27 Temmuz 2020

İslamofobi ve eli kılıçlı din adamı!

İslam barış diniyse, eli silahlı din adamının camide ne işi var? Eli kılıçlı imamı camide gördüğünüzde, İbni Sina'yı mı hatırlarsınız, boğaz kesen IŞİD canilerini mi?

Diyanet İşleri Başkanı, Ayasofya'da hutbeyi elinde bir kılıç ile okudu.

Sonradan bunun anlamı üzerine çok şey yazıldı. Sağ elde olursa düşmana korku verirmiş, sol elde olursa barış demekmiş gibi!

Bizim modern Dürrizade iki eliyle tutuyordu kılıcın kabzasını, ona ne demeli?

Fetihler döneminden midir, yoksa artık bir yeri fethedecek mecali kalmayan, tam tersine zamanında fethettiği topraklarını ardı ardına elden çıkarmak zorunda kalan bir imparatorluğun, Müslüman halkını oyalamak için icat ettiği bir şey midir, bilmiyorum.

Kuşkusuz ki siyasi bir yönü olmalı. Ama dine ait bir uygulama olmadığı çok açık.

Doğrudan İslam'a ait bir şey olsaydı, bir ayet o da yoksa bir sahih hadis okumuş olurduk.

Bizim devlet büyüklerimiz başta, ben de dahil olmak üzere çok kişi, ırkçılığın en pespaye versiyonuna dönüşen İslam karşıtlığından yakınıyoruz.

"İslamofobi", tıkanan kapitalist sistemin, ezilen kitlelere sunduğu bir düşman.

Sistem kendisini savunabilmek, kendi yapısal özelliklerinden kaynaklanan işsizlik vb. gibi sorunları başkasına yansıtmak için bu tür işleri körüklüyor.

Bir yandan medya, diğer yandan popülist politikacılar bunu yayıyor, büyütüyor, yeniden üretiyor.

IŞİD katilleri, Taliban bağnazları da onlara kamyonla malzeme taşıyor.

Şimdi orta halli sıradan bir Avrupalı, Latin Amerikalı, Afrikalı, Çinli, Rus, kısacası Müslüman olmayan bir bireyi gözünüzün önüne getirin.

Akşam evde oturuyorsunuz. Bir bira açıp, televizyonun karşısına geçiyorsunuz, haberler başlıyor.

Belki yerini bile bilmediğiniz Müslüman bir memlekette, eskiden müze olan bir kilise binası camiye dönüştürülmüş, memleketin en üst rütbeli din adamı, orada dini töreni yönetiyor ve elinde bir kılıç var!

Ne düşünürsünüz?

Gözünüzün önüne İbni Sina mı gelir, boğaz kesen IŞİD canileri mi?

İslam bir barış diniyse, eli kılıçlı din adamının camide ne işi var?

Hz. Muhammed'in mesajını kılıçla mı yayacaksınız?

Hangi çağda yaşadığınızı zannediyorsunuz?

Tabii bir olasılık da bu kılıcın "bizlere gösteriliyor olması"!

Kabadayılık aleminde böyle bir şey var, korkutmak istedikleri insanlara silah gösterirler.

Korkutmak istediğiniz insanlar, bu ülkenin vatandaşları mı?

Farkında mısınız, "İslamofobi" artık Müslümanların yaşadığı ülkelerde de yayılıyor, kendisine zemin buluyor.

Eli kılıçlı din adamlarını, öldürülecek komşuların listesini yapanları, namaza gidiyoruz bahanesiyle bütün bir kenti terörize edenleri, metronun vatmanını linç etmeye kalkışanları gören kendi halindeki sıradan insanlar, korkmasınlar da ne yapsınlar?

* * *

Yazıyla: Bin gün!

Bugün güneş doğduğunda Osman Kavala'nın hapishanede geçirdiği günlerin sayısı 1000'e ulaşmış olacak.

Osman Kavala, Erdoğan rejiminin sembol tutuklusu.

Suçlu olduğuna dair ortaya bir kanıt konulamamış bir insanı, canları isterse 1000 gün bile hapiste tutabileceklerini göstermek için kullandıkları bir sembol o.

Hiç bir suçu olmayan bir adamı bile 1000 gün hapiste tutabiliyorlarsa ve daha ne kadar süre tutacaklarını kendileri bile bilmiyorsa, başkalarına neler yapmazlar?

Ve aynı zamanda ne kadar çaresiz olduğunuzu da bu vesileyle yüzünüze vuruyorlar.

Biliyorsunuz ki bir TC vatandaşı, suçsuz yere bin gündür hapis yatıyor ve siz hiç bir şey yapamıyor, sadece seyrediyorsunuz.

Kızgın ama çaresiziz.

Böylece Osman Kavala üzerinden hepimizi eziyorlar.

Olup biten bundan ibarettir!

Bu hukuksuzluğa karşı çıkmak, kendimize duymamız gereken saygının gereğidir.

Hukuksuzluklarını her gün yüzlerine vurmak, bıkmadan, usanmadan bunu tekrarlamak gerekiyor.

* * *

Azınlık vakıfları da "lanet" korumasında mı?

Eli kılıçlı Diyanet İşleri Başkanı'na göre, vakıf mallarına elini uzatanların lanetten kurtulmaları mümkün olmuyor.

Bilmiyorum, kimsenin malına elimi uzatmadığım için öğrenmem de gerekmedi, aslına bakarsanız.

Ama aklıma takılan sorular var.

* Vakıf gelirlerinden Mekke ve Medine'ye ayrılan payların ödenmesi düşünülüyor mu?

* Azınlık vakıflarının el konulan mallarının iadesi söz konusu olacak mı?

* Diyanet İşleri Başkanlığı, Süryanilere aitken kendisine devredilen vakıf mallarını iade edecek mi?

* Kamu kaynaklarıyla oluşturulan vakıfların, sadece belli bir siyasi düşüncenin yayılması için kullanılması, o kaynaklar üzerinde hak sahibi olan bizlerin haklarına tecavüz ve ihanet sayılmaz mı?

* Toplanan yardım paralarıyla kurulan vakıfların işlemlerinin şeffaf olmaması, ne yaptıklarını kimsenin bilmiyor olması, "vakfedene ihanet" sayılır mı?

* Yardım paraları ile kurulan vakıfların "vakfedeni" kim sayılır? Yardımları verenler mi, vakıfları arpalık olarak kullananlar mı?

Şimdilik bu kadar.

İleride yine görüşeceğiz.

Siz bu arada bu soruların yanıtlarını çalışın. Kılıcınızı da yağlı bezlerle iyice sarın ki paslanmasın, yazık günahtır.

Yazarın Diğer Yazıları

Suriye konusunda kafalar karışık

Siyasi İslamcılar, Esad’ın devrilmesiyle ortaya çıkan durumu “devrim” olarak niteliyorlar. Öte yandan kendilerini “komünist” ya da “sosyalist” diye tanımlayanların da kafaları biraz karışık. İnsan hakları, özel olarak kadınların hakları, işçilerin, çalışanların haklarını bekleyen gelecek ne olacak?

Kralın bütçesi keyfine göre

Türkiye bir demokrasi değil de bir Orta Çağ krallığı olsaydı, kral ya da padişah parayı keyfine göre toplar ve harcardı, kimse de bunun hesabını soramazdı. Yoksa Türkiye bir Orta Çağ krallığı mıdır?

Aslında Erdoğan “Esed’den hâlâ umutluydu!”

Suriye konusunda ikinci kez bir istihbarat fiyaskosu yaşadık. En önemli güvenlik tehdidinin Suriye’den geleceğini düşünen bir yönetim, rejimin ve muhaliflerin güç dengesini ve planlarını uygulama kabiliyetlerini öngörebilmeliydi. Gördük ki Türkiye’yi yönetenler de haberleri televizyondan izliyor!

"
"