12 Şubat 2024

Seçimden sonra hayat var mı?

İktidar tarafından sırf oya dönüşmesi adına yapılan bu tür bol keseden harcamaların artması, hem israfa hem de ciddi anlamda verimsizliğe neden olmaktadır. Ve bu durum her seçim sonrası olduğu gibi devleti bir enkaza dönüştürmektedir

Şu aralar ülke olarak nefeslerimizi tutup yerel seçimlere kilitlendik. Henüz tam olarak belediye başkan adayları sahaya inmiş değil ama özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan, genel başkanı olduğu partinin ve Cumhur ittifakının adayları ile alakalı övgü dolu sözler ifade etmektedir.

Özellikle üç büyük kent belediyesini partisinin yönetimine katmaya çalışan Erdoğan hem Cumhurbaşkanı olmanın hem de iktidar partisinin başı olmanın avantajlarını kullanarak cömertçe söylemlerde bulunmaktadır.

Öte taraftan ülke yönetiminin idamesi denilen bir gerçek de varlığını hala korumaktadır. 2024 yılı bütçe kanununa göre 2024 yılında (genel bütçe) 11 trilyon TL harcama ve 8 trilyon 336 milyar TL de vergi gelir hedefi bulunmaktadır.

31 Mart seçimi için verilecek vaatlerin ne kadarının gerçekleşeceğini zaman gösterecek ama seçime kadar nelerin yapılmayacağını ve seçimden sonra nelerin olacağını tahmin etmek çok da zor olmasa gerek.

Örneğin aşağıda bulunan tabloya göre 2023 yılında tahsil edilen dahilde KDV 505 milyar 466 milyon TL’dir. Ancak 2024 yılında tahsil edilmesi hedeflenen dahilde KDV ise 1 trilyon 670 milyar 600 milyon TL yani yaklaşık yüzde 230 oranında bir artış var.

Daha basit bir ifadeyle 2023 yılında tahsil edilmiş 100 TL KDV, 2024’te 330 TL olarak tahsil edilecek. KDV ve ÖTV’nin tahsilatında ise yüzde 100 bir artış hedeflenmiş.

Aşağıdaki tabloyu siz de inceleyiniz lütfen.

Öte taraftan hedeflenen enflasyon ise yüzde 36’dır, yani 2023 yılında 100 TL olan ürünler 2024’te ortalama 136 TL olacak. Ancak bu kadarlık bir fiyat artışı yukarıdaki KDV ve ÖTV hedefini pek kesmeyecek gibi duruyor.

Hedeflenen KDV ve ÖTV tutarını yakalamak için sanıyorum Şimşek, KDV ve ÖTV oranlarını minicik değiştirecek ve/veya bu vergilerde yer alan muafiyet ve istisna kalemlerini azcık törpüleyecek ve/veya KDV iade sistemine biraz dokunacak ve/veya vergi kayıp ve kaçağına ilişkin düzenlemeler getirecek. Ancak bunlar seçimden sonra yapılacak, şimdi değil.

Ancak yukarıdaki tabloda yer alan hedeflerin Şimşek’in yapmasını düşündüklerimle sağlanabilmesine pek ihtimal vermiyorum, bu yüzden fiyat artışları da bu hedefleri besleyecek gibi.

Seçim harcamalarının faturasını kim ödeyecek?

Seçim dolayısıyla liderler tutacakları ya da tutamayacakları yüzlerce vaat vermekteler/verecekler. Bu vaatler hem devlet kasasından çıkacak paradan hem gücün teminatıyla verilecek sözlerden (ihale, borç vs) hem de alınmayacak vergilerden (vergi harcamaları) oluşacaktır.

Bu noktada atlanılan çok önemli bir husus var ki; o da bu vaatler nedeniyle seçim sonrası yapılması gereken birçok yatırım ve harcamanın aksamasıdır.

Devletin etkinlik ve verimlilik konularını dikkate almadan vatandaşların beklentilerini ölçüsüz bir şekilde karşılama ve o anda sunulan bu hizmetlerin de vatandaşlarca bedava olduğunu sanmaları çok önemli bir tehlikedir.

Seçim öncesi olduğu gibi aşırı ve ölçüsüz şekilde yapılan kamu harcamalarının maliyeti yurttaşlar tarafından maalesef algılanamamakta. İktidar tarafından sırf oya dönüşmesi adına yapılan bu tür bol keseden harcamaların artması, hem israfa hem de ciddi anlamda verimsizliğe neden olmaktadır. Ve bu durum her seçim sonrası olduğu gibi devleti bir enkaza dönüştürmektedir.  

Doğal gazın beleş olması, bayram ikramiyesinin artırılması gibi kamu harcama artışlarından vatandaşlar o an fazlasıyla memnun olmakta. Ancak bol keseden yapılan kamu harcamalarının yaratacağı bütçe açığını kapatmak için borçlanma, vergi artışı, yeni vergiler ve/veya para basma gibi yöntemlerin yaratacağı enflasyon gibi kronik sorunların farkına varılmaması ise çok daha başka bir sorundur. Literatürde buna mali aldanma adı verilir. İşte seçim arifesinde verilen vaatlerin aşırı ve ölçüsüzlüğü mali aldanmaya iyi bir örnektir.

Seçim arifelerinde bol keseden yapılan harcamaların yaratacağı olumsuz resmin en önemli aktörlerinden biri yurttaşlar ve bu konuda gösterdikleri davranışlarıdır.

İnsanımız vaat yoluyla kendilerine sunulan bu mal ve hizmetlerin maliyeti hakkında fikir sahibi olmamaları nedeniyle bu mal ve hizmetlerden çok daha fazla talep ederler.

Ve maalesef devlet idaresi de bunu oya dönüştürmek için bu taleplere karşılık vererek tüm yurttaşların katlanacağı ortalama maliyeti de artırmaktadır. Ayrıca bu durum çok yakın gelecekte her bireyin üzerine düşen vergi yükünün hissedilir şekilde artmasına da neden olacaktır.

Böylece iktidarlar oylarını artırma uğruna bu tarz mal ve hizmetin miktarını artırma yoluna gidecek ve bir anda yurttaşlar kendilerini yüksek vergi yükü içinde bulacaklardır.

Ezcümle bu yazıdaki açıklamalardan sonra “seçimden sonra hayat var mı?” sorusuna cevap bulmak çok da zor olmasa gerek.

Murat Batı kimdir? 

Prof. Dr. Murat Batı, 14 Aralık 1974 tarihinde Diyarbakır'da doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini Diyarbakır'da tamamladı. Lisansını Ankara Gazi Üniversitesi'nden, yüksek lisansını Hacettepe Üniversitesi'nden, doktora derecesini "Türev Araçların Vergilendirilmesi" teziyle 2012 yılında İstanbul Üniversitesinden aldı.

Mali hukuk alanında 2016 yılında doçent, 2022 yılında profesör kadrosuna (Ondokuz Mayıs Üniversitesi Hukuk Fakültesi) atandı. 

Çok sayıda üniversite, banka, belediye ve profesyonel şirkete, özellikle vergi hukuku alanında eğitimler verdi; hukuk ofisleri ile YMM ofislerine danışmanlık yaptı.

"Vergi Hukuku (Genel Hükümler)", "Muhasebe Hileleri ve Vergiden Kaçınmanın Türk Vergi Mevzuatındaki Yasallığı", "Türk Vergi Sistemi" kitapları yayımlandı; 60'tan fazla ulusal ve uluslararası akademik yayında makale ve kitap bölümü yazdı.

Kısa bir süre Cumhuriyet, Dünya ve BirGün gazetelerinde konuk yazarlık yaptı. Eylül 2020'den itibaren T24'te yazmaya başlayan Murat Batı, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mali Hukuk Ana Bilim Dalı Başkanlığı görevini halen sürdürmektedir.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Ücretlilerin araçla vergisel imtihanı…

Vergi idaresi mevzuatı uygularken ispat koşulları gibi hükümleri gözetip sezgisel hükümler vermemelidir. Bu nedenle vergi idaresinin bu konuya çok daha makul bir çözüm üretmesi yerinde olacaktır

2 milyon liralık bir otomobilde 400 bin liralık “inat vergisi…”

Vergi mevzuatımızın birçok yerinde mükellef lehine olan vergi dilimleri, maktu istisnalar gibi uygulamalar her yıl doğrudan yeniden değerleme oranının artışına bağlanmıştır. Ancak otomobiller için uygulanan matrah artışı gelir vergisi dilimi gibi yeniden değerleme oranı kadar her yıl artmamaktadır.

Örneklerle e-ticarette yüzde 1’lik stopaj uygulaması

Bu stopajın tükettiğimiz ürünün fiyatına ne ölçüde yansıyacağını, enflasyonu ne ölçüde artıracağını, bu verginin kimden alınacağı gibi onlarca soruya cevap bulalım isterseniz...

"
"