24 Mayıs 2023

Belediyeler, Gelir İdaresini de arkalarına alarak hatalı ceza kesmeye devam ediyor

Danıştay, bildirimin yapılmaması nedeniyle vergi ziyaı cezasının kesilmesini kanunilik ilkesinin ihlali olarak görmekte ama Gelir İdaresi Başkanlığı ile belediyelerimiz bunu görmezden gelmektedir.

Emlak vergisi mükellefleri, emlak vergisinin üzerinden hesaplandığı değerde (matrahta) yani vergi değerinde EVK m.33 uyarınca bir değişiklik olduğunda bunu, kanuni süresinde belediyeye bildirmek zorundadır. Buna bildirim adı verilir. Bildirimin kanuni süresinde yapılmaması durumunda ise cezai yaptırımla karşı karşıya kalınır. Gelir İdaresi Başkanlığı (GİB) ise yayımladığı Emlak Vergisi Rehberi'nin 17'nci sayfasında yer alan "Emlak vergisi bildirimini süresinde vermeyen mükellefler adına vergi idarece tarh edilir ve vergi ziyaı cezası ile ikinci derece usulsüzlük cezasından miktar itibarıyla en ağır olanı kesilir." şeklindeki cümlesi ile belediyelerin yaptıkları bu hatalı işleme kendilerince meşruiyet kazandırıyor.

Hem GİB'in hem de belediyelerin yaptıkları bu hatalı uygulamanın ne olduğunu beraber anlamaya çalışırken ayrıca bu yolla sizlere de ceza kesilmişse bunu nasıl sildireceğinizi anlatmaya çalışayım.

"Bildirim" nedir?

Emlak Vergisi Kanunu m.33 uyarınca vergi değerinin değişmesi durumunda bunun belediyeye süresinde bildirilmesi gerekmektedir. Vergi değerini değişmesini; yeni bir bina inşa edilmesi, var olan binaya asansör, kalorifer, kombi takılması ya da kaldırılması, binanın yıkılması, konutun iş yerine çevrilmesi, arazi ya da arsaların birleştirilmesi vs gibi şeklinde örneklemek mümkündür.

Bu değişiklikler ilk dokuz ay içinde (1 Ocak-30 Eylül) olmuşsa yıl sonuna (31 Aralık) kadar; yılın son üç ayı içinde (1 Ekim-31 Aralık) olmuşsa, değişikliğin olduğu tarihten itibaren üç ay içinde belediyeye bildirilmesi gerekir.

Belediyeler hatada ısrar ediyor

9 Nisan 2002 tarihine kadar gayrimenkul sahipleri emlak vergisinin hesaplanması için sahip oldukları gayrimenkulleri belediyelere beyan ederdi ve beyan edilen bu tutar üzerinden de emlak vergisini öderdi. Ancak kanun koyucu 9 Nisan 2002 tarihinde yürürlüğe giren 4751 Sayılı Kanun[1] ile Emlak Vergisi Kanunu'nda yer alan beyanname verme zorunluluğu kaldırıldı. Daha basit bir ifadeyle beyan esası kenar başlıklı EVK m.20, 9 Nisan 2002 tarihinde kaldırıldı.

Değişiklik öncesi Emlak Vergisi Kanunu (EVK) m.32'de beyannamenin belirtilen sürede verilmemesi durumunda vergi ziyaı cezası kesileceği açıkça belirtilmişti. Yani 9 Nisan 2002 tarihinden önce emlak vergisine ilişkin beyanname verme yükümlülüğünü yerine getirmeyenlere vergi ziyaı cezası kesilmekteydi.

9 Nisan 2002 tarihi itibariyle kaldırılan beyan verme kuralı yerine bildirimde bulunma zorunluluğu getirildi.

Ancak Emlak Vergisi Kanunu m.32'de mükelleflerin bildirim vermemesi durumunda verginin idarece tarh edileceği ve daha da önemlisi bildirimin süresinde yapılmaması durumunda vergi ziyaı cezasının kesileceğine ilişkin bir hükme yer verilmedi.

Emlak vergisini tarh ve tahsil etme yetkisinde olan belediyeler 9 Nisan 2002 tarihinden itibaren bildirimde bulunmayan mükelleflere Kanunda yazmamasına rağmen vergi ziyaı cezası kesmeye devam etti. Birçok kişi konu hakkında fikir sahibi olmadığı için ya da kesilen miktarı düşük bulduğu ya da farklı sebeplerle bunu sorgulamadan doğrudan ödedi.

Ancak bazı mükellefler bunu yargıya taşıdı ve yargıya taşıyan herkes (ulaştığım tüm yargı kararları doğrultusunda) kesilen bu cezayı lehe yargı kararı nedeniyle iptal ettirdi.

Daha da önemlisi belediyeler neredeyse 23 yıldır olmayan kanun maddesini varmış gibi uygulamakta ve ceza kesmekte.

Hâl vaziyet böyle iken Gelir İdaresi Başkanlığı da Emlak Vergisi Rehberi yayımlayarak Emlak vergisi bildirimini süresinde vermeyen mükellefler adına vergi idarece tarh edilir ve vergi ziyaı cezası ile ikinci derece usulsüzlük cezasından miktar itibarıyla en ağır olanı kesileceğini belirtti.

GİB ve belediyelerin bu hatası yargı tarafından görmezden gelinmedi ve yargı, bu yanlış işlemden kaynaklı önüne gelen tüm cezaları iptal etti.

Şöyle ki…

Danıştay; "bu cezalar kesilemez"

Konuyla alakalı Danıştay'ın yakın tarihte verdiği tüm kararlar[2] "1319 sayılı EVK m.10 ile m.20'de, bina ve arazi vergisinin mükelleflerin yazılı beyanı üzerine tarh ve tahakkuk ettirileceği, EVK m.32'de ek süreye rağmen beyanname verilmemesi halinde, verginin bu EVK'nin hükümlerine göre idarece tarh edileceği, gayrimenkulün maddi delillere göre tespit edilmesi gereken değerinin beyan edilen asgari değerden fazla olması halinde, bu değer üzerinden ikmalen vergi tarh olunacağı, beyannamesini ek süreye rağmen vermeyen mükellef adına vergi ziyaı cezası kesileceği düzenlenmiş iken, 09.04.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4751 Sayılı Kanun ile 1319 Sayılı Emlak Vergisi Kanunu'nda yer alan beyanname verme zorunluluğu kaldırılarak emlak vergisi bildirimi verilmesi gereken hallerde mükellefin bildirim vermemesi durumunda verginin idarece tarh edileceği kuralı benimsendiğinden vergi ziyaı cezası kesileceğine dair bir hükme de yer verilmediği bahisle vergi ziyaı cezasının kesilemeyeceği" şeklindedir.

Danıştay'ın verdiği bu kararların ortak noktası genel olarak Emlak Vergisi Kanunu'nda 9 Nisan 2002 tarihinden itibaren beyanname verme zorunluluğu kaldırılarak verginin idarece tarh edileceği kuralı benimsendiğinden ve ceza kesileceğine dair bir hükme de yer verilmediğinden davalı idarece 2002 yılı ve sonraki yıllarda yapılan tarhiyatlar için vergi ziyaı cezası kesilmesinin mümkün olmadığı şeklindedir.

Danıştay, bildirimin yapılmaması nedeniyle vergi ziyaı cezasının kesilmesini kanunilik ilkesinin ihlali olarak görmekte ama Gelir İdaresi Başkanlığı ile belediyelerimiz bunu görmezden gelmektedir.

Ezcümle iki yanlış bir doğru etmez…


[1] 4751 sayılı Vergi Usul Kanunu, Emlâk Vergisi Kanunu ve Harçlar Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun (9 Nisan 2002 tarihli Resmi Gazete)

[2] Danıştay 9. Dairenin;

03.12.2019 tarih ve Esas No: 2016/13898, Karar No: 2019/6426 sayılı kararı,

20.04.2021 tarih ve Esas No: 2020/288 Karar No: 2021/2821 sayılı kararı,

26.05.2015 tarih ve Esas No: 2012/2649 Karar No: 2015/5653 sayılı kararı

Murat Batı kimdir? 

Prof. Dr. Murat Batı, 14 Aralık 1974 tarihinde Diyarbakır'da doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini Diyarbakır'da tamamladı. Lisansını Ankara Gazi Üniversitesi'nden, yüksek lisansını Hacettepe Üniversitesi'nden, doktora derecesini "Türev Araçların Vergilendirilmesi" teziyle 2012 yılında İstanbul Üniversitesinden aldı.

Mali hukuk alanında 2016 yılında doçent, 2022 yılında profesör kadrosuna (Ondokuz Mayıs Üniversitesi Hukuk Fakültesi) atandı. 

Çok sayıda üniversite, banka, belediye ve profesyonel şirkete, özellikle vergi hukuku alanında eğitimler verdi; hukuk ofisleri ile YMM ofislerine danışmanlık yaptı.

"Vergi Hukuku (Genel Hükümler)", "Muhasebe Hileleri ve Vergiden Kaçınmanın Türk Vergi Mevzuatındaki Yasallığı", "Türk Vergi Sistemi" kitapları yayımlandı; 60'tan fazla ulusal ve uluslararası akademik yayında makale ve kitap bölümü yazdı.

Kısa bir süre Cumhuriyet, Dünya ve BirGün gazetelerinde konuk yazarlık yaptı. Eylül 2020'den itibaren T24'te yazmaya başlayan Murat Batı, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mali Hukuk Ana Bilim Dalı Başkanlığı görevini halen sürdürmektedir.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Vergi Denetim Kurulu, müfettişlerin özlük haklarını çözemediğinden her geçen gün kan kaybediyor…

Özellikle son dönemlerde sosyal medya fenomenlerinin, kara para aklayıcılarının ve bilumum yasa dışı faaliyetlerinin ülkede cirit attığını da düşünürsek vergi denetim kurulunun ivedilikle güçlendirilmesi gerekmektedir

Şimşek'in IBAN'ları denetleme planı

İncelenen kişi gelen parayla birlikte o ürüne ilişkin fiş/faturayı düzenlediğini ispatlarsa sorun yok ancak aksi durumda cezalı işleme maruz kalacak

Yiyecek içecekte KDV artışı yok

Bu yayımlanan KDV, Genel Tebliğ ile de Hazine ve Maliye Bakanlığı'ndan "Ödeme kaydedici cihazınızı güncelleyin, yüzde 1 KDV kesiyorsanız geliyoruz, yapmayın" demek için bir uyarı mahiyetinde