20 Aralık 2022

"Masa" bu rüzgârı kaybetti

Bir yandan bu seçimin Türkiye'nin geleceği için çok önemli olduğunu söyleyeceksin diğer yandan seçime 6 aydan az zaman kalmışken "muhalefet bu seçimi kesin kazanır" rüzgârı yaratamayacaksın. Bu muhalefet açısından iyi bir tablo değil

Ekrem İmamoğlu, eski YSK üyelerine "ahmak" dediği gerekçesiyle mahkûm edilince bu durumu muhalefetin yararlanacağı bir rüzgâra çevirmeyi başarmıştı.

Mahkeme kararı daha belli olmadan önce vatandaşları Saraçhane'ye davet etmesi, kararın ardından bu toplantıyı bir mitinge çevirmesi, muhalefetin uzun süredir yaratamadığı heyecanı yarattı.

Ancak bu heyecanın hâlâ ayakta olduğunu söyleyebilmek de artık kolay değil.

İlk günün heyecanının dalga dalga diğer illere ve ilçelere yayılmasını sağlayacak şey, siyaseti meydanlara taşımaktı ve bunu yapması gereken de herhalde CHP olmalıydı.

Şu an için görünen o ki bu heyecan bizzat İmamoğlu'nun partisi eliyle sönümleniyor.

Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nun ilan edilmemiş "Cumhurbaşkanı aday adaylığı" hesapları bunun önünde engeldi ve nitekim öyle de oldu.

Yazının tam da burasında şunu özellikle belirtmeliyim ki "İmamoğlu kesin kazanır, Kılıçdaroğlu kazanamayabilir" gibi iddialar içinde değilim.

Erdoğan'ın karşısına çıkacak adayın kimliği kesinleşmeden yapılan araştırmalara bakıp, "şu kazanır, bu kazanamaz" demek, gerçekçi değil.

Şu an için bildiğimiz gerçek şu ki değişik araştırmalarda "kesinlikle Erdoğan'a oy vermem" diyenler, "karşısında kim olursa olsun oyum Erdoğan'ın" diyenlerden 15 – 20 puan daha fazla.

Ama bu Erdoğan'ın seçimi kazanamayacağı anlamına da gelmiyor.

Arkasında blok yüzde 40'a varan oyu olan bir adayın, seçim ikinci tura kalırsa "1 oy fazla" alması ihtimali küçümsenecek bir ihtimal değil.

Çünkü Erdoğan'ın karşısında homojen bir muhalefet yok.

Homojen bir muhalefet olmadığı gibi Erdoğan'ı beğenmeyenlerin önüne sunulmuş bir ortak program da yok.

İmamoğlu'nun yarattığı heyecanın kısa sürede sönümlenmesinin en önemli nedenlerinden biri de bu.

Muhalefet hâlâ yol haritası üzerinde çalışıyor ve unutuyorlar ki "yol haritası" dedikleri şeyin bir anlam ifade edebilmesi için önce seçimin kazanılması gerekli.

Kazanamadığınız seçim sonrası için yol haritan olsa ne olur, olmasa ne olur?

2023'te iki seçim yapacağız.

Yasama organını seçeceğiz, partiler TBMM'de en çok milletvekiline sahip olmak için yarışacaklar.

Yürütme organını seçeceğiz, adaylar Cumhurbaşkanı seçilmek için yarışacaklar.

Erdoğan ve AKP – MHP ortaklığı için "Altılı Masaya" göre daha kolay bir secim bu.

Tek bir mesajları var, zaten uzun süredir iktidardalar, tek başına çok yüksek blok oya sahip bir adayları var, sadece proje anlatacaklar.

"Altılı Masa" ise ne kuş ne deve.

Bir seçim ittifakı mı, seçim sonrası için kurulmuş bir koalisyon mu, yoksa daha geniş çerçeveli bir Anayasa değişikliği için oluşmuş bir platform mu?

Bu bir seçim ittifakı ise artık adı konmalı, hep birlikte tek bir mesaj verebilir hale gelmeliler.

İmamoğlu'nun mahkûmiyeti sonrasında esen rüzgarla yelkenlerini dolduramadılar çünkü ortada ne bir fikir var ne de o fikri bir bayrak gibi taşıyacak bir isim var.

Biliyorum böyle şeyler yazılıp çizilmesinden pek hoşlanmıyorlar ancak şu ana kadar seçmene gösterebildikleri tek şey, bu seçimden sonra bile gündeme gelmesi çok mümkün görünmeyen bir Anayasa taslağı.

Bir yandan bu seçimin Türkiye'nin geleceği için çok önemli olduğunu söyleyeceksin diğer yandan seçime 6 aydan az zaman kalmışken "muhalefet bu seçimi kesin kazanır" rüzgârı yaratamayacaksın.

Bu muhalefet açısından iyi bir tablo değil.

Altılı Masa; Yüksek Seçim Kurulu üyelerine hakaret ettiği iddiasıyla 2 yıl 7 ay 15 gün hapse mahkûm edilen ve bu cezanın kesinleşmesi durumunda siyasi yasaklı hale gelecek olan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'na destek için Saraçhane'de İstanbullularla buluşmuştu.

Masa'yı bekleyen tehlike

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Meral Akşener'in, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş'ın aday gösterilmesi ile ilgili olarak "iki arkadaşımızdan biri aday gösterilse hayır demeyeceğiz" sözlerinden hoşlanmadı.

"Bir parti başka bir partinin içişlerine karışmamalı. Her partinin kendi kuralları vardır" dedi.

Arkasından da kendi adaylığı ile ilgili "samimi görüşlerini" açıkladı.

"Kararı verecek olan Altılı Masa'dır. Bu konuda kendi aramızda da görüş birliği sağladık. Altılı Masa'nın bir üyesi olarak onların iradesi dışında bir şey deklare edersem bu doğru olmaz. Altı lider bir araya gelip 'bizim adayımız sizsiniz' derse elbette aday oluruz. Ben kurallara uyan, liderlerin iradesine saygı duyan birisiyim."

Bu sözleri okuyunca kafam karıştı.

Kılıçdaroğlu da Altılı Masa'da oturan altı liderden biri olduğuna göre, "bizim adayımız sizsiniz" diyeceklerden biri de kendisi olmalı.

Ve herhalde CHP adına kimi aday yapmak istediklerini Masa'ya açıklayacak ve masada oturanları ikna edecek kişi de kendisi.

Adayın masada oturanlar tarafından parmak kaldırılmak suretiyle belirlenmeyeceğini tahmin edebiliriz.

Uzun uzun tartışacaklardır, kimin gösterdiği adayın şansı daha fazla diye.

Erdoğan, bu masayı dağıtmak için şu anda ne istense vermeye hazır görünüyor.

Ancak şunu söylemeliyim ki o masayı dağıtma potansiyelini içinde barındıran asıl tehlike adayın kim olacağının tartışılması sırasında ortaya çıkar.

Hele Kılıçdaroğlu, kendisinin adaylığı ile ilgili olarak ne düşündüklerini diğer genel başkanlara sorarsa!

Ekrem İmamoğlu, Kemal Kılıçdaroğlu, Mansur Yavaş

* * *

Işın Görmüş ile konuştum

Meslektaşım Işın Görmüş ile uzun yıllar Doğan Burda Dergi'de birlikte çalıştık.

Elle Dergisi'nin Türkiye'deki kuruluşundan itibaren yöneticisiydi.

Bizim mesleğimiz son yıllarda bir yandan iktidar zorlamasıyla değişen medya düzeninin sorunlarını yaşıyor diğer yandan da bütün dünyada medyayı etkileyen dönüşümün sancılarını.

Işın da bu süreçte "bağımsız gazeteciliğe" yönelenlerden biri oldu.

Bir YouTube kanalı var ve o kanalda Işın ile Türkiye ve medya halleri üzerine sohbet ettik.

YouTube kanalındaki bu söyleşiyi şu linkten izleyebilirsiniz.

Kanala abone olmayı da ihmal etmeyin tabii.

Mehmet Y. Yılmaz kimdir?

Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu

Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini de bir süre yürüttü.

12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazete ve dergilerini yayınladı

Askerlik görevini Kara Harp Okulu'nda tamamladıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu

1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınladı.

Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğunu yaptı.

1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yılın sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda da Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.

2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü görevine getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.

2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.

Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi de kitap olarak yayınlandı. 

"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.

Yazarın Diğer Yazıları

İğneyi kendine, çuvaldızı başkasına

Eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in, Riyad’daki dans gösterisinde Kâbe siluetinin dijital dekor olarak kullanılmasına, “Suud ulemasının sessizliği fecaattir” sözleriyle tepki göstermesini tebessümle karşıladım. Fetullahçılar, her türlü ahlaksızlığı yaparken kendisi Diyanet İşleri Başkanı idi. Bu ülkede yolsuzluğa “hırsızlık değildir” diyen, “rüşvet vermek caizdir” diyen fıkıh uleması bile gördük

İsrail, Kürt kartını açarken düşünelim

“Kürt kartı”, Türkiye’ye karşı kullanılabilecek bir koz olarak görülüyorsa doğru politika ne olmalıdır? Kürtleri yok saymak mı? Kürtlerin bu ülkeye bağlılıklarını güçlendirecek, ayrılıkçılığı minimalize edecek politikaları kurmak mı?

Bir garip “devlet inisiyatifi!”

Uçum öyle şeyler söylüyor ki sanki devlet içinde, Erdoğan yönetiminden bağımsız ya da ona bağlı ama kendine özgü ajandası olan ayrı bir devlet varmış gibi. Devlet içinde gizlenmiş devlet, inisiyatifini kullanırken Bahçeli’ye piyon görevi mi verdi?

"
"