Ücret, işverene tabi ve belirli bir iş yerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir. Anayasamızın 55’inci maddesinin ilk fıkrası “ücret, emeğin karşılığıdır” şeklindedir. Buna göre çalışanın emeği karşılığı aldığı para ve çalışana sağlanan menfaatler ücret kapsamındadır.
Çalışanla işveren arasında bir iş sözleşmesi yapılır ve bu iş sözleşmesine binaen çalışana ücreti verilir. Ancak ülkemizde maalesef genel teamül olmuş bir uygulama var ki o da çalışana gerçek ücreti değil de daha düşük bir bedel banka üzerinden yatırılmakta kalan tutar ise -genellikle elden- ispatı çok zor bir yolla verilmektedir. Bu uygulama hem sigorta prim hem de vergi kaybına neden olmaktadır.
Bu uygulamanın öbeğinde önem arz eden husus ücret bordrosudur. Çünkü gerçekte ödenen ücretin altında düzenlenen ücret bordrosu Vergi Usul Kanunu m.359/a-2 kapsamında yanıltıcı belge kapsamındadır. Dolayısıyla düzenleyen hakkında -işverene- beş (5) yıla kadar hapis cezası öngörülmektedir. Evet doğru duydunuz; beş yıla kadar hapis cezası…
Konuyu biraz daha açalım…
Nedir ücret bordrosu?
VUK m.229 ila m.252 hükümlerinde düzenlenmesi gereken belgelere dair detaylı açıklamalara yer verilmiştir. Bunlardan biri de ücret bordrosudur. VUK m.238 uyarınca işverenler her ay ödedikleri ücretler için ücret bordrosu tutmaya mecburdurlar. Gelir Vergisi Kanunu’na göre vergiden muaf olan ücretlilere yapılan ücret ödemeleri için bordro tutulmaz.
Yanıltıcı belge nedir?
VUK m.359/a-2 uyarınca “muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleyenler veya bu belgeleri kullananlar hakkında on sekiz aydan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.” VUK m.359/a-2 üçüncü fıkra yanıltıcı belgenin tanımını “gerçek bir muamele veya duruma dayanmakla birlikte bu muamele veya durumu mahiyet veya miktar itibariyle gerçeğe aykırı şekilde yansıtan belge ise, muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgedir.” şeklinde düzenlemiştir.
Ancak VUK’ta belgenin tanımı yapılmamıştır. VUK m.359’da geçen belge kavramından VUK m.227 ve devamı maddelerde yer alan vesika kavramı anlamında olduğu anlaşılmaktadır. Bu belgelerden bir tanesi de ücret bordrosudur.
Buna göre yanıltıcı belgeden söz edebilmek için bu suç eylemi açısından gerçek bir muamele söz konusudur ama düzenlenen belge söz konusu işlemi doğru yansıtmamaktadır.
Kanun maddesi gerçek bir muamele veya duruma dayanmakla birlikte bu muamele veya durumu sadece mahiyet veya miktar itibariyle gerçeğe aykırı şekilde yansıtan belgeleri sahte belgeden ayırmak suretiyle muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge olarak ayrı şekilde nitelemiştir. Gerçeğe aykırılık iki şekilde ortaya çıkabilir. İlki teslim edilen mal ya da ifa edilen hizmet ile belgede belirtilen mal ya da hizmetin aynı olmamasını ifade eden mahiyet itibariyle gerçeğe aykırılık; diğeri ise belgede yer alan malın ve/veya hizmetin sayı ile ifade edilen biriminin ve birim ya da fiyatın gerçeği yansıtmamasını ifade eden miktar itibariyle gerçeğe aykırılıktır[1].
Ayrıca VUK m.359 uyarınca düzenlenen belgenin yanıltıcı belge sayılabilmesi için bu belgenin kesinlikle vergisel işlemlerde kullanılacak bir belge olması gerekmektedir.
Eksik düzenlenen ücret bordrosu yanıltıcı belge sayılır mı?
Ücret bordrosu, VUK m.359/a’da “Vergi kanunlarına göre tutulan veya düzenlenen ve saklanma ve ibraz mecburiyeti bulunan” şeklindeki cümle uyarınca VUK’a göre düzenlenen ve saklanma mecburiyeti bulunan belgeler arasındadır. Dolayısıyla VUK m.359/a-2’de yer alan koşulların gerçekleşmesi durumunda yanıltıcı belge kapsamındadır.
Bu nedenle gerçek bedelin altında ücret bordrosu düzenleyenler VUK m.359/a-2’deki suçu işlemiş sayılacaklarından haklarında on sekiz aydan beş yıla kadar hapis cezası uygulanabilecektir.
Bunun ispat edilmesi gerekir
Gerçeğinden daha düşük ücret bordrosu düzenleyenleri Hazine ve Maliye Bakanlığı tespit ettikten sonra konunun hem vergi kaybı açısından hem de suç oluşturması anlamında VUK m.3’teki delillerle ispatlaması gerekmektedir. Bu, uygulamada çok kolay değildir. Bu nedenle özellikle Vergi Denetim Kurulu üyeleri (vergi müfettiş ve yardımcıları) konu hakkında genellikle rapor düzenlememektedirler.
Konu hakkında rapor düzenlememe nedenlerinden biri de sanıyorum yanıltıcı belge kavramını sadece mal/hizmet alım/satımına özgülemelerinden kaynaklıdır[2].
Ancak bahsettiğim hususla alakalı özellikle iş mahkemelerinde yüzlerce dosya bulunmakta ve bunların büyük bir kısmı işçi lehine sonuçlanmaktadır. Yani işçi ücret bordrosunda yazan tutardan daha fazla bir tutarı -elden alma gibi- farklı yollarla aldığını ispat edebilmektedir. Bu mahkemelerdeki dosyaların Hazine ve Maliye Bakanlığı nezdinde çok güzel bir veri tabanı oluşturacağını buradan çekilen dosyalar üzerinden özellikle vergi kayıp (vergi ziyaı gibi) ve kaçağının da önlenip Hazineye gelir yaratacağını belirtmemde fayda var. Hatta kıymetli meslektaşım Doç.Dr. Serkan Ağar hocam ile bu konuyu konuştuğumuzda “iş hakimleri, bu tarz dosyaları Maliye’ye bildirmeli” şeklinde bir önerisi de olmuştu.
Bu yönde verilecek cezaların neticesinde, çalışanların prim kaybından dolayı da emeklilik vs gibi özlük haklarından mahrum kalmayacağı da aşikardır.
Ezcümle ülkemizde toplam çalışan sayısı Temmuz 2023 itibarıyla 21.496.300 kişidir.
Bu kadar çok çalışanın olduğu ülkemde kaçının ücret bordrosundan farklı ücret aldıkları konusunda benim bir sayı vermem imkânsız ama bu oranın düşük olmadığını söylemem de pek yanlış olmaz herhalde.
O nedenle ben de buradan uyarmış olayım; ücret bordrosu, VUK’ta sayılan belgeler arasındadır ve gerçek bedelin altında düzenlenmesi durumunda yanıltıcı belge kapsamına alınması gerekmektedir. Bu sorunu çözmek adına da Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın ivedilikle adım atması bir tercih değil zorunluluktur.
Ayrıca Hazine ve Maliye Bakanlığı geriye yönelik 5 yıl için bu incelemeleri pekâlâ yapabilir. Yani bu yazdığım bugünden sonrası için değil geçmiş için de geçerlidir.
[1] Yusuf Karakoç, Vergi Ceza Hukuku, Yetkin Yayınları, 2. Baskı, Ankara, 2019, s.312.
[2] Bu konuyla alakalı yaptığımız telefon görüşmeleri neticesinde; kıymetli üstatlarım Sayın Dr. Turgay Bozoğlu ile Sayın Nazmi Karyağdı da benimle aynı fikirdedir.
Murat Batı kimdir?
Prof. Dr. Murat Batı, 14 Aralık 1974 tarihinde Diyarbakır'da doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini Diyarbakır'da tamamladı. Lisansını Ankara Gazi Üniversitesi'nden, yüksek lisansını Hacettepe Üniversitesi'nden, doktora derecesini "Türev Araçların Vergilendirilmesi" teziyle 2012 yılında İstanbul Üniversitesinden aldı.
Mali hukuk alanında 2016 yılında doçent, 2022 yılında profesör kadrosuna (Ondokuz Mayıs Üniversitesi Hukuk Fakültesi) atandı.
Çok sayıda üniversite, banka, belediye ve profesyonel şirkete, özellikle vergi hukuku alanında eğitimler verdi; hukuk ofisleri ile YMM ofislerine danışmanlık yaptı.
"Vergi Hukuku (Genel Hükümler)", "Muhasebe Hileleri ve Vergiden Kaçınmanın Türk Vergi Mevzuatındaki Yasallığı", "Türk Vergi Sistemi" kitapları yayımlandı; 60'tan fazla ulusal ve uluslararası akademik yayında makale ve kitap bölümü yazdı.
Kısa bir süre Cumhuriyet, Dünya ve BirGün gazetelerinde konuk yazarlık yaptı. Eylül 2020'den itibaren T24'te yazmaya başlayan Murat Batı, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mali Hukuk Ana Bilim Dalı Başkanlığı görevini halen sürdürmektedir.
|