabbet ile bakıp,

tüm farklılıklarıyla, onlara kucak açmaya, söz veriyor musunuz?

Milletimizin kutsalı, onuru, özgürlüğü ve mutluluğu yolunda,

gerekirse cefa çekmeye, söz veriyor musunuz?

İyilikle dirilmeye ve iyilikte diretmeye, söz veriyor musunuz?

Kızıl elmaya giden, kutlu ülkümüz uğrunda, gücünüzün yettiği ufka kadar,  benimle yürümeye, söz veriyor musunuz?

Allah sizlerden razı olsun.

Ben de siz dava arkadaşlarıma, iyilik neferlerine, mahcup olmamak için, ‘sonunda ölüm olsa bile”, verdiğim tüm sözleri yerine getirmek için çalışacağıma,

Cenab-ı Hakk’ın huzurunda söz veriyorum! 

Hazreti Ömer’in yolu başlığı hakkında şöyle bir yorum yapmak istiyorum. Türkiye’de AKP iktidarı sırasında en büyük adaletsizlikler yapılırken de vurgu Hazreti Ömer’e idi. Hep O’nun ismi anıldı, hem O’na atıfta bulunuldu. Muhtemelen pek çok inançlı insanın ‘bu atıf ve ortaya konan haksızlıklardan hareketle’ kalpleri kırılmıştır. Akşener ‘bu algıyı değiştirmeyi vadediyor’ da olabilir. Ama Tayyip Erdoğan tarafından sıklıkla kullanılan bu ‘atıfı’ ana slogan yapmak, dini siyasette yine, yeniden kullanmak  ne kadar doğru emin olamadım. Muhtemelen AKP’den transfer edilen yeni danışmanlar bu fikri verdiler.   

Kadınlar Ve İstanbul Sözleşmesi

Salondaki kadın çoğunluğundan bahsetmiştim. Meral Hanım konuşurken ‘kadınlar el ele vererek ülkeyi yeniden ayağa kaldıracağız’ dediğinde ve İstanbul sözleşmesini yeniden yürürlüğe sokacaklarını söylediklerinde salon alkıştan yıkıldı. İYİ Parti için yapılan yeni şarkıda da Akşener ‘Mazlumun Ablası’, ‘Milletin kardeşi’ diye anılıyor.

Rüzgâr Gülü projesi

Meral Akşener’in sunumu sırasında en etkilendiğim proje ‘Rüzgâr Gülü’ adını taşıyor. Eğitimde fırsat eşitliğini savunan projede ilk ve orta öğretimdeki tüm öğrencilere sabah kahvaltısı ve öğle yemeği verilmesi öngörülüyor.

Popülist yaklaşımlar

Akşener ekonomide iki noktada popülist bir çizgideydi. Birincisi doğalgaz fiyatları. ‘Karadeniz’de doğalgaz rezervi bulduk diyenlerin getirdikleri zamları kaldıracağız’ dedi. Seçimlere daha zaman var ama ‘Türkiye doğalgazı ithal ediyor, kurlar ortada. Zamları geri almak zor.’ Belki Fransa’nın yaptığı gibi geliri düşük olanlara doğrudan destek daha anlamlı bir söylem olurdu. Ya da kira fiyatlarını sorun olmaktan çıkaracağız. Hem ev sahipleri hem kiracıları memnun edecek çözüm üreteceğiz, çalışıyoruz dedi. Bu hafta Meclis’te Türkiye’nin saplandığı Suriye bataklığı ile ilgili tezkereye partisinin ‘evet’ diyeceğini söyleyen Akşener konuşmasında ‘dış politikada tutarsızlık, istikrarsızlık ve çözümsüzlük durumu kronikleşmiş şekilde devam ediyor, bu garip anlayışa son vereceğiz’ dedi.

Seçim var sistem değişmiş gibi

Meral Akşener’in manifestosu sanki önümüzdeki hafta seçim var ve parlamenter sisteme dönülmüş gibi idi. Partililere hitap eden sunucular tezahüratı ‘başbakan’ diye yaptırıyorlardı. Salondan ayrılırken iki şey düşündüm. Meral Akşener başarılı ve iddialı bir politikacı. Kitleleri etkileyecek, onların fikrini değiştirebilecek bir ikna gücüne de samimiyete de sahip. Ancak ‘AKP’nin paradigması’ndan kopamamış şekilde dini ve kutsalları öne çıkaran bir politikayı tercih ediyor. Bu O’nu ne kadar farklı kılar bilemiyorum. Diğeri Akşener ülke yönetimi konusunda manifestosunu yayınladı. Evet seçimlerde hem parlemento hem cumhurbaşkanı seçimi var ancak… Çizdiği politik yol Millet İttifakı’nı hem hâlâ içindeki hem de potansiyel gelme ihtimali olanları da bağlayacak özellikler taşıyor. Bu ne kadar doğru düşünülmeli…

 

Yazarın Diğer Yazıları

Türkiye’nin ‘eski Osmanlı havzasındaki’ hamleleri, Erdoğan iktidarının cami sembolizmi

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Emevi Camii’nde namaz hedefi’ni en yakınındaki isimlerden MİT Başkanı İbrahim Kalın yerine getirdi. Üstelik Esad rejimini deviren HTŞ’nin lideri Colani’nin kullandığı araçta da yan koltukta fotoğraf verecekti. Camide namaz görüntüsü bu kez sınır dışında dünyanın yakından izlediği bir noktada gerçekleşmiş, ibadetten çok siyasi bir mesaj içermişti

Sığınmacılardan Kürt sorununa ve ekonomiye ‘yeni Suriye’ Erdoğan’a ne kazandırır?

Halkına eziyet eden bir diktatör Esad gitti. Yerine geçmişinde El Kaide ve El Nusra olan bir ismin liderlik ettiği örgütün ‘daha ılımlı görüntü veren’ bir ismi geldi. Bunun Türkiye açısından çok uzak olmayan bir vadede barındırdığı risklerle karşı karşıya kalınabilir. Ancak içeride ve kısmen dışarıda şu anda ve bir süre ‘söz-gündem üstünlüğü’ Erdoğan’a geçmiş gözüküyor

Kapitalizmin yıkıcılığı, otoriterizmin baskıcılığı altında “çekmediğim her acı için acı çekiyorum”

Nahif, gerçekten uzak bulunabilir ama ‘çekmediğim her acı için acı çekiyorum’ içselleştirilebilirse farklı bir dünyayı, memleketi konuşabiliriz

"
"