31 Ekim 2023

Kılıçdaroğlu, İmamoğlu'na kapıları kapatıyor

Partide "görünür olanların" CHP'nin yüz yıldır imbikten süzülen birikimini ileriye taşıyacak çapta politikacılar olmadığını Genel Başkan'ın ağzından duymamız çok ilginç

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "niye adaysınız" sorusunu yanıtlarken, CHP'nin kendisinden sonraki genel başkanının bugün tanıdığımız, bildiğimiz aktörlerden biri olmayacağını da açıkladı.

Kılıçdaroğlu'nun Sözcü'den İpek Özbey'in sorusuna verdiği yanıt şu:

"Gemiyi limana güvenli bırakmak için. Bilgili, birikimli, iyi bir sosyal demokrata devredeceğim. CHP'nin yüz yıllık birikimini sürdürmemiz lazım. İmbikten süzülen bir birikim."

Ve daha önce de benzerlerini söylediği bu sözlerinin ardından şunu açıkladı:

"Partide böyle biri var ama görünür hale gelmesi gerekiyor."

Bu durumda zaten "görünür durumda olan" isimlerin, mesela Ekrem İmamoğlu ya da Hurşit Güneş gibi öteden beri partinin içinde faal olan politikacıların önünün kesileceğini anlıyoruz.

Benim için şaşırtıcı bir durum değil, çünkü Kılıçdaroğlu ve saz arkadaşlarının "küçük olsun benim olsun" zihniyetleri, zaten kamuoyunda parlayan bir ismin önünde engel.

Bu Ekrem İmamoğlu gibi doğal adaylar için bir uyarı elbette ancak dikkatinizi bir konuya daha çekmek istiyorum.

Adaylığı söz konusu olduğunda "örgüt aday gösterirse adayım" diyen Kılıçdaroğlu'nun konuşmasındaki ton değişmiş görünüyor.

Kendisi, yerini bırakacağı birisini bulmuş bile ve Kurultay'dan sonra onu parlatacak ve CHP'nin başına geçirecek.

Bu sözler sosyal demokrat olduğunu iddia eden bir politikacının ağzından çıkıyor.

Örgüt içinde demokratik yarıştan, parti örgütünün en iyisini tartışarak bulacağından filan söz etmiyor.

Kendi tanımıyla partide genel başkanlığa layık "bilgili, birikimli, iyi bir sosyal demokrat" var ve ama onu henüz kimse tanımıyor. Allah'tan Kılıçdaroğlu onu fark etmiş, partinin başına geçirip, gönül huzuru içinde evine çekilecek!

Buna parti içinde "görünür halde olanların" ne diyeceğini merak ediyorum elbette.

Partide "görünür olanların" CHP'nin yüz yıldır imbikten süzülen birikimini ileriye taşıyacak çapta politikacılar olmadığını Genel Başkan'ın ağzından duymamız çok ilginç.

Bakalım, kendini bugüne kadar titizlikle saklayıp, görünmez olan politikacı kim çıkacak?

Ekrem İmamoğlu - Kemal Kılıçdaroğlu

* * *

Hâkim Bey'de utanma duygusu olmayınca!

Anayasa'nın 153 maddesinin son satırı şöyle:

"Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar."

Erdoğan'ın talimatıyla Gezi Davası'nda mahkûm edilen TİP Hatay Milletvekili Can Atalay hakkındaki Anayasa Mahkemesi kararı ise kimseyi bağlamamış görünüyor.

Karar, 25 Ekim günü alındı ve kısa karar acil olarak Atalay'ı mahkûm eden ilk mahkemeye gönderildi ki gecikmeden doğacak sakıncalar giderilsin.

Kararı verecek mahkemenin bazı üyelerinin, karar vermemek için o gün kimselere görünmeden sıvıştıklarını haberlerde okumuşsunuzdur.

Aradan geçen bunca günün ardından o gün niye kaçtıklarını anlayamadığımı söylemeliyim.

Zaten kararı sallamıyorsunuz, niye kaçıyorsunuz?

Anayasa'yı ve kanunları uygulayacak olan yargı organlarının kendisi Anayasa'yı takmıyorsa, kime ne diyeceğiz?

Dün Atalay hakkındaki AYM kararını görüştükleri bildirilen hakimler, bu konuda herhangi bir karar açıklamadan, 17 – 25 Aralık operasyonlarını yapan polis şeflerinin davası için duruşma salonundalardı.

Polis şeflerinin davası 5 gün sürecekmiş.

Mahkeme heyetinin neyi tartıştığını merak etmemek mümkün değil.

AYM'nin kararı son derece açık. Anayasa'nın mahkeme kararları ile ilgili hükmünü de anlamamış olmak için insanın zekâ yaşı seviyesinin çok ama çok düşük olması gerekiyor.

Peki mahkeme neden kararın gereğini yerine getirmiyor?

Bu yönde bir talimat mı aldılar?

Yargıçlara talimat vermek suç. Talimat alan yargıcın bu suçu ihbar etmesi gerekirken, kafasını önüne eğip bu emri yerine getirmeye çalışmasına ne demeliyiz bilmiyorum.

Eskiden hakimler, savcılar güvenilir ve toplumun saygı duyduğu insanlardı.

Fetullahçılar ile başlayan çürüme AKP'li hâkim ve savcılar ile artık zirvesine ulaşmış görünüyor.

Böyle çürümüş bir yargı karşısında ortaya çıkıp da Anayasa şöyle, kanunlar böyle demenin de bir anlamı kalmıyor çünkü umurlarında bile değil.

Buraya yazamayacağım türden sözler söylesem, korkarım pişkin pişkin dinleyip, "yarabbi şükür" bile diyebilirler.

Bir yarışma mı açsak acaba: Bu tipleri ne utandırabilir?

Mehmet Y. Yılmaz kimdir?

Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu

Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini de bir süre yürüttü.

12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazete ve dergilerini yayınladı

Askerlik görevini Kara Harp Okulu'nda tamamladıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu

1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınladı.

Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğunu yaptı.

1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yılın sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda da Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.

2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü görevine getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.

2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.

Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi de kitap olarak yayınlandı. 

"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Türk Speedy Gonzales'ler iş başında!

İstanbul'da "speed dating" başlamış. "Hızlı flört" diye çevirmişler ama flört bu değil, buna olsa olsa "merhabalaşmak" diyebiliriz. Gerçi ben sanırım eski kafalıyım ama beş dakika içinde bir kadını ya da bir erkeği tanıyıp etkilenmek mümkün olabilir mi? Açıkçası bana yetmez...

AKP – MHP koalisyonu dağılmaz

AKP ile MHP arasında yapılıyor görünen bu bilek güreşinde şimdilik Erdoğan "dış gözlemci" gibi davranmayı tercih ediyor. Koltuğunu tehdit altında hissedene kadar da bu pozisyonunu muhafaza edeceğini düşünüyorum

Hükümete darbe mi, Bakan'a komplo mu?

Ayhan Bora Kaplan suç çetesi soruşturmasının vardığı yer burası: Devletin iki kurumu, adliye ve polis, siyasi rekabetin oyuncağı oluyor!