06 Ocak 2023

AKP-MHP iktidarı 'kaybet- kaybet' e dönüyor, 'Erdoğan- Bahçeli güvenliktir' miti yıkılıyor

Konuşabildiğim az sayıda AKP'li milletvekillerinden biri 'sokaklarda çeteler-mafya eliyle yaşanan süreçle ilgili olarak, "Hepimiz çok rahatsızız. Ancak yukarıya söylesek de dinleyen yok" diyor. Bir diğeri "bugünü anlamak için Alaattin Çakıcı ve Kürşat Yılmaz'ın da cezaevinden tahliye edildiği af sürecine bakmak gerektiğini" söylüyor  

24 Haziran seçimlerinin yapıldığı dönemde Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni idim. O gece Meclis için verilen oyların sonuçlarını gördüğümüzde arkadaşlarla şu manşeti atmıştık: Saray'a kurt kapanı.

AKP Meclis'te çoğunluğu kaybetmişti, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli seçim gecesi şu açıklamayı yaptı:

"Partimiz Meclis'te kilit parti haline gelmiştir, milletimiz bize denge ve denetleme görevini vererek önemli bir sorumluluk yüklemiştir."

Daha önceki dönemlerde en ağır ifadelerle birbirine hedef almış iki partinin 2015 seçimleri sonrası başlayan, 2016 darbe girişimi sonrası yakınlaşan yolları Bahçeli'nin başkanlık sistemine giden yolu açmasıyla birleşmişti. 2018 seçim sonuçlarından beri de ülke fiilen Erdoğan ve koalisyon ortağı Bahçeli tarafından yönetiliyor. Ancak özellikle son iki yıldır her iki partinin de tabanda ve milletvekillerinin azımsanmayacak bir kısmında birbirlerine karşı ciddi bir gerilim var. Biraz iş yapış, biraz devletteki paylaşım, en çok da geleceğe bakış anlamında. Gerilimin doruğa çıktığı son noktayı, eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş'in öldürülmesi ve ardından ortaya dökülen kimi ilişkiler, kimi listeler ve büyük sessizlik olarak okuyabiliriz.

Çizgi: Tan Oral

"AK Parti idik, AKP olduk"

Bir gazeteci olarak konuşabildiğim az sayıda AKP'li milletvekillerinden biri 'sokaklarda çeteler-mafya eliyle yaşanan süreçle ilgili olarak' şunları söyledi:

"Hepimiz çok rahatsızız. Kendi aramızda konuşuyoruz. Vicdanı olan, ülkenin geleceğini düşünen kim rahat edebilir ki? Ancak yukarıya söylesek de dinleyen yok. Bir zamanlar AK Parti idik, şimdi AKP olduk."

Bir diğeri "Bugünü anlamak için 2018 seçimleri öncesinde başlayan, sonrasında zorunlu olarak gerçekleşen sürece bakmak gerekli dedi.

Neydi o süreç? O ismin de "önemli" dediği kimi noktaları not ederek hatırlatayım. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli seçimlere az bir süre kala bir açıklama yaparak "çocuk istismarcıları, tecavüzcüler, kadın katilleri, PKK'lılar, FETÖ'cüler hariç olmak üzere af" çağrısında bulundu. Ve ardından ekledi:

"Peki, ülkü ve ülke sevdalısı olan, davalarının gözü kara yiğitleri olarak bilinen mesela Alaattin Çakıcı, mesela Kürşat Yılmaz, 100 bin ülkücünün imzasıyla aday gösterilseydi, bu kahramanlarımız için de cezaevinden çıkarılmaları için bir kampanya yapılacak mıydı?"

Dönemin Başbakanı Binali Yıldırım af konusuna karşı çıkar gibi oldu, Bahçeli yazılı açıklamayla teklifinde ısrar etti. Seçimlerin ardından MHP 24 Eylül 2018'de af ile ilgili bir kanun teklifi verdi. Erdoğan o günlerde "Devlete karşı işlenen suçlarda devlet affedici olabilir. Ama kişilere karşı işlenen suçlarda devletin af yetkisi yoktur" diyecekti. Bahçeli duruşundan taviz vermedi, AKP ile görüşmeler devam etti, kendi verdikleri teklifi geri çektiler, ancak AKP ile birlikte koronavirüs salgını nedeniyle yeni İnfaz Yasası'nı çıkarıp tahliyeleri başlattılar. Tahliye edilenler arasında Bahçeli'nin 'davanın gözü kara yiğidi' dediği Çakıcı da vardı.

30 Ekim 2021'de de, diğer isim Kürşat Yılmaz 'çıkar amaçlı suç örgütü kurmak, yönetmek, nitelikli yağma, tehdit, kasten yaralama' suçlarından aldığı 66 yıl 3 ay 15 günlük cezasının, avukatlarının başvurusuyla yeniden yargılanması sonucu tahliye edildi.

Bahçeli'nin iki dava arkadaşı da 2018'deki konuşmasında vadettiği gibi özgürlüğüne kavuşmuş oldu. Bu süreçte dışarı çıkan başka isimler de vardı.

Çakıcı, 17 Kasım 2020'de "Mafya liderlerini, uyuşturucu kaçakçılarını serbest bırakıp, düşünce suçlularını hapiste tutuyorsun" diyen ana muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu'na "Seni bakla kazığı ile tanıştırırım" diyecekti.

BİM'den Ateş'e Kürşat Yılmaz paylaşımları

Kürşat Yılmaz marketlerin yüksek fiyatlarla mal sattığı polemiklerinin olduğu süreçte BİM CEO'su Galip Aykaç'ı "Güvendiğiniz güçlerle birlikte tuttuğunuz köşe başları mezarınız olur" diye tehdit etti. Ama Yılmaz'ın esas dikkat çeken çıkışı, Sinan Ateş'in öldürülmesinden sonra MHP susarken kendisinin ortaya çıkarak yaptığı paylaşım oldu. Ateş'i "Ülkü Ocakları'na sızmış FETÖ ajanı" olmakla itham etti.

Kürşat Yılmaz'ın bu paylaşımına ülkücü camiadan büyük tepki geldi. Aslında bu ülkede AKP-MHP koalisyonunun üyeleri, muhaliflerin "FETÖ'cü" diye damgalanarak-iftirayla özgürlüklerinden edilmelerine alışıktılar-ortaktılar da, ama hiç kendi içlerinden biri bu şekilde anılmamıştı.

Bu arada AKP'lilerin "bugün sokaklarda giderek vahim duruma geldiğini ifade ettiği durumdan" kendilerini dışarıda tutamayacakları da bir gerçek. Bir dönem AKP'nin en hafif tabirle 'icraatına göz yumduğu' Sedat Peker'in, "toplumu sindirmek için" nasıl kullanıldığını itiraf etmesini unutmadık.

Bitirirken…

Türkiye'de bir süredir sokaklarda siyasetçiler, gazeteciler, aydınlar saldırıya uğruyor, darp ediliyor…

Türkiye'de bir süredir Emniyet'in raporlarında bile patladığı açıkça ortaya çıkan uyuşturucunun kaçakçıları cirit atıyor, çocuklara bile musallat olmuş durumdalar, anneler-babalar kaygılı…

Türkiye'de bir süredir alışveriş merkezlerinde, insanların aileleriyle birlikte olduğu yerlerde silahlı çatışma çıkıyor…

Türkiye'de bir süredir Sırp'tan Rus'a yabancı mafya da memleketin sokaklarında çatışıyor…

Kolombiya gibi uyuşturucu kartellerinin yoğun olduğu yerlerde görülen, haberlerde-filmlerde şahit olduğumuz 'motosikletli infazcılar' hayatımıza giriyor.

Türkiye'de bir süredir organize suç örgütlerinin üyeleri sosyal medyadan tehditler yağdırıyor. Türkiye'de bir süredir kendine devlet diyen, bürokrasi içinde de uzantıları olan gruplar kanun-kural tanımıyor, kanun-kural onlara uyduruluyor.

Bir zamanlar AKP-MHP ve bu partilerin liderleri ülkenin güvenliğinin teminatı olarak gösteriliyordu. Onların varlığı 'beka demekti, huzurlu bir ülke demekti…' Hatta ülkenin yeni Milli Güvenlik Kurulu'nu bu iki partinin MKYK'ları, iki liderin buluşması olarak görenler vardı.

Şimdi bırakın güven duygusunu, yaratılan ortamla güvensizliğin merkezi haline geldiler. Bir zamanlar uyuşturucu çetelerinden mafyadan arınmış sokakların yeniden çetelerin egemenliğine girdiğini herkes görüyor.

AKP ve MHP koalisyonu 'kazan kazan'dan 'kaybet kaybet'e dönüyor. Üstelik sadece kendileri kaybetmiyor, 85 milyona kaybettiriyor. Seçimlere kadar geçecek sürede siyasi cinayetlerin sürmemesi ya da sokaktaki çetelerin daha da büyük bir bela haline gelmemesi için herkesin söz söylemesi, itiraz etmesi gerekiyor. Susmak, çözüm bulmamak, 'bizden olanı idare edelim' demek ülkeyi zaten içinde bulunduğu felaketten daha da ağır bir sürece götürecek.

Murat Sabuncu kimdir? 

Murat Sabuncu İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi bölümünü bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde İşletmecilik Sertifikası programını tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Medya ve İletişim Sistemleri konusunda yüksek lisans yaptı.

Dergi, gazete, radyo, televizyon, internet haber sitelerinde muhabirlik, editörlük, yayın koordinatörlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı yaptı.

En uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştı. Tempo dergisinde genel yayın yönetmenliği, Fortune dergisinde kurucu yönetmenlik yaptı. Skytürk 360'da ekonomiden politikaya değişik programlar hazırladı, sundu. 

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni oldu, ikinci ayında tutuklanıp Silivri Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Hapsedildiği cezaevinde 1,5 yıl tutuklu kaldı. Çıktıktan sonra sekiz ay gazeteyi yönetti. 

T24'te köşe yazarlığı, yapıyor. 2016 yılından beri pasaportu ve sürekli basın kartı verilmiyor. Yargıtay'ın iki kere verdiği beraat kararına rağmen 7,5 yıl hapis cezası talebi içeren dosyası, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda bekliyor.

Bölgeden tanıklıklarını ve izlenimlerini "Gazze: Mahsuscuktan Bir Aşk Hikâyesi" adıyla yayımlanan kitabında paylaştı. Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü sahibi. Sorbonne'da hukuk doktorası yapan bir oğlu, Nuri isimli bir kedisi var.

Yazarın Diğer Yazıları

Teröre rağmen barışın peşini bırakmama mesajı veren üç farklı isim: Bahçeli, Demirtaş, Özel…

24 saatte bir şehrin insanlarının umudu, şaşkınlığı, üzüntüyü, hayal kırıklığını nasıl yoğun bir şekilde yaşadığına şahitlik ettim. Sanki elini uzatsan tutacağın bir duygu durumu idi gördüğüm

Diyarbakır’da Bahçeli konuşurken açılan televizyonlar ve altı çizilen yorum: ‘Devlet’ Öcalan ile belli bir noktaya ulaşmasaydı hareket etmezdi

Sur’dan bindiğim taksinin sürücüsü "Barış söyleyen dert görmesin" diyor, Hasanpaşa Hanı’nda buluştuğum bir sivil toplumcu "İki haftadır Bahçeli’nin konuşma saatlerinde canlı yayını açıyoruz" diye gülümsüyordu...

Barışın yolu Edirne’den de geçiyor: Özgür Özel’in Demirtaş ve Meclis vurgusu, ‘ilk 100 yıldaki hatalar’ kritiği önemli

Yıllardır çözülmemiş sorunlar için farklı düşünceler ortaya konulması zor. Bunun için mücadele önemlidir. Özgür Özel’in Kürt sorunu, barış konusunda aldığı inisiyatif değerlidir. 2023 mayıs ayında aktif siyasetten çekildiğini açıklayan Demirtaş yeniden siyasete dönmüş oldu

"
"