27 Aralık 2022

Hayallerimin ulaşamayacağı bir başarı öyküsü

Ortada büyük bir başarı var! 2 Pound sermayeyle bir şirket kuruyorsunuz. Sonra bu şirket bir gemi satın alıyor. Gemiyi size satan, geminin satış bedelini geri ödeyerek, gemiyi sizden kiralıyor. Sonra bu şirketi bir başka iş adamına satıp, 15 milyon dolar kazanıyorsunuz! Kılçıksız, tertemiz para!

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kardeşi Mustafa Erdoğan ile eniştesi Ziya İlgen, sahip oldukları gemi ve tanker işletmeciliği şirketlerini, Erdoğan'ın çocukları Sümeyye Bayraktar, Esra Albayrak ve Bilal Erdoğan ile ortak oldukları şirkete devrettiler.

Böyle birleşmelerin ticari ya da mali ne gibi anlamı olabilir, benim bilgim bunu açıklamaya yetmez.

Ben meselenin daha çok "rekabet" ayağı ile ilgiliyim!

Şimdi bu birleşme ile Erdoğan'ın çocukları, Binali Bey'in çocuklarını geçerler mi, geçmezler mi, rüyalarıma girecek soru benim için bu.

Aslında iş bitiricilik açısından bakılınca, Bilal Bey ve hanım kardeşlerinin Binali Bey'in çocuklarına belli konularda fark attıklarını da görebiliyorum.

Gerçi gemi sayısı konusunda Binali Bey'in çocukları liderliği ellerinde tutuyorlar ancak Erdoğan'ın çocuklarının ticari dehası da görmezden gelinemez.

Türkiye'nin son 20 yılına damgasını vuran bu iki politikacının çocuklarının, yıllardır ihmal edilen deniz taşımacılığı işinin öncülüğünü yapmaları da ayrıca altı çizilmesi gereken bir başarı öyküsü.

Ama "iş bitiricilik" denilince Erdoğan'ın çocukları uzak ara önde görünüyorlar.

Erdoğan'ın çocuklarına tartışmasız liderliği vermemin öyküsünü daha önce de yazmıştım.

Ancak tıpkı Samanyolu şarkısında olduğu gibi, bu başarı "ömür boyu sürecek, yıllarca dilimden düşmeyecek"!

BMZ'nin inşa ettirdiği ilk gemi Mecid Aslanov Ekim 2014'te tamamlanmıştı.

* * *

Her şey güzel bir Nisan sabahı İstanbul'da başladı.

10 Nisan 2006 günü, İstanbul'da 1 Milyon TL sermayeli bir şirket kuruldu: Turkuvaz Denizcilik.

Ortakları Ziya İlgen (Cumhurbaşkanı'nın eniştesi), Mustafa Erdoğan (Cumhurbaşkanı'nın kardeşi), Burak Erdoğan (Cumhurbaşkanı'nın oğlu), Osman Ketenci (Cumhurbaşkanı'nın dünürü), Mustafa Gündoğan (Cumhurbaşkanı'nın eski özel kalem müdürü) olan bu şirket kuruluşundan 4 ay sonra adını BUMERZ olarak değiştirdi.

BUMERZ isminin sözlükte bir karşılığı yok.

Burak'ın "Bu"su, Mustafa'nın "M"si, Erdoğan'ın "Er"i, Ziya'nın "Z"sinden oluşan bir isim!

Çok da yaratıcı bir isim olmadığını söylersem, haksızlık etmiş sayılmam.

İrlanda Denizi'nde, üzerinde 81 bin kişinin yaşadığı, bir ada olan Man Adası'nda aynı ismi taşıyan bir başka şirketin kuruluşu da bu tarihin 2,5 yıl sonrasına denk geliyor.

Şirketin kuruluş evraklarında Ziya Ülgen'in adı var, diğer ortakların yok. (Bu şirket daha sonra adını Bellway olarak değiştdi.)

"Vergi cenneti" Man Adası'nda 2 pound sermaye ile kurulan bu şirket, kuruluşundan 2 gün sonra Malta'da kurulu Pal Shipping Trader One Ltd. şirketini satın aldı.

Bu şirket petrol taşımacılığında kullanılan, 25 milyon dolar değerindeki Agdash tankerinin de sahibiydi.

Pal Shipping Trader One Ltd. şirketinin sahibi de bir süre önce FETÖ'cü diye 5 yıl hapis cezasına çarptırılan ve hapiste yattığı süre göz önünde bulundurularak İstanbul'u terk etmemek şartıyla serbest bırakılan Mübariz Mansimov'dan başkası değildi.

İddialara göre 25 milyon dolarlık bu şirket için 7 milyon dolarlık ilk ödeme, Sıtkı Ayan isimli iş adamı tarafından yapılmıştı.

* * *

Sıtkı Ayan, Türkiye'den geçen borularla doğal gaz taşımacılığı işi yapar, Cumhurbaşkanı'nın sevdiği bir şahsiyettir.

Onu kucaklamak istediğini, FETÖ'nün "yargı eliyle darbe girişimi" günlerinden biliyoruz.

Sıtkı Ayan adını geçenlerde bir kez daha duyduk.

Ayan ve sahibi olduğu şirketler İran Devrim Muhafızları için petrol satışına aracılık ettikleri gerekçesiyle ABD Hazine Bakanlığı tarafından yaptırım listesine alındı.

ABD Hazine Bakanlığı'nın açıklamasına göre, Ayan'a ait şirketler İran petrolü için uluslararası satış sözleşmeleri hazırlamak, gemi nakliyat işlemlerini ayarlamak ve Devrim Muhafızları'nın ülke dışındaki operasyonlarını yürüten Kudüs Gücü adına petrolün menşeinin gizlenmesine ve kazancın aklanmasına yardımcı olmakla suçlanıyorlar.

Bu haberdeki "gemi nakliyat işlemlerini ayarlamak" sözlerini okurken bizim çocukların şirketleri adına endişelendim ama sonradan rahat nefes aldım. Sanırım o gemiler, bu gemilerden değil.

* * *

BUMERZ şirketi, Mansimov'a kalan borcunu ödemek için 23 Ekim 2008 tarihinde, Letonya'nın Parex Bank'ından 18 milyon 400 bin dolar kredi alır.

Mansimov, BUMERZ'e sattığı gemiyi, BUMERZ'den 2015 yılına kadar kiralayarak alınan kredinin taksit ve faizlerini üstlenir.

Süper bir ticari işlem yani!

Arabamı size satıyorum, sonra da satın almak için bana ödediğiniz parayı geri verip, arabayı sizden kiralıyorum.

BUMERZ şirketinin daha sonra Bellway adını aldığını ve bu isimle Sıtkı Ayan'a satıldığını da biliyoruz.

Bellway'in satış bedeli 15 milyon dolar olarak belirlenmiş ve 15 Aralık 2011 ile 4 Ocak 2012 arasında eski ortaklara ödenmişti.

MASAK ve savcılık soruşturmasının kesin olarak ortaya koyduğuna göre Man Adası'ndaki şirketin satışından, BUMERZ'in ortaklarına şu ödemeler yapılmıştı:

Burak Erdoğan'a (Cumhurbaşkanı'nın oğlu): 3 milyon 750 bin ABD Doları.

Mustafa Erdoğan'a (Cumhurbaşkanı'nın kardeşi): 3 milyon 750 bin ABD Doları.

Ziya İlgen'e (Cumhurbaşkanı'nın eniştesi): 3 milyon 750 bin ABD Doları.

Osman Ketenci'ye (Cumhurbaşkanı'nın dünürü): 2 milyon 250 bin ABD Doları.

Mustafa Gündoğan'a (Cumhurbaşkanı'nın eski özel kalemi): 1 milyon 500 bin ABD Doları.

Ortada büyük bir başarı var!

2 Pound sermayeyle bir şirket kuruyorsunuz.

Sonra bu şirket bir gemi satın alıyor. Gemiyi size satan, geminin satış bedelini geri ödeyerek, gemiyi sizden kiralıyor.

Sonra bu şirketi bir başka iş adamına satıp, 15 milyon dolar kazanıyorsunuz!

Kılçıksız, tertemiz para!

Bir de bunun dedikodusunu yapan "Bay Kemal" Kılıçdaroğlu'ndan 556 bin lira tazminat alıyorsunuz.

Şimdi söyleyin bakalım, liderliği Erdoğan'ın çocuklarına vermekte haksız mıyım?

Yalnız bütün bu hikâyelerde benim üzüldüğüm bir taraf var ki o da bu başarıların bir tek aile içinde kalmış olması.

Oysa bu üniversitelerde okutulacak kadar büyük bir ticari başarı.

Aslına bakarsanız, Erdoğan'ın oğlu, biraderi, eniştesi ve dünürü ile Binali Yıldırım'ın çocukları el ele verseler, milli gelirimizi bir anda Danimarka düzeyine getirmeleri işten bile değil.

CHP zihniyeti ise bunun ancak dedikodusunu yapabiliyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan bir dönem şu sloganı çok sık tekrarlıyordu:

"Bizim hizmetlerimizin ulaştığı yere, bunların hayalleri bile ulaşamaz!"

Gerçekten de öyle görünüyor.

CHP zihniyeti ile benim de başım hoş sayılmaz ama "şahsım olarak" bunun hayalini bile kuramıyorum!

Mehmet Y. Yılmaz kimdir?

Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu

Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini de bir süre yürüttü.

12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazete ve dergilerini yayınladı

Askerlik görevini Kara Harp Okulu'nda tamamladıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu

1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınladı.

Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğunu yaptı.

1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yılın sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda da Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.

2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü görevine getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.

2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.

Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi de kitap olarak yayınlandı. 

"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Kamu kaynaklarıyla vakıfçılık bitecek mi?

TÜGVA, Okçular Vakfı, Türken Vakfı, Ensar Vakfı gibi birçok vakıf var ki bunların gelirleri büyük ölçüde kamu kaynaklarından oluşuyor. Bu vakıfların hiçbiri Erdoğan ailesinin gelirleriyle kurulmadı, faaliyetlerini de böyle sürdürmüyor. Büyük ölçüde kamu ile iş yapan iş adamlarının yardımlarından besleniyor, kamuya ait binaları, kaynakları kullanıyorlar

İnsani bir karar verebilecek mi?

Tıp bilimine göre kocama hâli bulunan kronik hastalıklara sahip insanlar 400 gündür Erdoğan'ın insafa gelmesini bekliyor. "Sürekli hastalık, sakatlık ve kocama" nedeniyle cezaevinde yatmaları hayati sakıncalar yaratan insanlar, yetersiz tıbbi destek nedeniyle hayatlarını kaybederlerse, kusura bakmasın ama bunun sorumlusu bizzat devleti yönetenler olur

Önce ne kadar "özgürlükçü" olduğunu görelim

Türkiye, Erdoğan'ın iktidara geldiği günden daha özgürlükçü, daha demokratik, daha sivil bir ülke değil. Hak ve özgürlüklerin asker vesayetinde kısıtlanmasıyla, Saray vesayetinde kısıtlanması arasında fark yok. Bu "özgürlükçü, sivil Anayasa" bahsi her açıldığında aynı şeyi haykırmak gerekiyor: Önce ne kadar özgürlükçü ve sivil olduğunu göster, gerisini sonra konuşalım